12 Şub 2015

Polyester Nasıl Boyanır?

polyester-cerceve-boyama
Herkese merhaba!Polyester nasıl boyanır? konulu o kadar çok mail alıyorum ki, bu konuda bir yayın yapmak şart oldu. Polyester; çalışması oldukça kolay ve hemen sonuç veren bir malzeme türü. Boyamaya başlamadan önce yıkamanızı ve bir kat kullandığınız vernikten ince bir kat geçmenizi özellikle tavsiye ediyorum.Bu, boyanın eşit dağılmasını ve daha pürüzsüz olmasını sağlıyor. 
Yıkama ve vernikten sonra polyester çerçeveleri önce mürdüm ve patlıcan morunu karıştırarak elde ettiğim renge boyadım. Daha sonra  kuru fırçaya lila aldım ve süpürme tekniği ile objeyi eskittim.
polyester-cerceve-boyama
Biraz simli boya ile ışıltı kattım ve su bazlı yarı mat vernikle vernikledim. Sipariş üzerine çalıştığım bu çerçeveler Nevşehir'deki sahibesine doğru yola çıktı bile. Güzel günlerde kullansın.

25 Oca 2015

Kış Temalı Cam Kavanoz Boyama


cam-boyama-kavanoz
Herkese merhaba, nasılsınız? Bu eski cam kavanozları annemden almıştım. Tombik objelere ayrı bir ilgim var, bu cam kavanozları da yenilemek için bekletiyordum. Kavanozları önce krem ardından en sevdiğim renk olan turkuaz cam boyasıyla boyayıp 170 derecede 40 dk. fırınladım. Daha önceki cam boyama yazılarımda detaylardan bahsetmiştim. Yine de defalarca sorulan bir noktayı hatırlatmakta fayda var. Cam objeyi fırınlarken soğuk fırına koyup soğuk fırından almak gerekiyor ki istenmeyen kazalarla karşılaşmayalım.
cam-boyama-kavanoz
Objenin tüm yüzeyini fırçanın ucuna aldığım metalik simli boya ile süpürdüm. Daha sonra havayla kuruyan kil ve kalıp yardımı ile kar tanelerini hazırladım ve dekupaj tutkalı ile objelere yapıştırdım. Yine simli boya ile kar tanelerini boyadım ve sprey vernikle vernikleyerek objeyi tamamladım.
cam-boyama-kavanoz
Herkese keyifli bir pazar ve mutlu bir hafta dilerim.Görüşmek dileğiyle...

10 Oca 2015

Ela Masal-7. Ay

Ela Masal-7. Ay
 Canım Yavrum,
Şunu anladım ki bebeğim, hafta/ay hesabı yapılan bir zaman dilimindeysen, zaman resmen ışık hızında ilerliyor. Seni beklerken de böyleydi. Günler haftalara, haftalar aylara dönüşürken, vakit ne zaman ay dönümü oldu anlamazdım. Şimdi yine aynı ruh hali içerisindeyim. 6 ay oldu, hop 7. aya girdik derken ben bu yazıyı yazana kadar 8. ayın da iki haftası geçti bile. Şükürler olsun...
Ela Masal-7. Ay
Bebeğim farkında mısın, ilk bayramlar, ilk kandiller, ilk tatiller derken yeni bir yıl da eklendi güzel ömrüne. İlk yağmur şahaneydi seninle ve ilk kar da. Mevsimler değişirken sen de günden güne büyüyorsun. Artık iki dişin var yavru kuşum, parmağımızı rahatlıkla ısırabildiğin, yeni mamaları tadabildiğin, dilin değdiğinde yepyeni sesler çıkarabildiğin, koskocaman bir dünyanın kapısını aralayan iki minik diş:) Biliyorum canın çok yandı, uykuların bölündü, sebebini bilmediğin bu acı senin tüm dengeni bozdu güzel kızım. Keşke benim canım yansaydı, keşke seni her öpüşümde sancıların, huzursuzluğun bana geçseydi tontişim. Ama öyle böyle bitecek annecim, ilkler hep zordur derler ya, inşallah sonrakiler hiç çaktırmadan çıkar da ailecek rahat ederiz.
Ela Masal-7. Ay
Pamuk şekerim, baban ve ben seninle uyanık olduğun her an, sürekli muhabbet halindeyiz. Başlarda sen kafana göre takılıp değişik sesler çıkarıyordun. Ama şimdi bizim söylediğimiz kelimeleri, sesleri taklit ediyorsun, ses tonunu bize göre ayarlıyorsun. "Babbabbapbaaa" olarak başlayan maceran "annneaaa" şeklinde devam ediyor. Bir şeyi ısrarla anlatmak istediğinde "hım"  deyip çeneni göğsüne indirip kaldırıyorsun, yemek istemediğin yiyecekler için ağzını kilitleyip başını geriye atıyorsun.
  Ela Masal-7. Ay
Boncuğum, kucağa alınmak istediğinde kollarını uzatıyorsun, kucağa alınınca boynumuza sarılıyorsun. Yalnız kalmaktan nefret ediyor, bir saniye yanından ayrılsak söylenmeye başlıyorsun. Her şeye ama her şeye gülüyor, yalnız belli şeylere kahkaha atıyorsun. Işıklar, lambalar ilgini çektiğinden, girdiğimiz her mekanda önce tavanları kolaçan ediyorsun. Diş etlerin kaşındığında ağzını kocaman açıp yüzümüzü ısırmaya çalışıyorsun ama biz senin bizi öptüğünü düşünüp havalara uçuyoruz:)
Bu ayın bombası alkışı öğrenmen oldu canımın içi. Sana "şap şaaap" diye seslenirsem ellerini açıp önünde ne varsa ona vurmaya başlıyorsun kocaman gülücüklerle:) "Ela Masaaal, alkııış" dersem ellerini birbirine vuruyorsun. Yalnız ufak bir sorunumuz var minnoşum. Ellerinden birini açıp diğerini yumruk şeklinde tuttuğundan o beklediğin ses bir türlü çıkmıyor ama sen yine de çok mutlu oluyorsun. Bir de artık parmaklarını daha detaylı kullanmaya başladın nur topum. Seni sık sık havada görünmeyen bir şeyleri yakalamaya ya da mama sandalyenin tepsisindeki minicik kırıntıları toplamaya çalışırken yakalıyorum. Kolların hep iki yanında açık ve ellerin sürekli hareket halinde.
Ela Masal-7. Ay
Bebeğim bu saç bantlarını sen doğmadan önce almıştım. Sen bir iki aylıkken de başına takıp fotoğraflarını çekmiştim. O zamanlar senin minik başına bol gelen bantlar, artık tam oluyor.. İlerde sorarsan anne niye üstüm başım her karede aynı ama kafadaki bantlar farklı diye, sebebi bebeğim, annenin fırsat bu fırsat deyip bantları başına geçirip geçirip fotoğrafını çekmesidir. Çünkü sen pek hoşlanmıyorsun bu bant işinden ve zaten topu topu yarım saat sonra kafanda hiçbir şey istemediğini net çığlıklarla izah ettin ay parçam:)
Ela Masal-7. Ay
Yıldız gözlüm, süt kokulu ilişkimize ek gıda kod adlı bir takım yiyecekleri sokmak zorunda kaldık mecburen. Sırf ilerde değişip değişmeyeceğini görmek için buraya da yazıyorum. Ev yapımı yoğurda bayıldın, patatesi başta sevdin ama havuçla birlikteliğinden hiçbir şekilde hoşlanmadın. Kabakla aran eh işte, kiviyi sevdin, elmaya mesafelisin. Muzu sevdin ama armuda hiç yüz vermedin. Yumurta sarısını yanında su içerek yiyorsun, pekmeze itirazın yok, D vitaminini çok seviyorsun, calpolü de:))
Ela Masal-7. Ay
Bunların dışında yavru kuşum, hala mis gibi kokunla başımı döndürüyorsun, her baktığımda içimi titretiyorsun. Koskoca 7 ay geçti ama hala anne olduğuma, kucağımda sen varken bile senin benim kızım olduğuna inanamıyorum. Sanki ilk kez görüyormuş gibi, sanki yüzyıllardır tanıyormuş gibi seviyorum seni.
Ve çocuklarla ilgili duyduğum her kötü haberle birlikte, senin için ne kadar korktuğumu anlatmak istesem... Bir insanın ayakkabısının gölgesi üzerine düşen bir karınca desem, yavrusunun birazdan leoparın ağzına gireceğini bilen ve olan biteni uzaktan izleyen anne geyik ya da ağa takılan balığın yeryüzüne yavaş yavaş çıkarken gözlerindeki ferin söndüğü o çok hızlı ama bir balığın hayatı için çok yavaş geçen o birkaç saniye diye tarif etsem... Korkularıma insani boyutta bir karşılık bulamadığım için saçmalıyorum işte annecim ama kafamdan geçen görüntüler bunlar.  Sen bana bakma.
Tombik parmaklarını, pufidik ayaklarını, külotlu çorap giymiş totişini yerim yerim yerim. Daha önce söylemiş miydim keltoşum? Seni çok çok çok seviyorum...

31 Ara 2014

İyi Seneler

mutlu-seneler
Geçen sene olduğu gibi, 2015'te herkese sağlık fışkıran yanaklar, gülmekten kapanmayan ağızlar, paradan patlayan cüzdanlar, eksilmeyen aksine giderek çoğalan nüfuslar diliyorum. Tüm sevdiklerim için en güzel ilklerin, en mutlu anların yaşandığı, ülkem için ise barış ve huzur dolu bir yıl olur umarım. İyi seneler:)

17 Ara 2014

Kız Bebek Anı Albümü

Blogumu özledim yahu. Daha doğrusu blogger olmayı özledim. Ela'nın aylık yazıları haricinde yazı yazmayı, fotoğraf çekip yüklemeyi, nedesem için kaynak yazı araştırması yapmayı, diğer blogları telefondan üstünkörü değil adam gibi bilgisayarın başına oturup gezmeyi çok ama çok özledim:) Bir yerden başlamalıyım deyip Ela için hazırladığım scrapbook albümü nihayet fotoğraflayabildim. Evet, ana başlık yine Ela:)
Yıllardır izlediğim blogları ikiye ayırsam yarısını dekoratif boyama yapıp eşya yenileyenler, diğer yarısını ise kağıtla, kartonla uğraşanlar oluşturur. Ben ve eşim fakülte yıllarından beri birbirimize gönderdiğimiz mesajları bile yazdığımız, biletleri, fotoğrafları, yol kenarından koparılmış kuru çiçekleri sakladığımız ajandalara sahibiz.
Yani bu tarz biriktirip saklama huyu fazlasıyla mevcut zaten bizde. Tabii o yıllarda scrapbook diye bir akım olduğunu sanmıyorum ama bu tarz anı defterlerine sahip çok kişinin olduğunu biliyorum.
Aslında bir albüm yapmaya  tam olarak bebek beklediğimi öğrendiğimde karar vermiştim. Niyetim bir gebe-anı-albümü idi.  Bildiğiniz üzere o dönemler bolca ve  büyük boyutlarda boyama işleriyle uğraştığımdan bir türlü sıra gelmedi.
Ama ben hobi odamın bir köşesinde scrapbook için malzeme stoklamaya ve youtube'dan gözüm kapalı ciltleme yapabilecek kadar video izlemeye devam ettim. Aylar sonra bir baktım, mukavvalar, kartonlar, çıkartmalar, delgeçler, mühürler, incik boncuk bir sürü şey birikmiş. Tabi bu arada benim gebe albümü fikri bebek albümüne döndü, gebelikle ilgili her şeyi de bu albüme koymaya karar verdim.
Biliyorum çok uzun anlattım ama bu kadar fotoğrafı yalnız bırakmayayım, hikayesini de paylaşayım istedim. Sıkılanlar fotolara bakıp çıkabilir elbette:) Albüme gelirsek, boyutları 20*20*6cm ebatlarında, envelope album denilen, zarflardan yapılan bir albüm. Albümün yapımında Kaisercraft ve Prima marka kağıtlar, ağır gramajlı fon kartonları, mukavva, şekilli delgeç, mühür, dantel, kurdele, yapışkanlı eva, sticker ve çeşitli aksesuarlar kullandım.
Albüm toplam 6 yaprak, 12 sayfa. Sayfaları bir cepli bir interaktif olacak şekilde hazırladım. Örneğin yukarıdaki sayfada, alttaki kurdeleyi çektiğiniz zaman fotoğraflar film şeridi gibi tek tek açılıyor ve gayet eğlenceli bir görüntü ortaya çıkıyor. Bu kısmın yapımını yılbaşından önce paylaşmayı planlıyorum, belki sevdiklerine yeni yıl için kart göndermek isteyenlere bir alternatif olur. Ayrıca ilham aldığım bloglardan da bahsetmek istiyorum bir ara. Tam burada Sevgili Esra'yı anmam lazım, yaptığı birbirinden nefis albümleri hala görmediyseniz, hemen bir bakın bence, en sıkı takipçilerinden biri olarak şiddetle tavsiye ederim:) 
Albümde kullandığım kağıtlardan aksesuarlara kadar her şeyi tek tek eskittim. Ama sadece vintage değil aynı zamanda neşeli de görünsün istedim. Bunun için ise cıvıl cıvıl renkli, kabartmalı stickerlar kullandım.

Albümdeki sayfalar ve kartlar büyüklü küçüklü fotoğraf yapıştırmak ve notlar almak için ideal. Sayfalardaki ceplerin yanı sıra, albümün zaten zarflı olmasından dolayı oldukça büyük bir depolama alanı da mevcut. Dediğim gibi ben çok fazla şey biriktirdiğimden ve hepsini tek bir yerde toplamak istediğimden bana lazım olan da buydu.
 

Bunların dışında albümde 24 yaprak 48 sayfadan oluşan, her sayfasını ayrı bir mühürle süslediğim eskitme bir defter, farklı desende kağıtlardan hazırladığım zarflar ve etiketler var. Aslına bakarsanız, hemen 3-5 tane daha zarf  ya da etiket hazırlayabilirim. Bu albümün sınırı yok, yani ihtiyacınız doğrultusunda dilediğiniz kadar ekleme yapabilirsiniz.
Fotoğraflar haricinde neler koyacağımı ise hemen altta görebilirsiniz. Gebelikte çekilen ultrason fotoğrafları, Ela doğduğunda hastanenin ÇEKÜD'le ortak yürüttüğü kampanya dahilinde Ela için dikilen ağacın sertifikası, yine hastane tarafından verilen, içinde Ela'nın ayak izlerinin olduğu bebeğimin ilkleri albümü (albüm içinde albüm gibi oldu), tahliller, cdler, randevu kartları, anne-bebek bileklikleri gibi bir sürü hatıra işte.

Vay canına, hem uzun hem de bol fotolu bir yayın oldu. Buraya kadar okuduysanız, kocaman teşekkür:)  Canım blogum, sana da  bu kadar yüklenmek istemezdim ama yazmayı o kadar özlemişim ki, beni bu seferlik affet olur mu? Bir dahaki sefere daha kısa tutucam, söz!

12 Ara 2014

Ela Masal-6. Ay


ela-masal
Canım Yavrum,
Dişsiz haline bayılsam da, o mis kokulu ağzında ilk incinin ucunu gösterdiği, benim için hep süt kuzusu olarak kalacak olsan da ilk ek besinlerinle tanıştığın, destekli ve de desteksiz oturmaya başladığın, artık pek çok şeyin farkına vardığın, senin gibi tontişler için çağ atlamakla eş değer olan  6. ayına bye bye yap meleğim.
ela-masal
Bebeğim dünyaya gelen büyür derler ya, işte sen de son hız, her gün biraz daha büyüyorsun. Biliyorum bunu çok sık tekrarlıyorum ama 6 ayda bu kadar uzamanı, internetten aldığım ayına uygun tulumların bacak boylarının kısa gelmesini, daha dün sana büyük geldiği için dolabının derinliklerine kaldırdığım pufidik yeleğin bugün önünün kapanmamasını başka türlü anlatmam mümkün değil canımın içi. Bazı şeylerin hızlı olacağını tahmin ediyordum ama bu kadarını ben de beklemiyordum güzel kızım.
ela-masal
Yavru kuşum, bu pek büyük ve mühim ayın anlam ve önemine binaen, anneleri tir tir titreten 6. ay aşılarını da yaptırdık rahatladık. Bir ağızdan, iki sol bacak, bir sağ bacak derken, senin ilk iğnenin girişiyle yüzündeki gülümsemenin donması, ardından bir dakikadan daha kısa sürede çok daha acı veren, yakan diğer iğnelerin yapılmasıyla sen o kadar içten, öyle derinden ağlamaya başladın ki, hani toplasan 6 ayda o gün ağladığın kadar ağlamadın martı kaşlım. Bir türlü avutamadım seni, ağladın, tükürüğün genzine kaçtı, kızardın, morardın, sonra dışarı çıktık. Seni sakinleştirmeye çalıştık. Babanın yaptığı şakalara gülmeye çalıştın, susar gibi oldun, sonra acını yenemeyip tekrar ağladın. Arabaya bindik, belki emzirince sakinleşirsin dedim. Emmek istiyordun ama sanırım aşının yakıcı etkisi bir gelip bir gidiyordu ve sen de bir emip bir ağlıyordun. Neden sonra kucağımda uyuyakaldın. Dikiz aynasından babanla birbirimize baktık ve bu defa da biz ağlamaya başladık:) Çünkü seni hiç böyle görmemiştik, seni bu kadar uzun hiç ağlatmamıştık. Bu her anne için böyle değil midir zaten, daha bebek ıngasına yeni girizgah yapmışken anne neredeyse kanat takar ve o bebeği bir şekilde susturur. Bu yüzden uzun bir süre iç çekmelerin, o dertli tosbağalar gibi çaresiz bakan gözlerin çıkmadı aklımızdan, sen unuttun çoktan ama asıl travmayı biz yaşadık sanırım. Kulağa çok abartı geldiğinin farkındayım biricik yavrum, iğneyi ben yedim size ne oluyor da diyebilirsin ama öyle işte... Hayatın boyunca yaşayacağın en büyük acın bir iğne kadar olsun diye dua edeyim sana o zaman, ödeşelim:)
ela-masal
Boncuğum, artık uzun havadan hallice sesler, bebbe, memme gibi kelimeler ve bizi mest eden çığlıklar çıkıyor o minik ağzından. Önceki aylarda duyduklarımız hiçmiş, sen bence asıl şimdi konuşmaya başladın patates kafalım. Tabii sen o güzel sesinle evi şenlendirirken biz de boş durmayıp her gün çektiğimiz onlarca fotoğrafa bir o kadar da video ekliyoruz yavrucum. Büyüyünce izlersin artık:)
Annesinin kuzusu, sen şimdi sütün dışında da besinlerin olduğunu, bu ay tattığın keçi yoğurdu, haşlanmış patates ve havuç sayesinde az çok anladın. Kaşıklara doğal bir ilgin olduğundan, kocaman açıyorsun ağzını ama denediğin şeyleri tattıktan sonra suratın öyle bir hal alıyor ki sanırım ağzını açtığına açacağına pişman oluyorsun. Birkaç saniye sonra bu pişmanlığını unutup tekrar açıyorsun, böyle böyle birkaç çay kaşığı kadar yeyip sonra dudaklarını mühürlüyorsun. Merak etme bebeğim, sana yemek konusunda hiç ama hiç ısrar etmicem, uzmanların dediği gibi ne yiyeceğine ben, ne kadar yiyeceğine sen karar vereceksin. Hele o yanaklarını sıkarak çocuğun ağzına besin tıkan annelerden olmayacağıma emin olabilirsin:) (Evet, bu taş teyzeye kızım:)
ela-masalCanımın içi, artık hemen herşeye gülüyorsun. Tabii bir gün bir gün bir çocuk, eve de gelmiş kimse yok diye başlayan o dram yüklü çocuk şarkısında bu denli gülecek ne bulduğunu merak etsem de, ana kucağının fonda çalan ezgisine tuttuğum tempoya her defasında ağzının kulaklarına varmasına, üç melodiden yalnız birine bu tepkiyi vermene, o minik kulağının bana mucize gibi gelen farkındalığına şaşırmadan edemiyorum bitanem.
Babasının Charlie Brown'ı, bitanecik keltoşum, sarı kafalı topacım benim, sen doğmadan senin için aldığımız ilk eşya; mama sandalyesiydi. O zamanlar, ooo daha büyüyecek, oturacak da üzerinde yemek yiyecek, daha çok var çok, derken birkaç gündür biz kahvaltı yaparken sen de mama sandalyende oturmaya başladın. Eh bu ay itibariyle elinle masa örtüsünü tutup çekecek ve üzerindeki her şeyi devirebilecek güce eriştiğinden seni pek masaya yaklaştırmasak da, bizimle aynı hizada olmaktan pek hoşnutsun. Bizimle aynı anda kahvaltı yapıp üstüne başına yemek dökeceğin günleri de sabırsızlıkla bekliyoruz yavrucum. Hain planlarımız arasında o limon klasiği de var, demedi deme:)
yenidoğan-6.ay
Bebeğim, ben gecikmeli de olsa her ay sendeki değişimleri yazmaya çalışıyorum ki, unutmayayım, güzel kızım büyüyünce sorarsa anne ben nasıldım diye birlikte hatırlayalım. Ne değişmedi dersen uyku düzenin, banyo keyfin ilk aklıma gelenler... Bunlar doğduğundan beri aynı. Bunun dışında üstünü değiştirmekten hala nefret ediyorsun bıdığım. Çorap, pantolon fark etmiyor. Ben birini kan ter içinde giydirip diğerine geçmişken sen ilk paçayı ya da çorabı çoktan çıkarmış oluyorsun ve beni böyle uğraştırmaktan acayip keyif alıyorsun:)
Çorap, pantolon demişken aklıma geldi. Sen karnımdayken o kadar şiddetli tekmeler atardın ki, resmen tsunami gibi dalgalar hissederdim içimde. Doğduktan sonra da kollarından önce hep bacaklarınla ifade ettin kendini. Sevinince de üzülünce de ilk yaptığın şey iki bacağını aynı anda havaya kaldırıp aynı anda indirmek. Uykuda bile yapıyorsun bu hareketi. Üzerini açmak için vücudunu sabit tutup sadece bacaklarınla hallediyorsun bu işi. Heyecanlandın mesela, bisikletçileri kıskandıracak bir hızda pedal çevirmeye başlıyorsun:) Ya da kucağa alınmak istiyorsun diyelim, kollarından önce bacaklarınla anlatıyorsun derdini:)
ela-masal
Annesinin biricik yavrusu, kıymetlim, Allah bize senin yokluğunu yaşatmasın, acınla terbiye etmesin. Dilerim, isteyen, bir evlat için yanıp tutuşan, maddi manevi her yolu deneyen, her defasında yıkılan ama yine de pes etmeyen, bu uğurda yıllarını, paralarını, umutlarını harcayan çiftlere, başta çok sevgili dayıma ve eşine en kısa zamanda nasip olur bu eşsiz duygu. Diliyorum, çünkü insanın kalbini hem büyüklüğüyle dolduran, hem şiddetiyle sarsan, hem deli gibi korkutan, hem de mutluluktan havalara uçuran bu muhteşem hissi tatmak herkesin (*) hakkı. Daha önce söylemiş miydim annecim? Seni çok çok çok seviyorum...
(*) El kadar yavrusunu aç susuz günlerce evde bırakıp ölüme terk edenler, bir günlük yavruyu çöp kutularına bırakanlar, nefes almaya çalışan bebeğini eliyle boğmaya çalışanlar ve diğerleri hariç. Her aklıma geldiğinde içim eziliyor, soluğum kesiliyor sizin yüzünüzden. Siz hala yaşamaya nasıl devam edebiliyorsunuz aklım almıyor...

5 Kas 2014

Ela Masal-5. Ay

yenidogan-5.ay
Canım Yavrum,
Doğduğun anda idrak ettiğim, ama kelimelere ancak dökebildiğim bir şey anlatıcam sana. Anneler çocuklarına neden canım yavrum diye seslenir, ben sana neden sürekli canım yavrum diyorum biliyor musun? Hani doğum hikayemizi anlattığım yazıda hemşirelerden birinin gelip kaburgalarıma bastırdığından ve o baskıyla senin doğduğundan bahsetmiştim ya... Aslında o an, öyle bir cümleyle geçiştirilecek, yaşanmadan hayal edilebilecek bir şey değil.
Yani şöyle tarif edeyim annecim, o dirsek kaburgalarıma dayandığında dilimin, hatta küçük dilimin dışarı fırlayacağını, tüm kemiklerimin kırılacağını, senin çıkışınla beraber tüm organlarımın parçalanacağını zannettim. İşin özeti; sen doğduğunda aslında dışarı çıkan sen değil, benim canımdı. Bazıları beddua eder, canın çıksın der, bilse aslında, doğum yapan her kadının canı çıkar zaten. Hem tam aksine, canı çıkınca ölmez kadın, daha da canlanır, güçlenir, bölünmesine rağmen ikiye katlar kendini. İşte o yüzden güzel kızım, sen benim canımsın, can parçamsın.
yenidogan-5.ay
Bebeğim, bu ay senin devletin pek çok resmi kurumuyla tanıştığın, şirinliğinle bizi sıra bekleme işkencelerinden kurtardığın, "hah, bizim kızın görmediği bir burası kalmıştı" lafını defalarca tekrarladığımız bir ay oldu. (Seni duruşmalara sokup mahkeme heyeti seninle ilgilenirken tüm davaları kazanmak gibi de bir planımız var babanla, haberin olsun:) Yalnız bu kurumlardan birinde, hiç üşenmeden salonun bir ucundan kalkıp yanımıza gelen, çirkin suratındaki 8 tonluk makyajıyla bir anda arkamda belirip beni yerimden zıplatan ve sanki sen benim kucağımda değilsin, sanki kadınla yıllardır tanışıyoruz da aramızda böyle bir teklifsizlik varmış gibi kollarını uzatıp seni kucağına almak isteyen, babanla biz tersleyince bozulup tükürür gibi Allah bağışlasın diyen ve kös kös yerine dönen kadını unutmayacağım. Hayır tontişim, acaba kadın ne umuyordu, benim güle oynaya seni kucağına tutuşturup sonra da mal gibi bu saçma durumu izleyeceğimi, bu durumdan hoşnut olacağımı falan mı düşünüyordu acaba? Ben senden önce kimsenin çocuğuna yapışmadığım için, çevremizdeki bu yapışkan kadınlara alışmam mümkün değil. Elacım, sana yalvarıyorum, dışarıda yabancılara gülücükler atmaktan vazgeç, yoksa annen bu konuda çok hassas, yolacak birini, o olacak:)
yenidogan-5.ay
Annesinin yavrusu, artık elin ayağın hiç ama hiç durmuyor. Elini gördüğün her şeye uzatıyorsun, almak istiyorsun, hadi aldın, bu defa da ağzına götürmek istiyorsun. Bazılarının tadını beğenmeyip suratını ekşitiyorsun ama yine de denemekten vazgeçmiyorsun enerji topum benim:) Bir de seni emzirirken, sağ elinle elimi tutup sağ ayağını sürekli saat yönünde çeviriyorsun. Ben izlemekten yorulmuyorum, sen de kendini izletmekten, aynen devam annecim:)
Yavru kuşum, sen de az çok farkındasın, totomuz açıkta, baldırı çıplak, bir çıtçıtlı body ile geçen günler geride kaldı, artık mevsim kış ve bizim bir şekilde seni soğuktan korumamız lazım. Ama sen daha kolunu sokmaya çalışırken çığlığı basıyorsun. Giyinmekten de soyunmaktan da nefret ediyorsun! Ama annenle babanın seni dışarı için hazırlarken nasıl kan ter içinde kaldıklarını ve bunun her gün yaşandığını birazcık göz önüne alsan diyorum hani, olmaz mı bıdığım?
yenidogan-5.ay
Güzel gözlüm, keşif turlarına başladığın şu yalan dünyayı artık yattığın yerden izlemeyi şiddetle reddediyorsun. Tamam, seni bile isteye kucağa alıştırdım ama ben bu işin bu denli yorucu olacağını hiç tahmin etmemiştim. Neyse, kollarımız kas yaptı deyip duruma iyi tarafından bakıcaz artık. Şunun şurasında emeklemene ne kaldı ki güzel kızım benim:)
Bebeğim artık sabahları bizden önce uyanıp, yatakta ne kadar olduğunu tam bilemediğim bir süre hem şarkı söyler gibi mırıldanıp, hem de beşiğin parmaklıkları arasından gözünü dikip yüzüme bakıyorsun. Yani ben gözümü açtığımda artık seni bu şekilde buluyorum ve böyle uyanmaya bayılıyorum:)
yenidogan-5.ay
Kuzucum, sen doğana kadar çocuklardan bucak bucak kaçan, en büyük kabusu otobüste çocuklu ailelere denk gelmek olan bir insandım. Şimdi düşünüyorum da kuzenin Elif'i saymazsak, ben çocuk sevmek için seni beklemişim bitanem. Seni öpmek, sana sarılmak için içimden gelen karşı konulamaz his bir yana, azıcık ayrı kalsam göğsümün tam ortasında bir yerin resmen mum gibi eriyip aktığına yemin edebilirim.O kıvrım kıvrım kirpiklerini, bu kapkara ülkenin beni korkutan geleceğine inat ışıldayan gözlerini, o bir damlacık ağzını ve de fındık burnunu yerim yerim yerim... Daha önce söylemiş miydim canımın içi, seni çok çok çok seviyorum...

Ahşap Tepsiye Peçete Dekupaj Nasıl Uygulanır?

Herkese merhaba! Nasılsınız? Bugün sizlerle peçete dekupaj tekniği uyguladığım ve el boyamasıyla tamamladığım ahşap tepsimi paylaşmak istiy...