Bu yazıyı yazmak için tam 13 ay geç kaldım. Hep aklımdaydı, yazmam lazım, belki benim durumuma düşen biri olur, benim gibi interneti talan eder ama hiç bir yol bulamaz da bu yazıyı okuyup rahata kavuşur diye ama işte öyle böyle aylar geçti ve nihayet anlatıyorum!
Ela daha dört günlüktü. Emzirmeye Ela doğar doğmaz başlamıştım elbette ve sütüm çok fazla olmasa da kolostrumun ne kadar kıymetli olduğunu bildiğimden içim rahattı. Sonuçta Ela emiyordu, hatta her yeni doğan gibi emerken uyuyakalıyordu ve ben onun karnı tok, mutlu mesut uykuya daldığını düşünüyordum.
Ela daha dört günlüktü. Emzirmeye Ela doğar doğmaz başlamıştım elbette ve sütüm çok fazla olmasa da kolostrumun ne kadar kıymetli olduğunu bildiğimden içim rahattı. Sonuçta Ela emiyordu, hatta her yeni doğan gibi emerken uyuyakalıyordu ve ben onun karnı tok, mutlu mesut uykuya daldığını düşünüyordum.
İşte tam dördüncü günün akşamı, annem, eşim ve ben oturuyoruz. Canım dondurma istedi. Biraz yedim ama annem fazla soğuk yemememi tembihledi. Ben yine de doyana kadar yedim galiba. Sonra yattım. Gece uyku esnasında, koltuk altlarımda hafif şişkinlik ve ağrı olduğunu hissettim ama hamladığımı falan düşündüm, çok üstünde durmadım. Sabah uyandığımda şişkinlik artmış ve hem koltuk altlarıma hem de göğüslerime doğru yayılmıştı.
Doğumun acısını, doğum gerçekleşirken insanın ne kadar tek başına kaldığını, kendimi ne denli yalnız hissettiğimi şurada anlatmıştım. İşte daha bu travmayı atlatamamışken, acı eşiğim yerlerdeyken, bu yoğun acıyla bir kez daha sarsıldım. Yani nasıl tarif etsem, saatler ilerledikçe göğüslerim hiç abartmıyorum bildiğiniz 90 derece köşeleri olan birer kareye dönüştü. Ama karelerin birer kenarı tam olarak koltuk altıma denk geliyordu. Bu nedenle de kollarımı yana indirmem, herhangi bir şeye uzanmam, hareket etmem mümkün olmuyordu..
Düşünün iki kolunuz havada, buna rağmen tüm damarlarınız ayrı ayrı cımbızlanıyormuşçasına müthiş bir acı ve ağrı çekiyorsunuz. Başınıza ne geldiğini bilmiyorsunuz ama kötü bir şeyler olduğunu da hissediyorsunuz. Hemen hazırlandık. Ela'yı annemle bıraktık ve doğum yaptığım hastaneye gittik. Acildeki doktor muayene ederken ağlamaya başladım. Artık hem ruhen hem fiziken öyle perişan haldeydim ki. Doktor hemen yukarıya haber verdi ve başka bir doktora yönlendirdi. O doktor da tek çarenin sütü tahliye etmek olduğunu, acısa bile sağmam gerektiğini söyledi ve hastane tipi göğüs pompalarından almamızı tavsiye ederek ayrıldı yanımızdan.
Ben göğsüme dokunamıyordum ki sağabileyim. Neyse, eve dönerken hemen bir tane aldık. Evde makineyi takıp denedim ama dediğim gibi acıdan, sızıdan, hareket edememekten pek de başarılı olamadım. Şişlik giderek artıyordu ve ben duş ve makine arasında gidip gelmekten telef olmuştum. Duş alırken su çok sıcak olursa sütün peynirleşip göğüsü tamamen tıkama ihtimali vardı, çok soğuk damarları büzüştürebilirdi.
Öğleden sonra artık iş çığırından çıktı. Tekrar hastaneye gitmek üzere arabaya bindik. Ama ben kolumu uzatıp da kendi kapımı kapatamadım. Göğüslerim tüm formunu kaybetmişti ve o kareler giderek koltuk altıma uzanan dikdörtgenlere dönüşüyorlardı. Hastaneye vardığımızda yürüyüşüm bile değişmişti, çünkü attığım her adımda elektrik çarpması gibi bir acı hissettiğimden resmen adım adım girdim içeri. Durumun vahametini görünce, beni doğum yaptığım katta bir odaya aldılar. Doğumuma giren hemşireler ve doktor geldi. Mastit başlangıcı olduğunu, vücudun daha kolostrumdan kurtulamadığını, göğsün sağılmasından başka bir yol olmadığını, eğer sağım yapılmazsa çok daha acı veren bir süreç yaşayacağımı, kesikler, iltihaplar offff....anlattılar da anlattılar... Tamam dedim, zaten başka da seçeneğim yoktu.
Doğumun acısını, doğum gerçekleşirken insanın ne kadar tek başına kaldığını, kendimi ne denli yalnız hissettiğimi şurada anlatmıştım. İşte daha bu travmayı atlatamamışken, acı eşiğim yerlerdeyken, bu yoğun acıyla bir kez daha sarsıldım. Yani nasıl tarif etsem, saatler ilerledikçe göğüslerim hiç abartmıyorum bildiğiniz 90 derece köşeleri olan birer kareye dönüştü. Ama karelerin birer kenarı tam olarak koltuk altıma denk geliyordu. Bu nedenle de kollarımı yana indirmem, herhangi bir şeye uzanmam, hareket etmem mümkün olmuyordu..
Düşünün iki kolunuz havada, buna rağmen tüm damarlarınız ayrı ayrı cımbızlanıyormuşçasına müthiş bir acı ve ağrı çekiyorsunuz. Başınıza ne geldiğini bilmiyorsunuz ama kötü bir şeyler olduğunu da hissediyorsunuz. Hemen hazırlandık. Ela'yı annemle bıraktık ve doğum yaptığım hastaneye gittik. Acildeki doktor muayene ederken ağlamaya başladım. Artık hem ruhen hem fiziken öyle perişan haldeydim ki. Doktor hemen yukarıya haber verdi ve başka bir doktora yönlendirdi. O doktor da tek çarenin sütü tahliye etmek olduğunu, acısa bile sağmam gerektiğini söyledi ve hastane tipi göğüs pompalarından almamızı tavsiye ederek ayrıldı yanımızdan.
Ben göğsüme dokunamıyordum ki sağabileyim. Neyse, eve dönerken hemen bir tane aldık. Evde makineyi takıp denedim ama dediğim gibi acıdan, sızıdan, hareket edememekten pek de başarılı olamadım. Şişlik giderek artıyordu ve ben duş ve makine arasında gidip gelmekten telef olmuştum. Duş alırken su çok sıcak olursa sütün peynirleşip göğüsü tamamen tıkama ihtimali vardı, çok soğuk damarları büzüştürebilirdi.
Öğleden sonra artık iş çığırından çıktı. Tekrar hastaneye gitmek üzere arabaya bindik. Ama ben kolumu uzatıp da kendi kapımı kapatamadım. Göğüslerim tüm formunu kaybetmişti ve o kareler giderek koltuk altıma uzanan dikdörtgenlere dönüşüyorlardı. Hastaneye vardığımızda yürüyüşüm bile değişmişti, çünkü attığım her adımda elektrik çarpması gibi bir acı hissettiğimden resmen adım adım girdim içeri. Durumun vahametini görünce, beni doğum yaptığım katta bir odaya aldılar. Doğumuma giren hemşireler ve doktor geldi. Mastit başlangıcı olduğunu, vücudun daha kolostrumdan kurtulamadığını, göğsün sağılmasından başka bir yol olmadığını, eğer sağım yapılmazsa çok daha acı veren bir süreç yaşayacağımı, kesikler, iltihaplar offff....anlattılar da anlattılar... Tamam dedim, zaten başka da seçeneğim yoktu.
Hemşireler beni bağırta bağırta sağmaya başladılar. Sağma derken öyle nazik bir durum gelmesin aklınıza. Başparmaklarını göğsün üzerine diğer parmaklarını göğsün altına koyup, bu parmakları tam ortada birleştirmeye çalışıyorlardı. Durumun imkansızlığını anlatabildim umarım. Ha taşı iki parmağınızla ezmeye çalışmışsınız, ha mastit olmuş göğüsü. Tek fark ikincisinde canınızdan can gidiyor resmen. Neyse uğraştılar epey ama yok. Tıkanıklık vardı ve açılmıyordu. Elektrikli pompa takıldı ama acının yoğunluğundan bayılma noktasına gelince ara verildi. İşte hemşireler, makine, duş, hemşireler, makine, duş şeklindeki kısır döngü, derimin yüzülmesiyle ve hala belli belirsiz izi olan yaraların açılmasıyla mola aldı.
Ela hala evdeydi ve onun da sağmaya destek olması açısından yanımda olması gerekiyordu. Eşim gidip annemi ve Ela'yı hastaneye getirdi. Bebeğim küçücük, göğsüm taş değil bildiğin kaya kütlesi ve haliyle Ela'nın emmesi çok da verimli olmadı. Son olarak uyuşturucu kremlerle falan biraz daha sağdılar ve nihayet birkaç damla süt geldi. Artık hastanede kalmak istemiyordum çünkü tek yol sağmaktı ve bunu bir şekilde kendim halletmeliydim. Yani aynı doğum anındaki gibi yapayalnızdım. Hastaneler her zaman her derde deva değilmiş işte, tam aksine büyüklerin dediği gibi insanın kendi doktoru ilk önce kendisiymiş...
Ela hala evdeydi ve onun da sağmaya destek olması açısından yanımda olması gerekiyordu. Eşim gidip annemi ve Ela'yı hastaneye getirdi. Bebeğim küçücük, göğsüm taş değil bildiğin kaya kütlesi ve haliyle Ela'nın emmesi çok da verimli olmadı. Son olarak uyuşturucu kremlerle falan biraz daha sağdılar ve nihayet birkaç damla süt geldi. Artık hastanede kalmak istemiyordum çünkü tek yol sağmaktı ve bunu bir şekilde kendim halletmeliydim. Yani aynı doğum anındaki gibi yapayalnızdım. Hastaneler her zaman her derde deva değilmiş işte, tam aksine büyüklerin dediği gibi insanın kendi doktoru ilk önce kendisiymiş...
Eve geldik. Tam dört gün boyunca ne çektiğimi bir Allah bilir bir ben. Bu arada annemin arkadaşlarından, akrabalardan kaç kişiyi aradığını, eskilerden kaç kişiye danıştığını, koca karı ilaçlarından bin bir türlü hurafeye kadar neler neler anlatıldığını yazsam sayfalar yetmez. Tabii biz de internetten araştırıyoruz, bir kolay yolu olmalı bu işin diyoruz ama yok, yok, yok! Bu arada sağdıkça az miktarda süt geliyor ama bir saat sonra yine bezeler oluşuyor ve göğüs komple şişiyor. Tam dördüncü gün akşam kardeşim aradı bir telaş.
Özür üstüne özür diliyor, unutmuş, aklına gelmemiş. Bir sene önce bir arkadaşı mastit olmuş ve çözümü plastik tarafta bulmuşlar. Banyoda ılık suyun altında göğsü yukarıdan aşağı, biraz da bastırarak taramak gerekiyormuş. Tarağın dişleri orantılı aralıklarla göğse baskı yaptığından, o düğümler, bezeler illa ki çözülüyormuş. Ben bunu duyunca soluğu banyoda aldım. Aman Allah'ım, yarım saat içinde kolostrumun-evet tam 8 gün olmuştu ve kolostrum hala vücudumdaydı- aktığını, ardından ise ilk günlerdeki gibi bembeyaz sütün geldiğini gördüm. Mucize gibiydi. Bu işlemi bir kaç kez daha tekrarlayınca Ela'yı rahatça emzirecek duruma geldim ama yine aralıklarla tarakla taramaya devam ettim. Ve bir hafta içerisinde her şey normale döndü. Tabi, uzun bir süre her sabah göğüslerimin tıkanacağı korkusuyla uyanmak tam anlamıyla kabustu ama bu psikoloji de bir süre sonra geçti.
Yazının başına dönecek olursam; işte o ilk gün, kardeşim hatırlayana kadar, sadece bir kişinin plastik tarak tavsiyesine denk gelseydim, bu sıkıntıların hiçbirini yaşamayacaktım. Ama ne yapalım, oldu, geçti, gitti. Bu yüzden eğer bir lohusa anneye bile faydam dokunsa, kardır benim için. Herkese sağlıklı günler dilerim.
Özür üstüne özür diliyor, unutmuş, aklına gelmemiş. Bir sene önce bir arkadaşı mastit olmuş ve çözümü plastik tarafta bulmuşlar. Banyoda ılık suyun altında göğsü yukarıdan aşağı, biraz da bastırarak taramak gerekiyormuş. Tarağın dişleri orantılı aralıklarla göğse baskı yaptığından, o düğümler, bezeler illa ki çözülüyormuş. Ben bunu duyunca soluğu banyoda aldım. Aman Allah'ım, yarım saat içinde kolostrumun-evet tam 8 gün olmuştu ve kolostrum hala vücudumdaydı- aktığını, ardından ise ilk günlerdeki gibi bembeyaz sütün geldiğini gördüm. Mucize gibiydi. Bu işlemi bir kaç kez daha tekrarlayınca Ela'yı rahatça emzirecek duruma geldim ama yine aralıklarla tarakla taramaya devam ettim. Ve bir hafta içerisinde her şey normale döndü. Tabi, uzun bir süre her sabah göğüslerimin tıkanacağı korkusuyla uyanmak tam anlamıyla kabustu ama bu psikoloji de bir süre sonra geçti.
Yazının başına dönecek olursam; işte o ilk gün, kardeşim hatırlayana kadar, sadece bir kişinin plastik tarak tavsiyesine denk gelseydim, bu sıkıntıların hiçbirini yaşamayacaktım. Ama ne yapalım, oldu, geçti, gitti. Bu yüzden eğer bir lohusa anneye bile faydam dokunsa, kardır benim için. Herkese sağlıklı günler dilerim.
Yorumlar
Yazı çok iyi olmuş Mastit ten muzdarip olanlar en azından artık sayenizde internetten araştırdıklarında çarelerini bulabilecek.
http://istanbul-hanimefendisi.blogspot.com.tr/