24 Haz 2013

Uzun Aradan Sonra Merhaba

Uzun bir aradan sonra herkese merhaba. Hiç bu kadar ayrı kalmamıştım blogumdan. Yazmayı özledim ama yazacak ya da bir şeyler paylaşacak hevesi bir türlü bulamadım kendimde. Pek çok arkadaşımın da benimle aynı durumda olduğunu biliyorum. 

gokkusagi

Ülke olarak sıkıntılı günler yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz. Bu konuyla ilgili görüşlerimi paylaşmıştım zaten. Şimdi ise gezi gönüllülerine tek tavsiyem oy haklarına sahip çıkmaları ve tutuklanmamaya çalışmaları. Bir de kimse bu günleri unutmasın, aynı coşkuyu seçim sabahı göstermeyecek olanlar da meydanlarda kalabalık yapmasın.

gokkusagi

Burada olamadığım bu üç hafta benim için oldukça yoğun geçti. Ama en önemlisi kardeşim Buket, evlilik yolunda önemli bir adım attı. Bu haftasonu nişan, 15 Ağustos'ta düğün var. Güzel kardeşim, bir ömür mutlu olur inşallah.

buket
Zeytin ile ilgili yaptığım yayından sonra pek çok arkadaşım her postun sonuna Zeytin'den bir resim koymamı istemişti. Bu isteği yerine getiremedim ama yeni tıraş olan kuzumun son halini göstereyim size:)

zeytin

Bu arada boş durmadım elbette. Listemdeki kitaplardan okudum bol bol. Bir çarpı işi pano daha bitirdim ve yeğenim için hazırladığım yeni bir panoya başladım. Dörtlü sehpa takımımı farklı ahşap boyama teknikleriyle yeniledim ve yine dekupaj uyguladığım ahşap bir kutu hazırladım. Hepsini sırasıyla paylaşacağım.

dolunay

Bu resimler ne alaka derseniz, hepsini bizim balkondan çektim. Zaten dolunay ve gökkuşağı kadar insanın nefesini kesen kaç şey var ki gökyüzünde:) Sevgiler:)

dolunay

3 Haz 2013

Ülke Politikamızda Değişim

Daha ilkokulun ilk günlerinden itibaren bu milletin her bir ferdine Atatürk sevgisi aşılandı. Onun resminin olmadığı tek bir kitap, sözlerinden alıntı yapmayan tek bir eser yoktu. Olmasa tuhaf karşılardık çünkü Atatürk, adeta yeni bir kromozom gibi DNA'mıza işlemişti. İşte tam da bu nedenle; Atatürk'ün bu millet üzerindeki etkisini silmeye, olmadı azaltmaya çalışırken unutmamaları gereken, bunun ancak genlerimizle oynayarak mümkün olabileceğidir.

Ulu-Önder-Atatürk

Peki ilkokulda öğrendiğimiz şarkıyı hatırlayan var mı? Hani şu tohumlar fidana, fidanlar ağaca diye başlayan... Bize ilk olarak öğretilen şeylerin bugün unutturulmaya çalışılması sizce de tuhaf değil mi?

Hükümetin; kürtaj yasası, 5,5 yaşındaki çocukların eğitime başlaması, en az 3 çocuk muhabbetini yaptığı günlerde bunun tıpkı Hitler gibi ari bir ırk oluşturma çabaları olduğunu düşünmüştüm. Tecavüze uğrayanların bile çocuğuna devlet bakar derken aslında kastedilen; devletin istediği gibi yetişecek beyni sulanmış bireyler kastediliyordu belki de. Şimdi pek çok köşe yazarının yaptığı Hitler benzetmesi beni hiç şaşırtmadı bu yüzden.

Açıkça görülen büyük bir sorun var ki o da hükümetin başına buyruk davranmayı sevdiği ve bunu fazlasıyla abarttığı. Dediğim dedik çaldığım düdük felsefesi başka uluslarda işlese de Türkiye'de de buraya kadarmış belli ki. Örneğin hükümet Amerika'nın desteğiyle Suriye'nin içişlerine karışırken bize sormayı aklına bile getirmedi. Yüzlerce Suriyeli topraklarımıza yerleşirken bize danışılmadı. Uçağımız düşürüldü, örtbas edildi, 52 vatandaşımız öldü, tutuklamalar var denilip üstü örtüldü. Kim yaptı, niye yaptı, ancak tahmin edebiliriz. Her zaman %50 çoğunlukla geldik demesi kolay, iş ki gerektiğinde en azından o çoğunluğa danışılsın. Sonra yetmedi, birlikte güneşlendiği Esad (Esed değil, inadına Esad), sırf hükümetin Amerika'ya güvence verdiği sözleri tutmadı diye düşman ilan edildi. Esad'ın vatandaşları Esad'a karşı kışkırtıldı ve iç savaş başlatıldı. Şimdi elini -bulabilirsen- vicdanına koy bakalım, rüzgar bu ya, tersine de esebilir bir gün. Ya kısa bir süre sonra sen düşersen Esad'în konumuna, ne yapacaksın? Bu milletin diğer %50'sini geç, sırf Esad'dan aldığın şahsi beddualar bile kabul olsa, gerisini sen düşün artık. Suriye canlı yayınlarla taşınırken salonlarımıza, dünyanın en çok gezen en zengin başbakanı sülalesiyle birlikte globalleşirken, ülkede olanların dünyadan gizlenebileceği saçmalık değildir de nedir?

Tv kanalları yayın yapmadı, iddialara göre Turkcell'e Taksim'deki iletişimi engellemesi için talimat verildi. İnternet bağlantıları kesildi. Yani bir gecede halkın hem iletişim hem de haberleşme özgürlüğü büyük darbe aldı. Özgürlükler anayasayla güvence altına alındığına göre anayasal bir suç işlenmiş oldu. Muhafazakar demokratlığın muhafazakar kısmına mı dahil bu yapılanlar, yoksa demokrat kısmına mı?

Olaylar devam ederken başbakanın geziye çıkacağı haberi verildi. Ben sade bir vatandaş olarak şunu söylemeliyim ki, başbakan iktidara geldiği bunca yıl zarfında hiç bir zaman olması gerektiği yerde olmadı. Tüm milli bayramlarda seyahatteydi, ülkenin başına gelen tüm felaketlerde mutlaka görüşmesi gereken daha önemli kişiler, gitmesi gereken daha önemli ülkeler vardı. Sen vatandaşın yanında olmazsan, itidal çağrısı yapmak yerine hala ben bu kadar adam toplarım diye inatlaşırsan kim kıymet verir artık sözüne? Mahalle kavgası değil, bir millet ayaklandı. Halen suçlu aranması,  muhatap parti bulmaya çalışılması çok komik. Çünkü herkesin kendi aklı var. Kimse sesini duyurmak için partilere muhtaç değil.

Biz aslında bu olaylar başlamadan önce aldığımız bir haberle çok sevinmiştik. Baromuz başkanı Prof. Metin Feyzioğlu, TBB Başkanlığı'na seçildi. Görüş ve aldığı kararlarla çatısı altında olmaktan onur duyduğum baromun ve ardından TBB'nin, dahil olduğu tüm seçimlerde yürekten desteklediğimiz Metin Feyzioğlu tarafından yönetilecek olması müthişti. Ama dün Halk Tv'de canlı yayına bağlanan başkanın, "bulunduğumuz binaya gaz bombası atıyorlar." isyanı çok üzücüydü. 

Hepsinden öte benim en çok kırıldığım, kızdığım ve hatta küstüğüm konu Yüce Atatürk'e ayyaş denilmesidir. Kimse benim Ata'ma hakaret edemez. Fatih Altaylı, "iki ayyaştan kastınız nedir?" dediğinde lafı geveleyen, saçma bir sırıtışla lafın gelişi öyle dedim diyen suratı asla unutmayacağım. Bilmem farkında mısınız? Türkiye'deki görüntüleri boş verin, Washington Post'un sayfasındaki olay yeri görüntülerindeki ilk resme dikkatlice bakın. Orada lafın gelişi olarak dün geceden beri hükümet başının yedi ceddini anan özlü sözlerle karşılaşacaksınız. Lafın gelişi iki adam, iki kişi dersin. İki ayyaş demezsin, diyemezsin. Çünkü sen dersen, karşılığını misliyle alır, tüm ölmüşlerinle selamlaşırsın.

Bir de hatırlatmak isterim, Ulu Önder'in tam adı; Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür. Gazi diye kısaltma yapamazsın, çünkü O senin askerlik arkadaşın değildir. Tam adını söylemek kimseyi küçültmez, tam aksine haketmediği bir şahsiyet katar bazılarına. 

Ben bu ülkenin vatandaşıyım. Vergimi ödüyorsam, suç işlemiyorsam, herhangi bir terörist faaliyetim yoksa devlet benim haklarımı gözetmek zorunda. Hükümet bu baskıya, bu zulme son vermeli. Maaşını bu milletin ödediğini, yani aslında tek patronun millet olduğunu, istenmeyen hiçbir hükümetin başta tutulmayacağını ve istenirse kovulabileceğini unutmamalı. Kimin alkol aldığı, kimin hangi diziyi izlediği, kimin kaç çocuk yapacağı hükümetin işi değildir. Bu milleti bir arada tutan sadece dini değil, sanatı, kültürü ve toprak sevgisidir. Bir ülkeyi yönetmek, o ülkenin bayramlarını yasaklamak demek değildir. Demokrasi herkesin aynı sesi çıkarması demek değildir. Hükümet barışın ve vatandaşların güvenliğinin garantisi olmalıdır. Baskı isyanı doğurur ve sabrı taşan bir millet atom bombası kadar tehlikelidir. Bu kadar kısa zamanda bile sadece seslerini duyurmak isteyen insanların arasına teröristler, eli sopalı, ne idüğü belirsiz insanlar karıştı. Hükümet halkıyla barışmazsa bu durumdan istifade etmeye çalışan, ellerini ovuşturarak bekleyen hainler vakit kaybetmeyecektir. Hükümet biraz durup vatandaş ne diyor, dinlemelidir. Ağaçlar makicik, insanlar çapulcu olarak değerlendirilirse, liderlerin isimlerinin başına alacakları tek sıfat devrik olacaktır.

Not: Düşüncelerim yoruma kapalıdır. Mutlaka birşeyler yazmalıyım diyen herkes kendi blogundan sesini duyursun lütfen.

20 May 2013

Dantelli Ahşap Pano Boyama


laced-wall-board

Ahşap panoyu önce bir kat lila rengi akrilik boya ile boyadım. Boya kuruduktan sonra panonun her tarafını mumladım. Mumun fazlalıklarını kuru bir fırçayla süpürdüm ve bu defa panoyu mürdüm rengine boyadım. Ardından zımpara ile panonun her tarafını eskittim.

distressed-wall-board

Seçtiğim dekupaj resmini dekupaj tutkalı ile yapıştırdım ve gereken yerleri hamurla kabartarak boyut verdim. Sprey vernikle vernikledim. Son olarak hazır danteli pililer vererek minik minik tutturdum ve sıcak silikon yardımıyla panonun etrafına yapıştırdım. Daha önce bu kadar az detaya sahip ve bu denli çabuk biten bir çalışmam hiç olmamıştı ama sonuç tam da hayalimde canlandırdığım gibi oldu:)

decoupaged-wall-board

 Sipariş için tık tık.

14 May 2013

Dekoratif Kutu ve Ahşap Panolar


kendin-yap-dergisi

Kendin-Yap Dergisi Mayıs sayısı için yağlı kağıtla dekupaj tekniğini kullanarak dekoratif bir kutu hazırlamıştım.Yapım aşamalarına dergiden bakabilirsiniz.

yağlı-kağıtla-dekupaj

yağlı-kağıtla-dekupaj

yağlı-kağıtla-dekupaj

İşte bu kutuda kullandığım resmi çok sevdiğim için onunla uyumlu bir de pano çalışmak istedim. Dekupaj ve hamur kabartma uyguladım. Sprey boyayla griye boyadığım kaşık ve kurdeleyle süsledim.

boyutlu-pano

Bu pano da çocuk odası için. Önce beyaza sonra bebek pembesine boyadım. Yine dekupaj ve hamur kabartma uyguladım.Sprey vernikle vernikledim.

boyutlu-pano

30 Nis 2013

Böcekler, Örümcekler ve Diğerleri

Hayvanları deli gibi sevmeme rağmen şu kımıl kımıl yürüyen çok bacaklılarla aramı bir türlü düzeltemedim. Liste uzun ama benim favori korkumun ismi hamam böceği. Yani tamam beni yemez ama gördüğüm anda ya çığlığı basıp son sürat ortamdan uzaklaşıyorum ya da tüm sesimi yutup ıyyyy şeklinde bir tepki, ürperen bir vücut ve halay çeken tüyler eşliğinde kaskatı kesiliyorum. Buraya resmini koyamayacak kadar tiksiniyorum kendisinden.

Kendimi bildim bileli korkarım hamam böceklerinden. Hani şu koyu kırmızıyla siyah arası renkte, slim vücutlu, antenli arkadaşlardan bahsediyorum. Hatırlıyorum da çocukken üç katlı bir apartmanın en alt katında oturuyorduk Gece uyurken birden sıçradım yerimden. Zifiri karanlıkta, gözlerim yarı açık-yarı kapalı,  kapının arkasında kıpırdayan siyah bir şey fark ettim. Yataktan kalkmadan anneme seslenmeye başladım. Annem uyandı, yanıma geldi. "Anne kapının arkasını  kontrol eder misin, galiba böcek var."dedim. Annem kabus gördüğümü düşünerek ışıkları bir açtı ki, kapının arkasında yan gelip yatmış, parmak boyunda bir hamam böceği. Antenleri falan tam takım yani. Nasıl olduğunu bilmiyorum ama böceklere karşı çok hassasım, aramızda çok derin bir bağ var. Arkamda yürüseler hissediyorum, o derece yani:)
spider-caricature


İlkokuldaydım. Babaannemlerin bahçesinde bir söğüt ağacı vardı, altında oturmayı çok severdim. Güneşli bir öğle vakti yine oturuyorum. Saçlarım açık, bir kaç tel yüzüme geldi, elimle arkaya ittim, tekrar geldi, tekrar ittim. İnatçı saçlar yüzüme tekrar değince, bu defa elimi atmadan gözlerimi alnıma doğru kaldırdım. Allah allah, saç tellerimde ne kadar çok eklem vardı!

Sırtımdan soğuk terler boşandı, gözlerimi kapatıp iki avucumla yüzümü sıvazladım. Sonra avuçlarımı açtım. Hani şu ortası minnacık ayakları bir metre olan örümcekler var ya, işte o sevimli arkadaşlardan biri ağaçtan başıma inmiş, bacaklarıyla suratımı tırmalayıp duruyormuş meğer:) Hiç sesimi çıkarmadım, bağırsam da duyacak kimse yoktu, ellerimi çırptım, sonra üzerime sildim. Örümcek yere düştü, ben de hızlı adımlarla oradan uzaklaştım, bir daha da o ağacın altına girmedim.

spider-caricatureAnkara'da oturduğum ilk evde de bir Chilopoda maceram olmuştu ki evlere şenlik.  Chilopadalar çok özel canlılardır. Koskoca Ankara'da buluşma şerefini,  hamam böceklerine son derece düşkün, örümceklerle arası iyi ve ilk evinde yeni hayatına başlamak üzere olan benim gibi birine bahşetmeyi uygun bulmuşlar. Allah razı olsun:) Annemler geldi, evi yerleştirdiler ve gittiler. Kardeşim Banu bir kaç gün benimle kalacaktı. İyi ki de kalmış. Evin oturma odasında civciv sarısı bir  halıfleks vardı, her tarafı kaplıyordu. Biz de rahat ederiz diye ilk gece yere yatak yaptık ve Banu'yla beraber uyuduk.

İkinci gün akşam oturuyoruz, kardeşimin koltuğunun bulunduğu duvar dibinden ışık hızıyla bir şey fırladı ve önce odanın ortasına, ardından koridora yöneldi. Halı sarı ama o ışık hızıyla geçen şey de sarı, hem de altın sarısı. Ben hiii şeklinde içimi çektim, zaten ses falan gitti o esnada. Kardeşim de benimle birlikte refleks olarak koltuğun tepesine çıktı. Bir cesaret koltuktan inip koridora yöneldik ki ne görelim, koridorun tam ortasında 10-15 cm uzunluğunda bir Chilopoda. Banu şimdi bile nereden geldiğini anlamadığı bir cesaretle evin kapısının arkasında duran faraşı aldı ve hayvancağızın kafasına sapık katil Norman Bates gibi ardı ardına faraşı indirmeye başladı. Ta ki, hayvan ezilip cesed-ül hayriyeye dönüşene dek:)

Sonra da faraşla hayvandan arta kalanları temizleyip dışarıya attı. Betimiz benzimiz attı ama içeriye Banu'ya yaptığım coşkulu tezahüratla girdik. Daha oturduk oturmadık derken bu defa ilkinin bir numara küçüğü aynı yerden yine ışık hızıyla çıktı. İlginçtir, o da aynı yolu izleyip koridora yöneldi. Ben artık ruhumu teslim etmeye hazırlanıyordum ki, Banu tecrübesini konuşturarak ayağa kalktı ve bu defa tek hamlede yavru Chilopada'nın hayatına son verdi.

İkinci cesedin kalıntıları da temizlendikten sonra bitkin halde içeriye döndük ve bir gece önce yerde yattığımızı hatırlayarak tekrar ürperdik. Yatağın içine falan girseler ne yapardık gerçekten bilmiyorum. Chilopoda da neyin nesiymiş derseniz, ben  hayvana biraz kişilik katmak için yunanca ismini kullandım, yoksa sıradan bir centipede diye de aşağılayabilirdim. Aman beee, bildiğiniz çıyan işte, sarı çıyan:)

centipede
Ondan sonra taşındığım ev kutu gibi çok cici bir evdi, ta ki ilk hamam böceğiyle tanışana kadar. Bir gece su içmek için kalktım ve yan gözle baktığım halının üzerinde yürüyen şeyi, onca desenin arasından fark ettim. Terliklerle yaptığım çeşitli atış talimleri neticesinde böceği öldürdüm. Ertesi gün marketten 4-5 kutu böcek ilacı, tabletler, uzun uçlu sprey ilaçlar falan ne bulduysam aldım. Artık elimde bir hamam böceği çiftliğine yetecek kadar mühimmat vardı. O tabletler var ya uyuyan düşmanı uyandırmaktan başka bir şeye yaramıyorlar söyleyeyim.

Daha ilk gece tam 5 tane hamam böceği çıktı. Besin deposunu gören kendini dışarı atıyor. Bense o beş canavarı öldürmek için yarım metre öteden sıktığım spreylerle tüm mühimmatı bir gecede tükettim.  Neredeyse zehirleniyordum. Sonra apartmanda ilaçlama falan yapıldı ama ben soğumuştum artık evden. Bir odadan diğerine geçerken bile tedirgin oluyordum. Neyse ki sonradan oturduğum evlerin hiçbirinde en ufak bir örümcekle bile karşılaşmadım. Üstelik hepsinin önü arkası bahçeli, müstakil evlerdi.

Bu konuya nerden geldim peki? Bizim büroda hamam böceği çıkmaya başladı, ilaçlama yapılacak. Daha önce minicik yavrular çıkıyordu, ilaçlamadan sonra kesilmişti. Şimdi çıkanlar büyüyüp serpilmiş olarak arz-ı endam ediyorlar. Sabah mutfakta gördüğüm hamam böceği karşısında öyle bir çığlık attım, o kadar korktum ki sanırım ömrümün bir kaç yılını oracıkta tükettim. Bu yazının tek sorumlusu odur yani:)

25 Nis 2013

Ahşap Boyama Tepsi ve Boyutlu Ahşap Pano

Panoyu önce yeşile boyadım, ardından dekupaj ve hamur kabartma uyguladım. Tepside ise şurada anlattığım tekniği uyguladım. Panoyla takım olması için horoz temalı bir resim kullandım. Sprey vernik ve yat verniği ile korumaya aldım. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim. Yat verniği tepsiyi cam gibi yapıyor, renkli objelerde şiddetle tavsiye ederim.

ahşap boyama mutfak panosu

ahşap tepsi nasıl boyanır

24 Nis 2013

Benden Haberler

Bu aralar işler çok yoğun, şehir dışı seyahatlerimiz arttı. Haliyle bloguma gereken vakti ayıramıyorum. Bu da beni rahatsız ediyor açıkçası. Bir ay içerisinde Bursa, İzmir, Mersin ve Eskişehir'e gittik. Hem ziyaret hem ticaret oldu bizim için. Yalnız biz Ankara'da son yağmurlarla titrerken, İzmir ve Mersin'e çoktan yaz gelmişti. Neyse ki son günlerde yüzünü gösteren güneş içimizi ısıttı.

izmir

tuz-gölü

izmir

mersin
Bu koşuşturmanın arasında güzel birşey oldu. Kendin Yap Dergisi'nden Ayşe Hanım, derginin Mayıs sayısı için benimle röportaj yapmak istediklerini iletti. Büyük bir mutlulukla kabul ettim. Yaptığım araştırmalar neticesinde bulduğum yağlı kağıtla dekupajın ayrıntılarını öğrenmek isterseniz, derginin Mayıs sayısını kaçırmayın derim:)

kendin-yap-dergisi
Tamam yoğun çalışıyoruz ama akşamları hala bana ait ve ben de hobilerime devam ediyorum. Bu aralar pano ve tepsi çalıştım daha çok. Onlar da bir sonraki yayına artık.

Bu da Sıhhiye Katlı Otoparkı'nın yılmaz bekçisi Rocky:) O kadar tatlı, o kadar sevimli ki anlatamam. Mıncıklamaktan bir hal oluyoruz:) Kendince havlıyor ama sesi fısıltı gibi, bir de kendini seveni o da çok seviyor ama ciddiyetini bozmadan:)

rocky

Ahşap Tepsiye Peçete Dekupaj Nasıl Uygulanır?

Herkese merhaba! Nasılsınız? Bugün sizlerle peçete dekupaj tekniği uyguladığım ve el boyamasıyla tamamladığım ahşap tepsimi paylaşmak istiy...