12 Ara 2014

Ela Masal-6. Ay


ela-masal
Canım Yavrum,
Dişsiz haline bayılsam da, o mis kokulu ağzında ilk incinin ucunu gösterdiği, benim için hep süt kuzusu olarak kalacak olsan da ilk ek besinlerinle tanıştığın, destekli ve de desteksiz oturmaya başladığın, artık pek çok şeyin farkına vardığın, senin gibi tontişler için çağ atlamakla eş değer olan  6. ayına bye bye yap meleğim.
ela-masal
Bebeğim dünyaya gelen büyür derler ya, işte sen de son hız, her gün biraz daha büyüyorsun. Biliyorum bunu çok sık tekrarlıyorum ama 6 ayda bu kadar uzamanı, internetten aldığım ayına uygun tulumların bacak boylarının kısa gelmesini, daha dün sana büyük geldiği için dolabının derinliklerine kaldırdığım pufidik yeleğin bugün önünün kapanmamasını başka türlü anlatmam mümkün değil canımın içi. Bazı şeylerin hızlı olacağını tahmin ediyordum ama bu kadarını ben de beklemiyordum güzel kızım.
ela-masal
Yavru kuşum, bu pek büyük ve mühim ayın anlam ve önemine binaen, anneleri tir tir titreten 6. ay aşılarını da yaptırdık rahatladık. Bir ağızdan, iki sol bacak, bir sağ bacak derken, senin ilk iğnenin girişiyle yüzündeki gülümsemenin donması, ardından bir dakikadan daha kısa sürede çok daha acı veren, yakan diğer iğnelerin yapılmasıyla sen o kadar içten, öyle derinden ağlamaya başladın ki, hani toplasan 6 ayda o gün ağladığın kadar ağlamadın martı kaşlım. Bir türlü avutamadım seni, ağladın, tükürüğün genzine kaçtı, kızardın, morardın, sonra dışarı çıktık. Seni sakinleştirmeye çalıştık. Babanın yaptığı şakalara gülmeye çalıştın, susar gibi oldun, sonra acını yenemeyip tekrar ağladın. Arabaya bindik, belki emzirince sakinleşirsin dedim. Emmek istiyordun ama sanırım aşının yakıcı etkisi bir gelip bir gidiyordu ve sen de bir emip bir ağlıyordun. Neden sonra kucağımda uyuyakaldın. Dikiz aynasından babanla birbirimize baktık ve bu defa da biz ağlamaya başladık:) Çünkü seni hiç böyle görmemiştik, seni bu kadar uzun hiç ağlatmamıştık. Bu her anne için böyle değil midir zaten, daha bebek ıngasına yeni girizgah yapmışken anne neredeyse kanat takar ve o bebeği bir şekilde susturur. Bu yüzden uzun bir süre iç çekmelerin, o dertli tosbağalar gibi çaresiz bakan gözlerin çıkmadı aklımızdan, sen unuttun çoktan ama asıl travmayı biz yaşadık sanırım. Kulağa çok abartı geldiğinin farkındayım biricik yavrum, iğneyi ben yedim size ne oluyor da diyebilirsin ama öyle işte... Hayatın boyunca yaşayacağın en büyük acın bir iğne kadar olsun diye dua edeyim sana o zaman, ödeşelim:)
ela-masal
Boncuğum, artık uzun havadan hallice sesler, bebbe, memme gibi kelimeler ve bizi mest eden çığlıklar çıkıyor o minik ağzından. Önceki aylarda duyduklarımız hiçmiş, sen bence asıl şimdi konuşmaya başladın patates kafalım. Tabii sen o güzel sesinle evi şenlendirirken biz de boş durmayıp her gün çektiğimiz onlarca fotoğrafa bir o kadar da video ekliyoruz yavrucum. Büyüyünce izlersin artık:)
Annesinin kuzusu, sen şimdi sütün dışında da besinlerin olduğunu, bu ay tattığın keçi yoğurdu, haşlanmış patates ve havuç sayesinde az çok anladın. Kaşıklara doğal bir ilgin olduğundan, kocaman açıyorsun ağzını ama denediğin şeyleri tattıktan sonra suratın öyle bir hal alıyor ki sanırım ağzını açtığına açacağına pişman oluyorsun. Birkaç saniye sonra bu pişmanlığını unutup tekrar açıyorsun, böyle böyle birkaç çay kaşığı kadar yeyip sonra dudaklarını mühürlüyorsun. Merak etme bebeğim, sana yemek konusunda hiç ama hiç ısrar etmicem, uzmanların dediği gibi ne yiyeceğine ben, ne kadar yiyeceğine sen karar vereceksin. Hele o yanaklarını sıkarak çocuğun ağzına besin tıkan annelerden olmayacağıma emin olabilirsin:) (Evet, bu taş teyzeye kızım:)
ela-masalCanımın içi, artık hemen herşeye gülüyorsun. Tabii bir gün bir gün bir çocuk, eve de gelmiş kimse yok diye başlayan o dram yüklü çocuk şarkısında bu denli gülecek ne bulduğunu merak etsem de, ana kucağının fonda çalan ezgisine tuttuğum tempoya her defasında ağzının kulaklarına varmasına, üç melodiden yalnız birine bu tepkiyi vermene, o minik kulağının bana mucize gibi gelen farkındalığına şaşırmadan edemiyorum bitanem.
Babasının Charlie Brown'ı, bitanecik keltoşum, sarı kafalı topacım benim, sen doğmadan senin için aldığımız ilk eşya; mama sandalyesiydi. O zamanlar, ooo daha büyüyecek, oturacak da üzerinde yemek yiyecek, daha çok var çok, derken birkaç gündür biz kahvaltı yaparken sen de mama sandalyende oturmaya başladın. Eh bu ay itibariyle elinle masa örtüsünü tutup çekecek ve üzerindeki her şeyi devirebilecek güce eriştiğinden seni pek masaya yaklaştırmasak da, bizimle aynı hizada olmaktan pek hoşnutsun. Bizimle aynı anda kahvaltı yapıp üstüne başına yemek dökeceğin günleri de sabırsızlıkla bekliyoruz yavrucum. Hain planlarımız arasında o limon klasiği de var, demedi deme:)
yenidoğan-6.ay
Bebeğim, ben gecikmeli de olsa her ay sendeki değişimleri yazmaya çalışıyorum ki, unutmayayım, güzel kızım büyüyünce sorarsa anne ben nasıldım diye birlikte hatırlayalım. Ne değişmedi dersen uyku düzenin, banyo keyfin ilk aklıma gelenler... Bunlar doğduğundan beri aynı. Bunun dışında üstünü değiştirmekten hala nefret ediyorsun bıdığım. Çorap, pantolon fark etmiyor. Ben birini kan ter içinde giydirip diğerine geçmişken sen ilk paçayı ya da çorabı çoktan çıkarmış oluyorsun ve beni böyle uğraştırmaktan acayip keyif alıyorsun:)
Çorap, pantolon demişken aklıma geldi. Sen karnımdayken o kadar şiddetli tekmeler atardın ki, resmen tsunami gibi dalgalar hissederdim içimde. Doğduktan sonra da kollarından önce hep bacaklarınla ifade ettin kendini. Sevinince de üzülünce de ilk yaptığın şey iki bacağını aynı anda havaya kaldırıp aynı anda indirmek. Uykuda bile yapıyorsun bu hareketi. Üzerini açmak için vücudunu sabit tutup sadece bacaklarınla hallediyorsun bu işi. Heyecanlandın mesela, bisikletçileri kıskandıracak bir hızda pedal çevirmeye başlıyorsun:) Ya da kucağa alınmak istiyorsun diyelim, kollarından önce bacaklarınla anlatıyorsun derdini:)
ela-masal
Annesinin biricik yavrusu, kıymetlim, Allah bize senin yokluğunu yaşatmasın, acınla terbiye etmesin. Dilerim, isteyen, bir evlat için yanıp tutuşan, maddi manevi her yolu deneyen, her defasında yıkılan ama yine de pes etmeyen, bu uğurda yıllarını, paralarını, umutlarını harcayan çiftlere, başta çok sevgili dayıma ve eşine en kısa zamanda nasip olur bu eşsiz duygu. Diliyorum, çünkü insanın kalbini hem büyüklüğüyle dolduran, hem şiddetiyle sarsan, hem deli gibi korkutan, hem de mutluluktan havalara uçuran bu muhteşem hissi tatmak herkesin (*) hakkı. Daha önce söylemiş miydim annecim? Seni çok çok çok seviyorum...
(*) El kadar yavrusunu aç susuz günlerce evde bırakıp ölüme terk edenler, bir günlük yavruyu çöp kutularına bırakanlar, nefes almaya çalışan bebeğini eliyle boğmaya çalışanlar ve diğerleri hariç. Her aklıma geldiğinde içim eziliyor, soluğum kesiliyor sizin yüzünüzden. Siz hala yaşamaya nasıl devam edebiliyorsunuz aklım almıyor...

5 Kas 2014

Ela Masal-5. Ay

yenidogan-5.ay
Canım Yavrum,
Doğduğun anda idrak ettiğim, ama kelimelere ancak dökebildiğim bir şey anlatıcam sana. Anneler çocuklarına neden canım yavrum diye seslenir, ben sana neden sürekli canım yavrum diyorum biliyor musun? Hani doğum hikayemizi anlattığım yazıda hemşirelerden birinin gelip kaburgalarıma bastırdığından ve o baskıyla senin doğduğundan bahsetmiştim ya... Aslında o an, öyle bir cümleyle geçiştirilecek, yaşanmadan hayal edilebilecek bir şey değil.
Yani şöyle tarif edeyim annecim, o dirsek kaburgalarıma dayandığında dilimin, hatta küçük dilimin dışarı fırlayacağını, tüm kemiklerimin kırılacağını, senin çıkışınla beraber tüm organlarımın parçalanacağını zannettim. İşin özeti; sen doğduğunda aslında dışarı çıkan sen değil, benim canımdı. Bazıları beddua eder, canın çıksın der, bilse aslında, doğum yapan her kadının canı çıkar zaten. Hem tam aksine, canı çıkınca ölmez kadın, daha da canlanır, güçlenir, bölünmesine rağmen ikiye katlar kendini. İşte o yüzden güzel kızım, sen benim canımsın, can parçamsın.
yenidogan-5.ay
Bebeğim, bu ay senin devletin pek çok resmi kurumuyla tanıştığın, şirinliğinle bizi sıra bekleme işkencelerinden kurtardığın, "hah, bizim kızın görmediği bir burası kalmıştı" lafını defalarca tekrarladığımız bir ay oldu. (Seni duruşmalara sokup mahkeme heyeti seninle ilgilenirken tüm davaları kazanmak gibi de bir planımız var babanla, haberin olsun:) Yalnız bu kurumlardan birinde, hiç üşenmeden salonun bir ucundan kalkıp yanımıza gelen, çirkin suratındaki 8 tonluk makyajıyla bir anda arkamda belirip beni yerimden zıplatan ve sanki sen benim kucağımda değilsin, sanki kadınla yıllardır tanışıyoruz da aramızda böyle bir teklifsizlik varmış gibi kollarını uzatıp seni kucağına almak isteyen, babanla biz tersleyince bozulup tükürür gibi Allah bağışlasın diyen ve kös kös yerine dönen kadını unutmayacağım. Hayır tontişim, acaba kadın ne umuyordu, benim güle oynaya seni kucağına tutuşturup sonra da mal gibi bu saçma durumu izleyeceğimi, bu durumdan hoşnut olacağımı falan mı düşünüyordu acaba? Ben senden önce kimsenin çocuğuna yapışmadığım için, çevremizdeki bu yapışkan kadınlara alışmam mümkün değil. Elacım, sana yalvarıyorum, dışarıda yabancılara gülücükler atmaktan vazgeç, yoksa annen bu konuda çok hassas, yolacak birini, o olacak:)
yenidogan-5.ay
Annesinin yavrusu, artık elin ayağın hiç ama hiç durmuyor. Elini gördüğün her şeye uzatıyorsun, almak istiyorsun, hadi aldın, bu defa da ağzına götürmek istiyorsun. Bazılarının tadını beğenmeyip suratını ekşitiyorsun ama yine de denemekten vazgeçmiyorsun enerji topum benim:) Bir de seni emzirirken, sağ elinle elimi tutup sağ ayağını sürekli saat yönünde çeviriyorsun. Ben izlemekten yorulmuyorum, sen de kendini izletmekten, aynen devam annecim:)
Yavru kuşum, sen de az çok farkındasın, totomuz açıkta, baldırı çıplak, bir çıtçıtlı body ile geçen günler geride kaldı, artık mevsim kış ve bizim bir şekilde seni soğuktan korumamız lazım. Ama sen daha kolunu sokmaya çalışırken çığlığı basıyorsun. Giyinmekten de soyunmaktan da nefret ediyorsun! Ama annenle babanın seni dışarı için hazırlarken nasıl kan ter içinde kaldıklarını ve bunun her gün yaşandığını birazcık göz önüne alsan diyorum hani, olmaz mı bıdığım?
yenidogan-5.ay
Güzel gözlüm, keşif turlarına başladığın şu yalan dünyayı artık yattığın yerden izlemeyi şiddetle reddediyorsun. Tamam, seni bile isteye kucağa alıştırdım ama ben bu işin bu denli yorucu olacağını hiç tahmin etmemiştim. Neyse, kollarımız kas yaptı deyip duruma iyi tarafından bakıcaz artık. Şunun şurasında emeklemene ne kaldı ki güzel kızım benim:)
Bebeğim artık sabahları bizden önce uyanıp, yatakta ne kadar olduğunu tam bilemediğim bir süre hem şarkı söyler gibi mırıldanıp, hem de beşiğin parmaklıkları arasından gözünü dikip yüzüme bakıyorsun. Yani ben gözümü açtığımda artık seni bu şekilde buluyorum ve böyle uyanmaya bayılıyorum:)
yenidogan-5.ay
Kuzucum, sen doğana kadar çocuklardan bucak bucak kaçan, en büyük kabusu otobüste çocuklu ailelere denk gelmek olan bir insandım. Şimdi düşünüyorum da kuzenin Elif'i saymazsak, ben çocuk sevmek için seni beklemişim bitanem. Seni öpmek, sana sarılmak için içimden gelen karşı konulamaz his bir yana, azıcık ayrı kalsam göğsümün tam ortasında bir yerin resmen mum gibi eriyip aktığına yemin edebilirim.O kıvrım kıvrım kirpiklerini, bu kapkara ülkenin beni korkutan geleceğine inat ışıldayan gözlerini, o bir damlacık ağzını ve de fındık burnunu yerim yerim yerim... Daha önce söylemiş miydim canımın içi, seni çok çok çok seviyorum...

13 Eki 2014

Eski Varak Ayna Nasıl Yenilenir?

Uzun bir aradan sonra yine bir yenileme projesiyle buradayım. Normalde varakla hiç işim olmaz ama ilham veren kıvrımlar hangi objede olursa olsun beni mest eder. Zaten eski bir eşyaya bakarken genellikle onu görmem  Daha çok onun benim ellerimde ne hale geleceğini hayal eder ve ona göre alırım. Tıpkı bu varak aynada olduğu gibi.
eski-ayna-yenileme
Bu aynayı ilk gördüğümde renginin mavinin tonlarında olacağına karar vermiştim ancak uzun bir süredir çatı arasındaydı ve kendisine ancak sıra geldi. Yıllar önce Atlantis ile ilgili okuduğum bir kitapta, okyanustan çıkarılan bir ayna resmi vardı. Boyası yer yer dökülmüş, antik görünümlü, mavinin pek çok tonunu içinde barındıran ve hatta hafif bir ışıltısı olan nefis bir parçaydı. İşte ben de o resimden ilham alarak çalışmaya başladım.
eski-ayna-yenileme
Aynayı tamamlamam bir hafta sürdü. Ancak sebebi işin çok zor olması ya da vakitsizlik değil. Aynayı akşamları boyadım. Her aşamadan sonra ertesi gün, gün ışığında nasıl göründüğüne gidip gelip baktım. Akşam tekrar boyadım, sabah tekrar o kafamdaki resme yaklaşıp yaklaşmadığını kontrol ettim.
eski-ayna-yenileme
Şimdi diyeceksiniz ki, alt tarafı bir ayna, amma anlattın yani:) Yok öyle değil, ben bu aynayı da onunla çalışmayı da o kadar sevdim ki, bir yerde artık fırçayı falan bıraktım, parmaklarımla hissede hissede boyadım.
Gelelim nasıl bir teknik uyguladığıma... Öncelikle bu görüntüyü yakalamak için Aqua sınıfına dahil edilen tüm renklerin yanında hardal sarısı, kahverengi, antik eskitme ile beraber 20'ye yakın boya kullandığımı belirtmeliyim.
varak-ayna-boyama
Hafif bir zımpara ve çift kat astarlamadan sonra kullandığım tüm renkleri kat kat boyadım. Ancak her bir katta, bir önceki kattan bir miktar boyanın mutlaka görünmesini sağladım, yani tam kapatmadım. Bu iş için ponpon fırça ideal.
eski-ayna-yenileme
Sonrasında ise yine kullandığım tüm renkleri sıra gözetmeksizin diş fırçasıyla döne döne tüm aynaya sıçrattım. (Tabii ayna ile beraber tüm giysilerime, elime, yüzüme ve yerlere de:) İşin özeti bu aslında. Uzaktan bakıldığında tek renk gibi görünse de, ayna üzerinde kullanılan tüm renklerden bir iz var. En son karşısına geçip baktım, burada bir şey eksik, ne eksik derken gözüme simli metalik boya ilişti. Hemen birkaç parmak darbesiyle sağa sola da biraz ışıltı kattım ve sprey vernikle vernikleyerek aynamı tamamladım.
eski-ayna-yenileme
Sonuç beni memnun etti. Hani Atlantis'in gerçekten bir aynası olsaydı, benim yorumum galiba böyle olurdu. Dikkat ettiyseniz Atlantis'in gerçekliğini sorgulamıyorum bile, her şey tamam da aynası kusur çünkü:)  
eski-ayna-yenileme
Herkese güzel bir hafta dilerim...

10 Eki 2014

Ela Masal- 4. Ay

ela-masal-4.ay
Canım Yavrum,
Zaman denilen şey; benim için yetişmesi imkansız, belki ucundan kıyısından yakalanabilirse mutlu olunacak minik bir detay artık sadece... Geceler gündüzleri kovalamaya, sen büyük bir hızla büyümeye, bense her gün farklı bir mucizene tanık olmaya devam ediyorum. Müjdeler olsun, artık 4 aylıksın güzel kızım...
ela-masal-4.ay
Neler oldu son bir ayda dersen, bir kere kulakları sağır edecek desibelde çığlık atmayı, bu çığlığı tonlamayı, ayrıca kızdığında ayrı, sevindiğinde ayrı efektlerle süslemeyi öğrendin tontişim. İlk çığlık attığında kucağımdaydın ve cidden kulağımda tuhaf bir çınlamayı takiben bir süre hiçbir şey duyamadım. Ama bu his bile öyle güzeldi ki, babanla kısa sürede alıştık ve ne zaman çığlık atacaksın diye gözünün içine bakmaya başladık:) Nalan Teyze'nin deyimiyle alet edevat çalışıyor mu diye kontrol ediyorsun tabii, bağır yavrum hakkındır:)
ela-masal-4.ay
İşte böyle çığlık ata ata, son bir haftadır yüzümüze bakıp bize bir şeyler anlatmaya, belli durumlarda değişmeyen tepkiler vermeye başladın güzel kızım. Sana dönüp söylediğimiz her söze verecek bir cevabın, bir gülücüğün ya da bir mimiğin var çok şükür. Seni kucağıma almak istediğimde resmen heyecan yapıyorsun, baban seni "kumpir kafalım" diye severken gülmekten katılıyorsun. İlk aylarındaki gibi, kendimizden şüphe ettiğimiz, acaba arkamızda biri mi var dediğimiz, bize pek görünmeyen ama senin pek bir samimi olduğun hacı dedelerle değil de, direkt bizimle muhatap olman mutluluk verici elbette:)
ela-masal-4.ay
Bebeğim, tanıyan tanımayan herkes seni sevmek için yanımıza geldiğinde, ağızlarından dökülen ilk kelime "boncuk" oluyor. Seni ilk gördüğüm günden beri sana "boncuğum" dediğimi düşünürsen, herkeste aynı etkiyi uyandırman sence de şaşırtıcı değil mi? Top 10 listende ikinci sırayı ise "oyuncak bebek" kelimesi alıyor martı kaşlım:)
ela-masal-4.ay
Bebeğim artık kucağımızda rahatlıkla oturabiliyor, etrafında ne var ne yok takip edebiliyorsun. Yalnız bu oturma seanslarında televizyonu fark etmen pek hoş olmadı. Ne kadar engellesek de bulduğun ilk fırsatta başını ekrana çevirmeye çalışıyorsun. Özellikle ana haber bültenlerinde seni bu kadar neyin cezbettiğini hala çözemedik canımın içi:)
ela-masal-4.ay
Son haftalarda elin sürekli ağzında ve deli gibi diş etlerini kaşıyorsun yavru kuşum. Bu sabah sol üstte iki minik kabarcık gördük hatta. Sanırım yakında ilk dişinle tanışacağız ve sen de o büyük güne hazırlık yapıyorsun. Umarım acısız, ağrısız ve ateşsiz olur da o minicik canın yanmaz. Can yanması demişken yavrucum, 4. ay aşıların da kazasız belasız bitti çok şükür. Cesur kızım benim, çok az ağladın, sonra hemen sustun. Annenden sana kocaman bir aferin yavrum:)

ela-masal-4.ay
Geçen ay demiştim ki, bu can parçası iki kez kahkaha attı ve biz eridik. Şimdi ise karşımızda katıla katıla gülen, hem de bunu boş yere değil, anne-babasının yaptığı şebekliklere tepki olarak gösteren çok tatlı bir cadı var. Bir bebeği güldürmek kadar anlamlı çok az şey varmış hayatta annecim. Bunu bize öğrettiğin için sana çok teşekkür ederiz. Hayır yani, bazen uykudan kalktığında o kadar ciddi oluyorsun ki, babanla şekilden şekile girmemize rağmen çarpık bir gülümseme bile çıkmıyor dudaklarından. Acı bize evladım, bu suratların da bir yamulma kapasitesi var neticede:)
ela-masal-4.ay
Annecim sen doğmadan önce, her yeni ve görgüsüz ebeveyn gibi babanla çocuk mağazalarında gördüğümüz cicili bicili ne varsa satın aldık. Ama yaz bitti ve sırası gelmeyen, daha bir kez bile giyilmeyen onlarca tulum, bir o kadar elbise boşa çıktı. Sırf üzerinde göreyim, içimde kalmasın diye bir günde giydirebildiğim kadar çok elbiseyi giydirdim sana, sonra dolabını boşalttım, küçülenleri ve yazlıkları ayırdım. Sonra da gittik, babanla sana bir sürü kışlık aldık:)) Yani bombişim, 4. ay, senin gardrobunu baştan aşağı yenilediğimiz aydır unutma, büyüyünce sen de annene bir güzellik yaparsın artık:)
Haa unutmadan, daha önce söylemiş miydim bebeğim, baban da annen de seni çok, çok, çok seviyor...  Seni bize gönderene, bize seni nasip edene şükürler olsun...
Not1: Maaşallah'ta ıska olmaz, atış serbest sevgili okur:)
Not 2: Daha Ela Masal doğmadan o güzel yastığı yapıp yollayan Nalan Ablam'a bizden kocaman öpücük:)

29 Ağu 2014

Ela Masal-3. Ay

Ela-Masal-3. Ay
Canım Yavrum,
Ben de hala inanamıyorum ama sen hayatımıza gireli koskoca bir 3 ayı geride bıraktık. Ne çabuk! Sen ne zaman doğdun, ne ara bu kadar hızlı büyüdün? Bazen artık ezbere bir hal alan altını değiştirme ya da gazını çıkarma işiyle uğraşırken, seni izlerken ya da kucağımda seninle gezinirken, nasıl anlatsam, ruhum içimden çıkıyor sanki ve bizi uzaktan izlemeye başlıyorum. Sonra aniden kendime gelip, bu masalın her şeyiyle ve tamamen bize ait olduğunun ayırdına varıyorum ve acayip mutlu oluyorum.
Yani diyorum ki, omuzumun üzerinden bakan boncuk gözlerin hem bu kadar gerçek dışı, hem de bu kadar tanıdık olduğuna inanamıyorum. Umarım aklımı kaçırmıyorumdur ama durum bu. Daha önce söylemiş miydim, seni çok seviyorum yavru kuşum...
Ela-Masal-3. Ay
Elacım, sen ilk doğduğunda, yeni bebeksin ya, haliyle yerine getirmemiz gereken bir sürü ritüel (!) vardı:) Biz de hem adettendir, hem de bir iki batıl inancı yerine getirip havamızı bulalım istedik ama kısmet değilmiş evladım:) Mesela doğumunun beşinci gününde düşürdüğün göbeğini, güzel bir üniversitenin bahçesine gömelim dedim. Ama sağ olsun, baban konuyu tamamen yanlış anlayıp göbeğini bizim arka bahçeye gömüvermiş. Müstakil ev hayatı yaşaman dışında bunun sana ne gibi katkıları olacağı meçhul. Hayır gömdüğü ağacın dibini Zeytin düzenli aralıklarla ve gayet organik yöntemlerle sulamıyor olsa neyse!  Affet, çocuğum:)
Sonra dediler ki, çocuğun ilk tırnağını kesince eline bozuk para tutuşturun, tuttuğu parayı da bir dilenciye sadaka olarak verin, çocuk zengin olur! Biz de hemen sana o pis paralardan birkaçını tutturduk, ertesi gün bir dilenciye vermek üzere baban paraları cebine koydu. Sonra ikimiz de unuttuk dilenci işini ama sonuçta paralar ayrı bir yerde ve güvendeydi. Eninde sonunda verecektik. Ama bir iki gün sonra babana sorduğumda aldığım cevap:"Bozuk yoktu, otoparka verdim ben o paraları." oldu. Anlayacağın yavrum, ana-babanın başı pek hoş değil bu batıl işlerle:) Bunları dinledikten sonra kırk uçurmanı falan hiç sorma, çünkü elekmiş, kummuş, taşmış bizi bozar evladım, üşeniriz bir kere. Bizim sana tek katkımız en temizinden, en samimisinden her gün okunan birkaç dua. Allah tüm kötülüklerden korusun seni ve diğer tüm çocukları.
Ela-Masal-3. Ay
Her gün ama her gün biraz daha büyüyorsun pattis kafalım:) Sen artık ne istediğini bilen, bunu gayet net çığlıklarla anlatabilen, sağlam karakterli, bayağı atarlı giderli minik bir cadısın:) Artık beni de babanı da tanıyorsun. Son bir ayda sayısız gülücüğe, iki kez içimizi eriten, gözlerimizden yaşlar getiren kahkahalarına şahit olduk. Tıpkı ultrason fotolarındaki gibi sağ yumruğunu yanağına ya da şakağına dayayıp uyuman ise doğduğunda beri sabit:)
Ela-Masal-3. Ay
Banyo yapmaya bayılıyorsun. Bayılmaktan kastım, bildiğin banyo keyfi yapman! Hem de dakikalarca, ayaklarını, kollarını çırpa çırpa, küvetteki tüm suyu babanla benim üzerimize sıçrata sıçrata:) Banyo bitti diye ağlayan kaç fil yavrusu ağızlı bebek var ki şu dünyada:)
Karnın acıktığında seni emzirmeden hemen önce yüzüme bakıp ağzını şapırdatmaya başlıyorsun. Bazen acele edip direkt tişörte dalıyorsun:) Ben biraz işi ağırdan alsam, ağzını çömçeleyip-en sevdiğim- içli içli ağlıyorsun. Süt canavarım benim, bir de şu kusmaların olmasa çok ama çok mutlu olacağım.
Ela-Masal-3. Ay
Senden başka en ufak bir şeyle uğraşmama, en çok da yemek yememe sinir oluyorsun. Çatalı tam da elime aldığım an başlattığın protestoların sayesinde artık daha fit bir anneye sahipsin bebeğim:)  Mesajın acık ve net, ya beni bu yapay ana kucağından derhal kaldırırsın, ya da aç kalırsın:) Ama olsun, sayende tek elle yaşamayı öğrendim tontişim. Meğer annelerin kolları upuzun olabilir, her yere uzanabilirmiş. Yeter ki, kucağında senin gibi bir can parçası olsunmuş:)Ela-Masal-3. Ay
Elimden gelse, senin her ayın, her haftan, hatta her günün için destanlar yazardım ama kısa tarihimizde geride bıraktığımız üç ayı özetleyeceğim şu yazı için vakit bulmam bile bir mucize bebeğim. Çünkü yazıya başladığım tarihle bitirdiğim tarih arasında tam bir hafta var. Oohoooo, bu bir haftada sen büyüdün, kocaman bir kız oldun, agular yerini değişik duygu ve düşüncelerini anlatan uzun ve melodik cümlelere bıraktı, yüzüstü yatınca kafanı dik tutma işini ilerlettin, adetin olduğu üzere tam da pişik kremi sürerken annenin eline birkaç kez çişini yaptın, sonra pis pis sırıttın, açık havayı ne kadar sevdiğini, buna karşılık bizim büroyu ne kadar sevmediğini fazlasıyla belli ettin, daha neler neler...
Ela-Masal-3. Ay
Dünyanın en uzun yolundan gelip kucağıma düşen yavrum, annen seni sana anlatmaya devam edecek. O güne kadar sen de büyümeye ve hergün bir parça daha içimizi eritmeye devam et emi:) Sonuçta ha ayağını ağzına sokmayı öğrenmişsin, ha Amerika'yı keşfetmişsin, bünyemizdeki etkin aynı annecim:) Daha önce söylemiş miydim, seni çok çok çok seviyorum, seviyoruz...
Not: Maaşallah demek serbest, bol bol kullanınız, kullanmayanı uyarınız:)

18 Ağu 2014

Ahşap Boyama Dosyalık-2

Herkese mutlu bir hafta dilerim. Bir önceki yazımda bahsettiğim ahşap dosyalıklardan ikincisi ile karşınızdayım. İlkinin aksine bu objenin romantik ve vintage bir görüntüsü olsun istedim. Bunun için dosyalığı önce antik pembe ile iki kat boyadım.  Ardından seçtiğim graphic 45 desenleriyle dosyalığın ön ve iç kısımlarına dekupaj yaptım.
ahsap-boyama-dosyalik

dekupaj

dekoratif-boyama
Dosyalığın kenar kısmında ise stencil ve rölyef pasta ile desen çalıştım.
ahsap-boyama-dosyalik
Minik ahşap kelebekleri bej rengine boyadım ve ardından antiquin ile hem objeyi hem de kelebekleri eskittim. Eski bir dantel şeridi, objenin ağız kısmına yapıştırdım ve son olarak sprey vernikle vernikledim. Nasıl olmuş, beğendiniz mi?

11 Ağu 2014

Ahşap Boyama Dosyalık-1

İkeadan sık kullandığım dekupaj resimlerini organize etmek için iki adet ahşap dosyalık almıştım. Bunlardan ilkini paylaşmak istedim.
ahsap-boyama-dosyalik
Dosyalığı önce ponpon fırçayı ıslatarak turkuaz, mavi, lacivert, beyaz ve siyah renkte akrilikle boyadım. Kullanacağım resimler marin temalı olduğundan, objenin fon kısmının da okyanusu andırmasını istedim. Bunun için ise ıslak süngerin sebep olduğu kabarcıklardan faydalandım. Daha önce ponpon fırça ile çalışan arkadaşlarım ne demek istediğimi anlayacaktır. Hani şu cam boyarken olmasını istemediğimiz kabarcıklar:)
dekupaj-ahsap-boyama
Dekupaj resimlerinde görünen deniz canlılarını hamurla boyutlandırdım. Yine minyatür ahşap deniz canlılarını boyayarak objenin farklı noktalarına yapıştırdım.
ahsap-boyama-dekupaj
Dosyalığın ağız kısmına iki kınnap ipini birbirine sararak yapıştırdım. İç kısmına yine uygun renklerde dekupaj kağıtları yapıştırdım. Su bazlı vernikle vernikledim. Yalnız böyle dar objelerin iç kısmını çalışırken acaip zorlanıyorum. Fırça zor giriyor, fırça girse elim girmiyor. Hazırlanan kağıtlar mutlaka ya birazcık kısa ya da birazcık uzun oluyor. Delirmemek elde değil:) Bunun daha kolay bir yolu varsa, reca ederim söyleyin:)
ahsap-dosyalık
Dosyalıkların ikincisi ile en kısa zamanda görüşmek dileğiyle, hoşçakalın:)

Ahşap Tepsiye Peçete Dekupaj Nasıl Uygulanır?

Herkese merhaba! Nasılsınız? Bugün sizlerle peçete dekupaj tekniği uyguladığım ve el boyamasıyla tamamladığım ahşap tepsimi paylaşmak istiy...