17 Ağu 2015

Vintage Mini Albüm-Kutulu

scrapbook-album

Herkese merhaba. Bloga yazmayalı bir aydan fazla olmuş. Buralara uğrayamadım ama kuzenimin düğünü, tatil, kardeşimin ziyareti ve çeşit çeşit albüm yapımıyla geçen çok dolu, çok yoğun bir zaman dilimiydi benim için. Öncelikle albümlerime gösterdiğiniz ilgi için çok teşekkür ederim. Özellikle vintage albümüme yönelik çok sayıda mail aldım. Siparişlerin büyük çoğunluğu da bu yönde oldu. Şu aralar baktığım her şeyi kahve ve tonlarında görüyorum desem abartmış olmam sanırım:)

scrapbook-vintage-album

vintage-mini-album

İstanbul'dan Hale Hanım için hazırladığım scrapbook mini albüm, 20cm*20cm*6cm ebatlarında. 6 yaprak 12 sayfadan oluşan albüme 10cm*15cm ebatlarında, minimum 60 fotoğraf sığdırmak mümkün. Albüm diğerlerinden farklı olarak, kendisiyle uyumlu şekilde hazırladığım 25cm*25cm ebatlarında bir kutuya sahip. Kutunun yapımında da yine kalın kartonlar ve scrapbook kağıtları kullandım. Bazı müşterilerim ahşap boyama yaptığımı fark etmiş ve albümleri için ahşap kutular da istediler. Böylece en sevdiğim iki hobimi tek bir çalışmada birleştirme şansım olacak ilerleyen günlerde.

vintage-mini-album

vintage-mini-album
Albüm sayfalarını her zaman olduğu gibi yana doğru açılan cepler şeklinde tasarladım. Böylece hem büyük fotoğraf kartlarını hem de diğer fotoğrafları depolamak için ekstra alan elde etmiş oldum.

vintage-mini-album

Sayfaları bir cepli, bir interaktif olacak şekilde hazırladım. Bu şekilde çalışmak hoşuma gidiyor.  İnteraktif sayfaları maksimum 8-9 resim alacak şekilde hazırlıyorum ve üst üste gelen iki interaktif sayfanın albümün hem görselliğini hem de genel düzenini bozacağını düşünüyorum.

vintage-mini-album

vintage-mini-album

vintage-mini-album
Albümü hazırlarken ağır gramajlı fon kartonları, scrapbook kağıtları, delgeçler, eva süngeri, kurdele, mumlu ip, çeşitli aksesuarlar, sticker ve etiketler kullandım.

vintage-mini-album

Albümde Hale Hanım'ın bizzat hazırladığı grafiklere de yer verdim. Penguen, vespa, bisiklet temalı grafiklerin özel anlamlarının yanında albüme farklı bir hava kattıkları kesin:)

vintage-mini-album

vintage-mini-album
Yine bol görselli bir yayın oldu, farkındayım. Ama albüm paylaşımları yaparken kendimi tutamıyorum maalesef:) Neyse, bitmedi, devam ediyorum:)

vintage-mini-album

vintage-mini-album

Albümde farklı boyutta fotoğraflar için çok sayıda kart ve etiket de mevcut. Albümün sahibi, tamamına fotoğraf yapıştırabileceği gibi, dilerse fotoğraflara ilişkin minik notlar da alabilir. Neticede scrapbook dediğimiz şey; bir çeşit fotoğraflı günlük:)
vintage-mini-album


Hala sayfamdaysanız ve beni buraya kadar sabırla okuduysanız teşekkür ederim. Evet albümler yapıyorum, kafam dağılıyor falan. Ama bu aralar ülkenin içinde bulunduğu duruma gerçekten inanamıyorum, çok çok üzgünüm. Bazı şeyleri anlamıyorum. Hiç bir şey normal gelmiyor ama herkes normalmiş gibi davranıyor. Yavrumu, yavrularımızı nasıl bir gelecek bekliyor bilmiyorum ve çok korkuyorum. Çocukluğumda kanıksadığımız, her gün şehit haberlerinin geldiği o kara günlere döndük. Kimse şaşırmıyor, kimse bağırmıyor, ülke ayağa kalkmıyor, günlük yaşam bir kenara bırakılıp kimseden hiçbir şey için hesap sorulmuyor. Kabullenemiyorum, hazmedemiyorum, anlamıyorum, anlamayacağım. Evlatlarını yok yere yitiren tüm anne-babalara başsağlığı ve sabır diliyorum. Yaşadığınız acıyı tahmin etmeye çalışmak bile kalbimi sıkıştırıyor. Allah yardımcınız olsun.

3 Tem 2015

Mastit ve Plastik Tarak

Bu yazıyı yazmak için tam 13 ay geç kaldım. Hep aklımdaydı, yazmam lazım, belki benim durumuma düşen biri olur, benim gibi interneti talan eder ama hiç bir yol bulamaz da bu yazıyı okuyup rahata kavuşur diye ama işte öyle böyle aylar geçti ve nihayet anlatıyorum!

Ela daha dört günlüktü. Emzirmeye Ela doğar doğmaz başlamıştım elbette ve sütüm çok fazla olmasa da kolostrumun ne kadar kıymetli olduğunu bildiğimden içim rahattı. Sonuçta Ela emiyordu, hatta her yeni doğan gibi emerken uyuyakalıyordu ve ben onun karnı tok, mutlu mesut uykuya daldığını düşünüyordum. 

İşte tam dördüncü günün akşamı, annem, eşim ve ben oturuyoruz. Canım dondurma istedi. Biraz yedim ama annem fazla soğuk yemememi tembihledi. Ben yine de doyana kadar yedim galiba. Sonra yattım. Gece uyku esnasında, koltuk altlarımda hafif şişkinlik ve ağrı olduğunu hissettim ama hamladığımı falan düşündüm, çok üstünde durmadım. Sabah uyandığımda şişkinlik artmış ve hem koltuk altlarıma hem de göğüslerime doğru yayılmıştı.

Doğumun acısını, doğum gerçekleşirken insanın ne kadar tek başına kaldığını, kendimi ne denli yalnız hissettiğimi şurada anlatmıştım. İşte daha bu travmayı atlatamamışken, acı eşiğim yerlerdeyken, bu yoğun acıyla bir kez daha sarsıldım. Yani nasıl tarif etsem, saatler ilerledikçe göğüslerim hiç abartmıyorum bildiğiniz 90 derece köşeleri olan birer kareye dönüştü. Ama karelerin birer kenarı tam olarak koltuk altıma denk geliyordu. Bu nedenle de kollarımı yana indirmem, herhangi bir şeye uzanmam, hareket etmem mümkün olmuyordu..

Düşünün iki kolunuz havada, buna rağmen tüm damarlarınız ayrı ayrı cımbızlanıyormuşçasına müthiş bir acı ve ağrı çekiyorsunuz. Başınıza ne geldiğini bilmiyorsunuz ama kötü bir şeyler olduğunu da hissediyorsunuz. Hemen hazırlandık. Ela'yı annemle bıraktık ve doğum yaptığım hastaneye gittik. Acildeki doktor muayene ederken ağlamaya başladım. Artık hem ruhen hem fiziken öyle perişan haldeydim ki. Doktor hemen yukarıya haber verdi ve başka bir doktora yönlendirdi. O doktor da tek çarenin sütü tahliye etmek olduğunu, acısa bile sağmam gerektiğini söyledi ve hastane tipi göğüs pompalarından almamızı tavsiye ederek ayrıldı yanımızdan.

Ben göğsüme dokunamıyordum ki sağabileyim. Neyse, eve dönerken hemen bir tane aldık. Evde makineyi takıp denedim ama dediğim gibi acıdan, sızıdan, hareket edememekten pek de başarılı olamadım. Şişlik giderek artıyordu ve ben duş ve makine arasında gidip gelmekten telef olmuştum. Duş alırken su çok sıcak olursa sütün peynirleşip göğüsü tamamen tıkama ihtimali vardı, çok soğuk damarları büzüştürebilirdi.

Öğleden sonra artık iş çığırından çıktı. Tekrar hastaneye gitmek üzere arabaya bindik. Ama ben kolumu uzatıp da kendi kapımı kapatamadım. Göğüslerim tüm formunu kaybetmişti ve o kareler giderek koltuk altıma uzanan dikdörtgenlere dönüşüyorlardı. Hastaneye vardığımızda yürüyüşüm bile değişmişti, çünkü attığım her adımda elektrik çarpması gibi bir acı hissettiğimden resmen adım adım girdim içeri. Durumun vahametini görünce, beni doğum yaptığım katta bir odaya aldılar. Doğumuma giren hemşireler ve doktor geldi. Mastit başlangıcı olduğunu, vücudun daha kolostrumdan kurtulamadığını, göğsün sağılmasından başka bir yol olmadığını, eğer sağım yapılmazsa çok daha acı veren bir süreç yaşayacağımı, kesikler, iltihaplar offff....anlattılar da anlattılar... Tamam dedim, zaten başka da seçeneğim yoktu.

Hemşireler beni bağırta bağırta sağmaya başladılar. Sağma derken öyle nazik bir durum gelmesin aklınıza. Başparmaklarını göğsün üzerine diğer parmaklarını göğsün altına koyup, bu parmakları tam ortada birleştirmeye çalışıyorlardı. Durumun imkansızlığını anlatabildim umarım. Ha taşı iki parmağınızla ezmeye çalışmışsınız, ha mastit olmuş göğüsü. Tek fark ikincisinde canınızdan can gidiyor resmen. Neyse uğraştılar epey ama yok. Tıkanıklık vardı ve açılmıyordu. Elektrikli pompa takıldı ama acının yoğunluğundan bayılma noktasına gelince ara verildi. İşte hemşireler, makine, duş, hemşireler, makine, duş şeklindeki kısır döngü, derimin yüzülmesiyle ve hala belli belirsiz izi olan yaraların açılmasıyla mola aldı.

Ela hala evdeydi ve onun da sağmaya destek olması açısından yanımda olması gerekiyordu. Eşim gidip annemi ve Ela'yı hastaneye getirdi. Bebeğim küçücük, göğsüm taş değil bildiğin kaya kütlesi ve haliyle Ela'nın emmesi çok da verimli olmadı. Son olarak uyuşturucu kremlerle falan biraz daha sağdılar ve nihayet birkaç damla süt geldi. Artık hastanede kalmak istemiyordum çünkü tek yol sağmaktı ve bunu bir şekilde kendim halletmeliydim. Yani aynı doğum anındaki gibi yapayalnızdım. Hastaneler her zaman her derde deva değilmiş işte, tam aksine büyüklerin dediği gibi insanın kendi doktoru ilk önce kendisiymiş...

Eve geldik. Tam dört gün boyunca ne çektiğimi bir Allah bilir bir ben. Bu arada annemin arkadaşlarından, akrabalardan kaç kişiyi aradığını, eskilerden kaç kişiye danıştığını, koca karı ilaçlarından bin bir türlü hurafeye kadar neler neler anlatıldığını yazsam sayfalar yetmez. Tabii biz de internetten araştırıyoruz, bir kolay yolu olmalı bu işin diyoruz ama yok, yok, yok! Bu arada sağdıkça az miktarda süt geliyor ama bir saat sonra yine bezeler oluşuyor ve göğüs komple şişiyor. Tam dördüncü gün akşam kardeşim aradı bir telaş.

Özür üstüne özür diliyor, unutmuş, aklına gelmemiş. Bir sene önce bir arkadaşı mastit olmuş ve çözümü plastik tarafta bulmuşlar. Banyoda ılık suyun altında göğsü yukarıdan aşağı, biraz da bastırarak taramak gerekiyormuş. Tarağın dişleri orantılı aralıklarla göğse baskı yaptığından, o düğümler, bezeler illa ki çözülüyormuş. Ben bunu duyunca soluğu banyoda aldım. Aman Allah'ım, yarım saat içinde kolostrumun-evet tam 8 gün olmuştu ve kolostrum hala vücudumdaydı- aktığını, ardından ise ilk günlerdeki gibi bembeyaz sütün geldiğini gördüm. Mucize gibiydi. Bu işlemi bir kaç kez daha tekrarlayınca Ela'yı rahatça emzirecek duruma geldim ama yine aralıklarla tarakla taramaya  devam ettim. Ve bir hafta içerisinde her şey normale döndü. Tabi, uzun bir süre her sabah göğüslerimin tıkanacağı korkusuyla uyanmak tam anlamıyla kabustu ama bu psikoloji de bir süre sonra geçti.

Yazının başına dönecek olursam; işte o ilk gün, kardeşim hatırlayana kadar, sadece bir kişinin plastik tarak tavsiyesine denk gelseydim, bu sıkıntıların hiçbirini yaşamayacaktım. Ama ne yapalım, oldu, geçti, gitti. Bu yüzden eğer bir lohusa anneye bile faydam dokunsa, kardır benim için. Herkese sağlıklı günler dilerim.

22 Haz 2015

Marin Temalı Scrapbook Mini Albüm

nautical-scrapbook-mini-album

Esra Hanım bana ulaşarak babalar gününde eşine hediye olarak vermek üzere, minik oğlu ve eşinin fotoğraflarını koyacağı bir albüm istediğini belirtti. Kendisine ısrarla renk ve tema seçimini sordum ama bana yaptığım diğer albümleri incelediğini, bana çok güvendiğini ve tüm seçimi bana bıraktığını söyledi. Çok şükür, karşıma hep çalışması son derece kolay ve anlayışlı insanlar çıkıyor. Okuyorsa eğer, kendisine tekrar teşekkür ediyorum.

nautical-scrapbook-mini-album

nautical-scrapbook-mini-album

Sizi tanımayan birinin size bu kadar güvenmesi hem şahane hem de son derece tedirgin edici. Çünkü kağıt işlerinde obsesif düzeyde titizleniyorum ve en ufak bir şey, ne bileyim bir yapıştırıcı damlası bile içime sinmezse tüm albümü çöpe atabiliyorum. Kanaviçe yaparken de böyleyim mesela, yeğenim için hazırladığım panonun bitmesine birkaç sıra kalmışken en başlarda yaptığım tek bir fazla çarpı için hepsini sökmüştüm. Hobiler, insanı rahatlatmak için vardı değil mi:)

nautical-scrapbook-mini-album

nautical-scrapbook-mini-album

Denizi çağrıştıran, kokusunu getiren her şeye bayılıyorum. Herhangi bir şey alırken ilk tercihim hep mavi ve mümkünse deniz temalı oluyor. Mesela deniz kabuklu kağıtları birer elbise, koltuk kılıfı ya da perde olarak hayal edin mesela, çok hoş olmaz mı?

nautical-scrapbook-mini-album

Esra Hanım temayı bana bırakınca, ben de doğal olarak marin temada karar kıldım. Albüm yapımında scrapbook kağıtları, ağır gramajlı fon kartonları, deniz temalı ahşap ve metal aksesuarlar, albümün kapak kısmına boyut vermek için yapışkanlı eva süngeri, maşa raptiye, kurdele, çok fotoğraflı interaktif sayfaları kapatmak için amerikan fermuarı, boyutlu çıkartmalar, şekilli delgeçler, mühürler, ahşap objeler için akrilik boya, simli tutkal, kağıtlara zarar vermemesi için mumlu ip, mandal gibi pek çok malzeme kullandım. Albüm 21.5*21.5cm ebatlarında, 6 yaprak, 12 sayfadan oluşuyor.

Klasik olarak bir sayfa cepli, bir sayfa interaktif olacak şekilde hazırladım albümü ve albüm bu haliyle, çoğunluğu 10*15 cm olmak üzere 60'tan fazla fotoğraf alıyor. Her sayfa zarf şeklinde. Böylece hem fazladan fotoğraf depolamak hem de içindeki kartlara fotoğraf yapıştırmak  ya da yazı yazmak mümkün

nautical-scrapbook-mini-album

Cepli sayfalarda ise daha küçük fotoğraflar için kartlar ve tarih gibi detayları not almak için etiketler kullandım.

nautical-scrapbook-mini-album

nautical-scrapbook-mini-album

nautical-scrapbook-mini-album


nautical-scrapbook-mini-album

Çok keyif alarak çalıştığım, renkli, cıvıl cıvıl bir albüm oldu. Aslında bu kadar fotoğraf eklemeyecektim ama hangisini koyacağıma karar veremeyince tüm sayfaları paylaşmaya karar verdim. Sıkılmadınız umarım.

nautical-scrapbook-mini-album

nautical-scrapbook-mini-album

nautical-scrapbook-mini-album

Herkese bol güneşli, bol kahkahalı, güzel bir hafta dilerim. Görüşmek dileğiyle.

13 Haz 2015

Scrapbook Vintage Albüm

scrapbook-vintage-album

Herkese merhaba. Blog dünyasında genel anlamda bir durgunluk mu var, yoksa ben bu aralar pek vakit ayıramadığım için bu tamamen benim kuruntum mu bilmiyorum.Umarım herkesin keyfi yerindedir.

Gaziantep'ten Ezgi Hanım için hazırladım bu albümü. Kendisi eskitme tarzı albümleri çok sevdiğini söyledi ve geri kalan her şeyi benim zevkime bıraktı saolsun. 

scrapbook-vintage-album

Albüm 20*20*6 cm ebatlarında. 6 yaprak, 12 sayfa ve küçüklü büyüklü 60'tan fazla fotoğraf alabiliyor. Ayrıca sayfaları zarf şeklinde tasarladığım için ekstra depolama alanı da mevcut.

scrapbook-vintage-album

scrapbook-vintage-album

Sayfaları diğer albümlerimde olduğu gibi biri cepli diğeri interaktif olacak şekilde tasarladım. Değişik sürprizler barındıran, belli bir mekanizma içeren sayfaları yapmaktan özellikle keyif alıyorum. Sonuçta nasıl yapıldığını bilseniz bile albümünüze uyacak ölçüleri sizin hesaplamanız gerekiyor. Bu da işi daha zor ama çok daha eğlenceli hale getiriyor. 

scrapbook-vintage-album

scrapbook-vintage-album

Albümün yapımında vintage görünümlü scrapbook kağıtları, kalın fon kartonları, mukavva, çeşitli aksesuarlar, mühür ve delgeçler, kurdele ve eva gibi pek çok malzeme kullandım. Kullandığım tüm sayfaları, mumlu ipleri ve hatta cepli sayfalarda kartları tutturmak için kullandığım mandalları dahi eskittim. Biraz el oyaladığı doğru ama bence vintage bir albümün ilk şartı o mucizevi eskitme mürekkebi. Yani ahşap boyamada antiquini ne kadar seviyorsam distress inki de o denli seviyorum:)

scrapbook-vintage-album

scrapbook-mini-albüm

scrapbook-vintage-album

scrapbook-vintage-album

Albüm çoktan sahibine ulaştı. Mutlulukla kullansınlar, güzel anılar biriktirsinler. Görüşmek dileğiyle, hoşçakalın.

scrapbook-vintage-album

10 Haz 2015

Ela Masal-12. Ay


Ela Masal-12. Ay

Canım Yavrum,
Küçücük bir monitördeki pıt pıt atan o minicik kırmızı noktanın şu an yarı boyuma ulaştığını görmek gerçek bir mucize benim için. Ama ne kadar büyürsen büyü, kucağım seni sarıp sarmalayacak kadar geniş, sense bu kucağa sığacak kadar küçük kalacaksın hep.

Ela Masal-12. Ay
Artık bir yaşındasın yavru kuşum. Daha çektiğim sancıları bile dün gibi hatırlarken, senin ilk sözcüklerin, ilk gülümsemen, ilk ek gıdan, ilk emeklemen derken şimdi karşımda taa ciğerinden annemmm deyip beni öpen, öpücük attıktan hemen sonra elini kalbine koyan, karşımızda oturup kocaman insanlar gibi laf dinleyen, yürümeyi es geçip koşmaya başlayan bir dünya güzeli var. 
 
Ela Masal-12. Ay

Gelişinle bizi çok mutlu ettin canımın içi. Senden önceki hayatımız kötü değildi ama senden sonra muhteşem oldu. Tüm zorluklara, canımızdan can götüren tüm korkulara, endişelere ve gözyaşlarına rağmen seninle geçen bu bir yılı, 33 senelik hayatımın hiçbir anına değişmem bebeğim. İyi ki doğdun, iyi ki bizim kızımız oldun pamuğum.

Ela Masal-12. Ay
Her anne gibi benim de senin için uçsuz bucaksız hayallerim, dilimden düşürmediğim dualarım var. Keşke elimde olsa da hayatı senin için pürüzsüz bir hale getirebilsem. Ama işte... İnşallah çok iyi yürekli, cesur, kendine güvenen, ayakları yere sağlam basan, dürüst bir insan olursun. İyi bir eğitim alıp sevdiğin işi yaparsın. Dilerim bir sürü dil öğrenirsin ve tüm dünyayı gezersin. Bak bunun için iki kez dua ediyorum:) Ve gezdiğin yerlerde, bir sürü insanın hayatına dokunup hepsinde güzel anılar, unutulmayacak izler bırakırsın. Aynı anda pek çok kişinin aklından geçip, yüzleri gülümsetip, hep iyilikle anılan bir insan olursun inşallah. Allah sana güzel yazılar yazsın, hep iyilerle karşılaştırsın can parçam. Çok sağlıklı, çok mutlu, çok uzun bir ömrün olsun. Nice yıllara, nice yaşlara güzel kızım. Daha önce söylemiş miydim nefesim, boğazımdaki düğümüm, kalp çarpıntım, seni çok, çok, çok seviyorum...

15 May 2015

Ela Masal 10. ve 11. Ay



Canım Yavrum, 
Bildiğin ve muhtemelen hiç hatırlamayacağın üzere son bir aydır toplanma, taşınma ve yerleşme işleriyle meşgulüz. Ayrı ayrı yazmaya fırsat bulamadığım için ben de son iki ay yazılarını toparlayıp beraber yayınlamaya karar verdim. Neler oldu neler, duyunca inanamayacaksın. Gel de anneciğin sana bu iki ayda ne kadar büyüdüğünü, nasıl değiştiğini ve birey olma yolunda ne kocaman adımlar attığını anlatsın:)


Yavru kuşum, ben şu an bilgisayarın başındayım. Sense oyun halına oturmuş legolarınla oynuyorsun. Tüm legolarını kutusundan çıkarıp sağa sola fırlatıyorsun ama "hadi topla annecim oyuncaklarını" dediğimde yine tek tek hepsini kutusuna koyuyorsun. Büyüdün derken ciddiydim yani:)

ela-masal-10.ay-11.ay

Bebeğim, daha iki ay önce senin emeklemeyeceğini düşünüyordum. Ama sen önce oturur vaziyette ve etrafında dönerek daha sonra ise klasik emekleme pozisyonu alarak ve tüm hızınla depar atmaya başladın:) O kadar kibar, öyle zarif emekliyorsun ki...Tabii önce rotanı belirliyorsun. Bunun için elinde tuttuğun herhangi bir şeyi gideceğin tarafa doğru fırlatıyorsun, sonra da onu almak için harekete geçiyorsun. Böylece oradan oraya her yeri gezmiş oluyorsun güzel kızım.

İşte biz böyle senin totini sallayışınla mest olmuşken, ilk emeklemenin üzerinden sadece iki gün geçmişken bir anda bana, babana ya da koltuğa tutunarak ayağa kalkmaya başladın. İlk adımların da hemen ardından geldi zaten. Hala tam olarak yürüyemiyorsun ama elinden tutarken eğer dengeni sağlamışsan hemen elimizi itip sevinç çığlıkları atarak birkaç adımlık özgürlüğünü ilan ediveriyorsun. Yerim senin yürüyüşünü:)

ela-masal-10.ay-11.ay

Annecim dişlerin henüz tam çıkmamışken zor da olsa yumurta sarısını, peyniri, yoğurdu-en çok da yoğurdu-yiyordun. Ama dişlerin çıktıkça yediğin yemek azaldı. Yumurtayı görünce ağzını kilitliyorsun resmen, bunu nereden öğrendin bilmiyorum. Günde 5 öğün yoğurt versem itirazsız yerdin, şimdi birkaç kaşık alıp sonrasında kaşığa vurup ne var ne yok döküyorsun. Bazen hadi bana yedir annecim diyorum, elindeki lokmayı ağzıma uzatıyorsun, sonra vazgeçip kendin yiyorsun, ben de sen kendini besledin diye havalara uçuyorum. Şu anda tam 6 dişin var ve yeni yeni kaşar peyniri ve tuzsuz zeytini yemeye başladın. Tahıllı ekmeklerle aran iyi. Elmayı ısırarak yiyebiliyorsun, muzu çok seviyorsun, kivi de fena değil. Bu ay ilk kez çağla yedin ve sevdin. Limon yalamak da favorilerin arasında. Pilavı ilk denediğinde sevmemiştin ama şaşırtıcı bir şekilde bu ay ilk defa küçük bir kase yedin. Sulu yemeklerden tattırmak istediğimde hiç şans vermiyorsun ama elimdeki magnum için ağlayabiliyorsun:) Sen daha bebeksin yavru kuşum, yemekle abur cuburun arasındaki farkı bir görüşte nasıl anlıyorsun, gerçekten merak ediyorum.  Neyse ki tüm sızlanmalarıma ve şikayetlerime rağmen beni çok mutlu eden bir konu var ki o da hala anne sütüne bayılman. Anne sütü hala seni en çok rahatlatan, gerginliğini alan, korkularından arındıran ve kucağıma huysuz bir şekilde yatmış olsan bile hep yüzünde kocaman bir gülümsemeyle kalkmanı sağlayan tek şey. Aferin sana meleğim:)

ela-masal-10.ay-11.ay

Can parçam, bir sürü oyuncağın var. Hatta çocukluk yıllarımdan bu yaşıma kadar biriktirdiğim, hatırası olan oyuncaklarım dahil hepsi senin artık. Buna rağmen sen nerede bir elektronik cihaz, aygıt vs. görsen resmen dibinde bitiyorsun. Mesela kumandayı eline geçirir geçirmez arka kapağını açıp pillerini çıkarıyorsun ya da ağzına alıp kemiriyorsun. Sırf bu yüzden güzel kızım, evde biriken ne kadar bozuk, eski mouse, klavye, telefon ve kumanda varsa hepsini toplayıp sana verdik ki çalışan cihazlardan uzak durasın, ama pek bir işe yaradığını söyleyemeyeceğim:)

ela-masal-10.ay-11.ay

Tontişim sen artık tam bir taklitçi minik maymuna dönüştün bu son iki ayda. Ellerimizi, kollarımızı dikkatle izleyip hemen ardından aynı hareketleri kendin de yapmaya başlıyorsun. Çıkardığımız sesleri hem de aynı tonlamayla çıkarıp dikkatimizi çekmeye çalışıyorsun. Mesela ben doğduğun günden beri her altını açmamda ayaklarının altını öpüp kokluyorum. Sen yaptığım şakaları anlamaya başladığından beri ise "üff bu ayaklar  kokmuş" deyip burnumu kırıştırıyorum. Sen de kahkalar atarak gülüyorsun. Artık gün içinde ne zaman şirinlik yapmak istesen ya da ne zaman bir aynada kendini görsen suratını kırıştırıp o minicik ağzını büzüştürüp burnunu çekmeye başlıyorsun. Bayılıyorum:)

Bebeğim büyümenle birlikte elinin ne kadar ağır olduğunu da yakından öğrenmiş bulunuyoruz. Evet sana ellerini yumruk yapmayı öğretmiş olabilirim ama bunu yumruk atmak şeklinde bende ya da babanda denemen gerekmezdi bence:) Yine de "çok acıdı, hadi öp de geçsin" dediğimde dudaklarını yüzüme yaslayıp hımm diye bir ses çıkarıyorsun ki sanırım 100 yumruk falan daha yiyebilirim, sorun yok keltoşum:)

ela-masal-10.ay-11.ay

Hala çok sosyalsin bitanecik kuzum. Gittiğimiz her yerde bindiğimiz her asansörde, kendine laf atıp gülücükler göndereceğin birini buluyorsun mutlaka. Kendi ebatlarındaki bebeklere ve hatta biraz daha büyük çocuklara çıldırıyorsun. Biz senin arkalarda bir yerlerde bir bebek gördüğünü o süper desibeldeki, heyecan ve sevinç yüklü çığlığından ve deli gibi ellerini çırpmandan anlıyoruz.Yalnız bu ay ilk defa köpek havlamasından korktuğunu keşfettik. Hem yan komşunun devasa köpeği Bambam, hem de artık gözleri görmeyen zavallı Zeytin'in havlamaları seni dakikalarca ağlattı. Kıyamam ben sana güzel gözlüm benim:)

Daha önce babanın güneş gözlüğünden korkuyordun ya pamuğum, hah işte artık korkmuyorsun. Bir anda alıştın ve babanı acayip mutlu ettin. Ama baban tıraş olduğunda bir yarım saat kesinlikle yaklaşmıyorsun, baban sana yaklaştığı anda da çığlığı basıp ağlıyorsun. Bakalım bu ne zaman değişecek:)

ela-masal-10.ay-11.ay

Artık her şeyi işaret parmağınla gösteriyorsun ve bizden bir cevap bekliyorsun akıllı kızım. Biz de "o saat, bu pencere" şeklinde her defasında sana cevap veriyoruz. Hele ne istiyorsun dediğimizde gerçekten istediğin şeyi gösterirsen çok mutlu oluyoruz bitanem. Seninle asgari düzeyde bile olsa anlaşabilmek o kadar anlamlı ve güzel ki...

Anneciğim artık sen de parka giden çocuk güruhuna katılmış bulunuyorsun. Salıncaklar ise her çocuk gibi favorin. Salıncağın boyutu hala senin gibi bir miniğe göre büyük. Ama sen bir elinle öndeki, diğer elinle arkadaki zincirden tutunup köy ağası modunda hafif geriye kaykılıyorsun ve etrafı büyük bir ciddiyetle izlemeye başlıyorsun. Biz seni salladıkça keyiflenip kahkahalar atıyorsun. Sen kahkalar attıkça biz mutlu oluyoruz. Demek ki kısır döngüler de güzel olabiliyormuş bazen ve çocuklu ailelerin park keyfi diye bir eğlencesi varmış hakikaten.

Bebeğim arabada genelde aynı radyoları dinlediğimizden senin de aşina olduğun, çalmaya başladığında resmen delirdiğin, ellerinle ayaklarınla tempo tuttuğun bazı şarkılar var. Hatta daha ilk tınısını duyduğunda mutlaka kendi koltuğundan eğilip bana bakıyorsun ve sonrasında mırıldanarak eşlik ediyorsun şarkıya. En sevdiğin brianna-all I need. Büyüdüğünde arar bulur dinlersin belki tekrar. Hadise'nin prenses şarkısının baba evi dediği kısımda babaaaa diye bağırıyorsun. Lost frequencies-are you with me, kate linn-zaynah ve akcent-kamelia ela masal top 5 olarak sayılabilir civcivim:) Senin o şarkıları ayırdeden kulağını, şarkıya eşlik eden dilini, bileklerini döndüre döndüre oynattığın ellerini yerim, anlıyor musun:)

ela-masal-10.ay-11.ay
Ela Masal'ım, yavrum, çok hızlı büyüdün yine. Hem çok seviniyorum, temel taşların tamamlanmasına az kaldı diye, hem de üzülüyorum seninle geçen bu günlerin, saatlerin tekrarı yok diye. Neyse ki doğduğundan beri hiç ayrılmadık ve sendeki mikronluk değişikliği bile olduğu anda görebildim. Seni kimseden dinlemek zorunda kalmadım, ben hep anlatan taraftım. Çok şanslıyım, çok şanslıyız bebeğim. Şükürler olsun! Sırtındaki o  kıpkırmızı çileğini, sol kolunun dirsek içindeki çift çizgini öperim, öperim, öperim:)
Daha önce söylemiş miydim annesinin kuzusu, seni çok ama çok ama çok seviyorum...

9 May 2015

Cihan'ın Bahçesi

cihanın-bahcesi

Cihan Ablacım,
Hiç yüz yüze gelmedik seninle. Buna rağmen blogundan paylaştığın güzellikler sayesinde, ne kadar pozitif, kocaman yürekli bir insan olduğunu seni her ziyaret edişimde hissettim. Sanırım yazılarını okuyup da-tam da senin istediğin gibi-senin yanından kötü hislerle ayrılan tek bir ziyaretçin olmamıştır. Elişlerin, kanaviçelerin, örgülerin, çiçeklerin, torunlarına olan sevgin, masal gibi bahçen, hani gelsek artık hiç yabancılık çekmem dediğim evinin sevimli köşeleri. Ve rengarenk, cıvıl cıvıl fotoğraflarla süslü her yazının sonunda belli belirsiz hüznün, gidenlere olan özlemin...

Ani gidişine çok ama çok üzüldüm ablacım. Hayatı bu kadar dolu dolu yaşayan sen gibi birinin nedense hiç ölmeyeceğini düşünüyor insan. Ama şimdi dönüp dönüp eski yazılarını okudukça, "içini yakıp kavuran" acılarını, "beni bekleyenler, özleyenler var" ya da "hayat çok zor"  derken neyi kastettiğini, kalbinin bir yarısı ailene, sevdiklerine adanmış olsa da diğer yarısının ne denli üzgün olduğunu daha iyi anlıyorum sanırım.

Hepsi sona erdi ve ben bu açıdan senin adına çok mutluyum. Mekanın cennet olsun, yattığın yer nurlarla dolsun. Geride kalan tüm sevdiklerine Allah sabırlar versin. Hasret kaldığın melek kızına da bizden çok selam söıyle. Gerçekte nasıldır bilinmez ama nedense tam da şu an o güzel yürekli anne-kızın yukarlarda bir yerlerde ellerinde çay fincanları, etraflarında kanaviçelerle yemyeşil bir bahçede oturdukları ve kahkahalar atarak muhabbet ettikleri bir resmi hayal etmek bana çok iyi geliyor, içimi ferahlatıyor. Güle güle ablacım, yolun açık olsun...

Ahşap Tepsiye Peçete Dekupaj Nasıl Uygulanır?

Herkese merhaba! Nasılsınız? Bugün sizlerle peçete dekupaj tekniği uyguladığım ve el boyamasıyla tamamladığım ahşap tepsimi paylaşmak istiy...