10 Eki 2014

Ela Masal- 4. Ay

ela-masal-4.ay
Canım Yavrum,
Zaman denilen şey; benim için yetişmesi imkansız, belki ucundan kıyısından yakalanabilirse mutlu olunacak minik bir detay artık sadece... Geceler gündüzleri kovalamaya, sen büyük bir hızla büyümeye, bense her gün farklı bir mucizene tanık olmaya devam ediyorum. Müjdeler olsun, artık 4 aylıksın güzel kızım...
ela-masal-4.ay
Neler oldu son bir ayda dersen, bir kere kulakları sağır edecek desibelde çığlık atmayı, bu çığlığı tonlamayı, ayrıca kızdığında ayrı, sevindiğinde ayrı efektlerle süslemeyi öğrendin tontişim. İlk çığlık attığında kucağımdaydın ve cidden kulağımda tuhaf bir çınlamayı takiben bir süre hiçbir şey duyamadım. Ama bu his bile öyle güzeldi ki, babanla kısa sürede alıştık ve ne zaman çığlık atacaksın diye gözünün içine bakmaya başladık:) Nalan Teyze'nin deyimiyle alet edevat çalışıyor mu diye kontrol ediyorsun tabii, bağır yavrum hakkındır:)
ela-masal-4.ay
İşte böyle çığlık ata ata, son bir haftadır yüzümüze bakıp bize bir şeyler anlatmaya, belli durumlarda değişmeyen tepkiler vermeye başladın güzel kızım. Sana dönüp söylediğimiz her söze verecek bir cevabın, bir gülücüğün ya da bir mimiğin var çok şükür. Seni kucağıma almak istediğimde resmen heyecan yapıyorsun, baban seni "kumpir kafalım" diye severken gülmekten katılıyorsun. İlk aylarındaki gibi, kendimizden şüphe ettiğimiz, acaba arkamızda biri mi var dediğimiz, bize pek görünmeyen ama senin pek bir samimi olduğun hacı dedelerle değil de, direkt bizimle muhatap olman mutluluk verici elbette:)
ela-masal-4.ay
Bebeğim, tanıyan tanımayan herkes seni sevmek için yanımıza geldiğinde, ağızlarından dökülen ilk kelime "boncuk" oluyor. Seni ilk gördüğüm günden beri sana "boncuğum" dediğimi düşünürsen, herkeste aynı etkiyi uyandırman sence de şaşırtıcı değil mi? Top 10 listende ikinci sırayı ise "oyuncak bebek" kelimesi alıyor martı kaşlım:)
ela-masal-4.ay
Bebeğim artık kucağımızda rahatlıkla oturabiliyor, etrafında ne var ne yok takip edebiliyorsun. Yalnız bu oturma seanslarında televizyonu fark etmen pek hoş olmadı. Ne kadar engellesek de bulduğun ilk fırsatta başını ekrana çevirmeye çalışıyorsun. Özellikle ana haber bültenlerinde seni bu kadar neyin cezbettiğini hala çözemedik canımın içi:)
ela-masal-4.ay
Son haftalarda elin sürekli ağzında ve deli gibi diş etlerini kaşıyorsun yavru kuşum. Bu sabah sol üstte iki minik kabarcık gördük hatta. Sanırım yakında ilk dişinle tanışacağız ve sen de o büyük güne hazırlık yapıyorsun. Umarım acısız, ağrısız ve ateşsiz olur da o minicik canın yanmaz. Can yanması demişken yavrucum, 4. ay aşıların da kazasız belasız bitti çok şükür. Cesur kızım benim, çok az ağladın, sonra hemen sustun. Annenden sana kocaman bir aferin yavrum:)

ela-masal-4.ay
Geçen ay demiştim ki, bu can parçası iki kez kahkaha attı ve biz eridik. Şimdi ise karşımızda katıla katıla gülen, hem de bunu boş yere değil, anne-babasının yaptığı şebekliklere tepki olarak gösteren çok tatlı bir cadı var. Bir bebeği güldürmek kadar anlamlı çok az şey varmış hayatta annecim. Bunu bize öğrettiğin için sana çok teşekkür ederiz. Hayır yani, bazen uykudan kalktığında o kadar ciddi oluyorsun ki, babanla şekilden şekile girmemize rağmen çarpık bir gülümseme bile çıkmıyor dudaklarından. Acı bize evladım, bu suratların da bir yamulma kapasitesi var neticede:)
ela-masal-4.ay
Annecim sen doğmadan önce, her yeni ve görgüsüz ebeveyn gibi babanla çocuk mağazalarında gördüğümüz cicili bicili ne varsa satın aldık. Ama yaz bitti ve sırası gelmeyen, daha bir kez bile giyilmeyen onlarca tulum, bir o kadar elbise boşa çıktı. Sırf üzerinde göreyim, içimde kalmasın diye bir günde giydirebildiğim kadar çok elbiseyi giydirdim sana, sonra dolabını boşalttım, küçülenleri ve yazlıkları ayırdım. Sonra da gittik, babanla sana bir sürü kışlık aldık:)) Yani bombişim, 4. ay, senin gardrobunu baştan aşağı yenilediğimiz aydır unutma, büyüyünce sen de annene bir güzellik yaparsın artık:)
Haa unutmadan, daha önce söylemiş miydim bebeğim, baban da annen de seni çok, çok, çok seviyor...  Seni bize gönderene, bize seni nasip edene şükürler olsun...
Not1: Maaşallah'ta ıska olmaz, atış serbest sevgili okur:)
Not 2: Daha Ela Masal doğmadan o güzel yastığı yapıp yollayan Nalan Ablam'a bizden kocaman öpücük:)

29 Ağu 2014

Ela Masal-3. Ay

Ela-Masal-3. Ay
Canım Yavrum,
Ben de hala inanamıyorum ama sen hayatımıza gireli koskoca bir 3 ayı geride bıraktık. Ne çabuk! Sen ne zaman doğdun, ne ara bu kadar hızlı büyüdün? Bazen artık ezbere bir hal alan altını değiştirme ya da gazını çıkarma işiyle uğraşırken, seni izlerken ya da kucağımda seninle gezinirken, nasıl anlatsam, ruhum içimden çıkıyor sanki ve bizi uzaktan izlemeye başlıyorum. Sonra aniden kendime gelip, bu masalın her şeyiyle ve tamamen bize ait olduğunun ayırdına varıyorum ve acayip mutlu oluyorum.
Yani diyorum ki, omuzumun üzerinden bakan boncuk gözlerin hem bu kadar gerçek dışı, hem de bu kadar tanıdık olduğuna inanamıyorum. Umarım aklımı kaçırmıyorumdur ama durum bu. Daha önce söylemiş miydim, seni çok seviyorum yavru kuşum...
Ela-Masal-3. Ay
Elacım, sen ilk doğduğunda, yeni bebeksin ya, haliyle yerine getirmemiz gereken bir sürü ritüel (!) vardı:) Biz de hem adettendir, hem de bir iki batıl inancı yerine getirip havamızı bulalım istedik ama kısmet değilmiş evladım:) Mesela doğumunun beşinci gününde düşürdüğün göbeğini, güzel bir üniversitenin bahçesine gömelim dedim. Ama sağ olsun, baban konuyu tamamen yanlış anlayıp göbeğini bizim arka bahçeye gömüvermiş. Müstakil ev hayatı yaşaman dışında bunun sana ne gibi katkıları olacağı meçhul. Hayır gömdüğü ağacın dibini Zeytin düzenli aralıklarla ve gayet organik yöntemlerle sulamıyor olsa neyse!  Affet, çocuğum:)
Sonra dediler ki, çocuğun ilk tırnağını kesince eline bozuk para tutuşturun, tuttuğu parayı da bir dilenciye sadaka olarak verin, çocuk zengin olur! Biz de hemen sana o pis paralardan birkaçını tutturduk, ertesi gün bir dilenciye vermek üzere baban paraları cebine koydu. Sonra ikimiz de unuttuk dilenci işini ama sonuçta paralar ayrı bir yerde ve güvendeydi. Eninde sonunda verecektik. Ama bir iki gün sonra babana sorduğumda aldığım cevap:"Bozuk yoktu, otoparka verdim ben o paraları." oldu. Anlayacağın yavrum, ana-babanın başı pek hoş değil bu batıl işlerle:) Bunları dinledikten sonra kırk uçurmanı falan hiç sorma, çünkü elekmiş, kummuş, taşmış bizi bozar evladım, üşeniriz bir kere. Bizim sana tek katkımız en temizinden, en samimisinden her gün okunan birkaç dua. Allah tüm kötülüklerden korusun seni ve diğer tüm çocukları.
Ela-Masal-3. Ay
Her gün ama her gün biraz daha büyüyorsun pattis kafalım:) Sen artık ne istediğini bilen, bunu gayet net çığlıklarla anlatabilen, sağlam karakterli, bayağı atarlı giderli minik bir cadısın:) Artık beni de babanı da tanıyorsun. Son bir ayda sayısız gülücüğe, iki kez içimizi eriten, gözlerimizden yaşlar getiren kahkahalarına şahit olduk. Tıpkı ultrason fotolarındaki gibi sağ yumruğunu yanağına ya da şakağına dayayıp uyuman ise doğduğunda beri sabit:)
Ela-Masal-3. Ay
Banyo yapmaya bayılıyorsun. Bayılmaktan kastım, bildiğin banyo keyfi yapman! Hem de dakikalarca, ayaklarını, kollarını çırpa çırpa, küvetteki tüm suyu babanla benim üzerimize sıçrata sıçrata:) Banyo bitti diye ağlayan kaç fil yavrusu ağızlı bebek var ki şu dünyada:)
Karnın acıktığında seni emzirmeden hemen önce yüzüme bakıp ağzını şapırdatmaya başlıyorsun. Bazen acele edip direkt tişörte dalıyorsun:) Ben biraz işi ağırdan alsam, ağzını çömçeleyip-en sevdiğim- içli içli ağlıyorsun. Süt canavarım benim, bir de şu kusmaların olmasa çok ama çok mutlu olacağım.
Ela-Masal-3. Ay
Senden başka en ufak bir şeyle uğraşmama, en çok da yemek yememe sinir oluyorsun. Çatalı tam da elime aldığım an başlattığın protestoların sayesinde artık daha fit bir anneye sahipsin bebeğim:)  Mesajın acık ve net, ya beni bu yapay ana kucağından derhal kaldırırsın, ya da aç kalırsın:) Ama olsun, sayende tek elle yaşamayı öğrendim tontişim. Meğer annelerin kolları upuzun olabilir, her yere uzanabilirmiş. Yeter ki, kucağında senin gibi bir can parçası olsunmuş:)Ela-Masal-3. Ay
Elimden gelse, senin her ayın, her haftan, hatta her günün için destanlar yazardım ama kısa tarihimizde geride bıraktığımız üç ayı özetleyeceğim şu yazı için vakit bulmam bile bir mucize bebeğim. Çünkü yazıya başladığım tarihle bitirdiğim tarih arasında tam bir hafta var. Oohoooo, bu bir haftada sen büyüdün, kocaman bir kız oldun, agular yerini değişik duygu ve düşüncelerini anlatan uzun ve melodik cümlelere bıraktı, yüzüstü yatınca kafanı dik tutma işini ilerlettin, adetin olduğu üzere tam da pişik kremi sürerken annenin eline birkaç kez çişini yaptın, sonra pis pis sırıttın, açık havayı ne kadar sevdiğini, buna karşılık bizim büroyu ne kadar sevmediğini fazlasıyla belli ettin, daha neler neler...
Ela-Masal-3. Ay
Dünyanın en uzun yolundan gelip kucağıma düşen yavrum, annen seni sana anlatmaya devam edecek. O güne kadar sen de büyümeye ve hergün bir parça daha içimizi eritmeye devam et emi:) Sonuçta ha ayağını ağzına sokmayı öğrenmişsin, ha Amerika'yı keşfetmişsin, bünyemizdeki etkin aynı annecim:) Daha önce söylemiş miydim, seni çok çok çok seviyorum, seviyoruz...
Not: Maaşallah demek serbest, bol bol kullanınız, kullanmayanı uyarınız:)

18 Ağu 2014

Ahşap Boyama Dosyalık-2

Herkese mutlu bir hafta dilerim. Bir önceki yazımda bahsettiğim ahşap dosyalıklardan ikincisi ile karşınızdayım. İlkinin aksine bu objenin romantik ve vintage bir görüntüsü olsun istedim. Bunun için dosyalığı önce antik pembe ile iki kat boyadım.  Ardından seçtiğim graphic 45 desenleriyle dosyalığın ön ve iç kısımlarına dekupaj yaptım.
ahsap-boyama-dosyalik

dekupaj

dekoratif-boyama
Dosyalığın kenar kısmında ise stencil ve rölyef pasta ile desen çalıştım.
ahsap-boyama-dosyalik
Minik ahşap kelebekleri bej rengine boyadım ve ardından antiquin ile hem objeyi hem de kelebekleri eskittim. Eski bir dantel şeridi, objenin ağız kısmına yapıştırdım ve son olarak sprey vernikle vernikledim. Nasıl olmuş, beğendiniz mi?

11 Ağu 2014

Ahşap Boyama Dosyalık-1

İkeadan sık kullandığım dekupaj resimlerini organize etmek için iki adet ahşap dosyalık almıştım. Bunlardan ilkini paylaşmak istedim.
ahsap-boyama-dosyalik
Dosyalığı önce ponpon fırçayı ıslatarak turkuaz, mavi, lacivert, beyaz ve siyah renkte akrilikle boyadım. Kullanacağım resimler marin temalı olduğundan, objenin fon kısmının da okyanusu andırmasını istedim. Bunun için ise ıslak süngerin sebep olduğu kabarcıklardan faydalandım. Daha önce ponpon fırça ile çalışan arkadaşlarım ne demek istediğimi anlayacaktır. Hani şu cam boyarken olmasını istemediğimiz kabarcıklar:)
dekupaj-ahsap-boyama
Dekupaj resimlerinde görünen deniz canlılarını hamurla boyutlandırdım. Yine minyatür ahşap deniz canlılarını boyayarak objenin farklı noktalarına yapıştırdım.
ahsap-boyama-dekupaj
Dosyalığın ağız kısmına iki kınnap ipini birbirine sararak yapıştırdım. İç kısmına yine uygun renklerde dekupaj kağıtları yapıştırdım. Su bazlı vernikle vernikledim. Yalnız böyle dar objelerin iç kısmını çalışırken acaip zorlanıyorum. Fırça zor giriyor, fırça girse elim girmiyor. Hazırlanan kağıtlar mutlaka ya birazcık kısa ya da birazcık uzun oluyor. Delirmemek elde değil:) Bunun daha kolay bir yolu varsa, reca ederim söyleyin:)
ahsap-dosyalık
Dosyalıkların ikincisi ile en kısa zamanda görüşmek dileğiyle, hoşçakalın:)

4 Ağu 2014

Ahşap Boyamada Eskitme Teknikleri

Güzel yorumlarınız, içten dilekleriniz için bloguma uğrayan tüm arkadaşlarıma çok teşekkür ederim.  Neredeyse 24 saat aynı şeyleri, aynı sırayla yapmanın güzel olabileceğine hayatta inanmazdım. Hele aralarda agucuklar ve paha biçilmez gülücüklerle ödüllendiriliyorsanız tadından yenmiyor:) Hobilerime ayırdığım zaman azalsa da anne olmak muhteşem bir duygu bence ve dileyen herkesin bu duyguyu tatmasını isterim.
ahsap-boyama-tepsi
Takım olarak çalıştığım ahşap tepsi ve panoda iki farklı eskitme tekniği kullandım. Ahşap tepsiyi ilk olarak; mum eskitmenin en yakıştığı renk olan  çikolata kahveye boyadım ve ardından mumladım. Sonrasında bej rengine boyayıp eskitmenin yoğun olması için maket bıçağıyla rastgele kazıdım. Tepsiye dekupaj uyguladım ve antiquinle eskittim. Antiquin ile eskitme yaparken fırça ya da yumuşak pamuklu bir bez kullanabilirsiniz. Ben fırça kullandım. Objede eski görünmesini istediğim kısımlara, fırçayı kontrollü olarak sürdüm, fazla gelen kısımları ise bir bezle aldım. Objeyi son olarak su bazlı vernikle iki kat vernikledim.
ahsap-pano
Ahşap panoda ise yine mum eskitme, dekupaj ve hamur kabartma uyguladım ve mat sprey vernik ile vernikledim. Hamur kabartma için, dekupajda kullandığım resimlerden birer çıktı fazladan aldım ve boyutlu görünmesini istediğim kısımları detaylı olarak kestim. Kestiğim resme dekupaj tutkalı sürüp havayla kuruyan hamura yapıştırdım ve hamuru da kenarlarından kesip tekrar aynı tutkalla objeye yapıştırdım. Sahibi güzel günlerde kullansın.
dekoratif-pano

dekupaj-hamur-kabartma

26 Haz 2014

Hasır Tabure Yenileme

Bir önceki yazımda bahsettiğim, sancılarıma eşlik eden ve anneannemin balkonundan gelen minik tabure bu işte.
tabure-yenileme
Ahşap olan tüm kısımları kırmızıya boyadım, üzerine beyaz puantiyeler yaptım. Ütü masasının eskiyen süngerini, kat kat kesip aralarına boncuk elyaf koyarak taburenin üzerine yerleştirdim.
eski-esya-yenileme
Bir zımba makinesi almıştık ama denememiştik. Eşimin yardımıyla önce süngeri, ardından tabureye göre kestiğim kumaşı tabureye zımbaladık.
tabure-yenileme
Son olarak taburenin kenarlarına hazır danteli sıcak silikonla yapıştırdım. Minik kızım büyüyünce oturur artık:)
ahsap-tabure-boyama

20 Haz 2014

En Uzun Gün

21 Haziran 2014, bu yılın en uzun günü. Ama ben bu en uzun günü biraz daha erken yaşadım. Kızımız Ela Masal, 29 Mayıs Perşembe sabahı, saat 10.35'te, 3.390 kg ağırlığı ve 50 cm boyuyla dünyaya merhaba dedi ve 29 Mayıs hayatımın tartışmasız en uzun günüydü...
ela-masal
Çarşamba akşamı hafiften sancılarım ve kanamam başladığında, ben anneannemden aldığım eski bir tabureyi boyamakla meşguldüm. Aslında doğumun başladığını çok iyi biliyordum ama nedense ağırdan alıyordum. Tabureyi boyadım, puantiyelerini yaptım. Üzerini kumaşla kaplayacaktım ama ona enerjim kalmadı. Bu arada eşimle hastaneye gitsek mi gitmesek mi konusunu tartışıyorduk. Gece ikiye kadar bekledik. Aylardır kapağı açık duran hastane çantasını son kez kontrol ettim.  Uzun bir duş aldım. Nasılsa psikolojik olarak hiçbir zaman tam anlamıyla hazır olamayacaktım. Hiç değilse suyun gücüyle biraz olsun rahatlayayım istedim.
Eşim benden daha heyecanlıydı, arabayı da hızlı kullanıyordu. Bense ne kadar yavaş gitse, o süreç ne kadar uzasa o kadar iyi diye düşünüyordum. Doğumun başından itibaren her bebek bekleyen kadın gibi doğumun evrelerini, hastanede başıma neler gelebileceğini (!) yüzlerce kaynaktan okumuştum. Ama işte okumak başka şey, yaşamak başka:) Yol bitti, hastaneye geldik. Nöbetçi doktorun odasına çıktık, muayene etti ve doğumun başladığını, açıklığın 2cm., silinmenin %50-60 civarında olduğunu söyledi. Doktorumu arayarak durumum hakkında bilgi verdi. Doktorum sabaha kadar sürece müdahale edilmemesini, yalnız silinmenin hızlanması için ilaç verilmesini ve serum bağlanmasını söyledi. Eşim yatış işlemlerini yaptı ve odamıza çıktık.
Saat gece üç buçuktu. Bana çoktan lavman yapılmış, serum ve nst takılmış, ilaç verilmişti. Sancılar yavaş yavaş artıyordu ama dayanamayacağım kadar güçlü değillerdi. Daha önce eşimle kararlaştırdığımız gibi kimseye haber vermedik. Her şey yolundaydı ve denilene göre sabah bebeğimiz kucağımızda olacaktı. Bu arada saat başı açıklık kontrolü yapılıyordu ve bana yıllar kadar uzun gelse de açılma çok hızlı ve güzel ilerliyordu. Ben her kontrolde ısrarla ayağa kalkıp yürümek istediğimi, duşa girmem gerektiğini tekrar ediyordum. Hemşireler her defasında doktorumu arayıp isteğimi iletiyorlar, doktorum ise plasenta gebeliğin başından beri aşağı yerleşimli olduğundan ve açılma çok hızlı ilerlediğinden kordon sarkması durumunun yaşanmaması için izin vermiyordu. Sabaha karşı sancıların hem şiddeti hem de sıklığı artmış açıklık 9 cm'e ulaşmıştı. Eşim neredeyse tüm geceyi belime masaj yaparak ayakta geçirmişti. Bu arada sancılar arasında gelen, annemin sürekli bahsettiği tuhaf uyku ya da sızma halini ben de yaşadım. Gerçekten her iki sancı arasında çok derin uyuyordum ve her defasında çok acayip rüyalar görüyordum. Benim rüyaların production kısmı hep azametlidir ama bu kadar kalabalık cast ile ilk kez çalıştım:)  O uykular bir sonraki sancıya kadar dinlenmeme izin veriyordu. Sancı dalgası tüm bedeni alabora etse de bir anda geçip gidiyor ve tekrar uyuyordum. Tam çılgınlık hali. Neyse sabah oldu, güneş doğdu ve odanın kapısı açıldı. İçeriye doktorum ve bir hemşire ordusu girdi. Muayeneden sonra su kesemi patlattı ve suni sancı verilmesini söyledi. İşte benim için en yorucu ve acı veren kısım da o andan sonra başladı. Suni sancı bana dinlenme ya da uyuma imkanı vermeyecek kadar yoğundu. Artık ayağa kalkmama da duş almama da izin vardı ama sancılar o kadar şiddetliydi ki ben eşimin kollarında ve neredeyse sürünerek gidebildim banyoya. Hemşireler ara sıra gelip nst'ye bağlanmam gerektiğini söylüyorlar, ben her defasında 5 dk. daha suyun altında kalmak için yatağa bağlanmayı reddediyordum.  Öyle böyle duşta geçen bir saatin sonunda tekrar nst takıldı. Hemşirelerden biri geldi ve muayenenin ardından 9 aydır hep hayalini kurduğum şu cümleler döküldü ağzından: "Açıklık 10 cm., artık top sende, kesintisiz ıkınabilirsen dakikalar içinde doğum gerçekleşmiş olacak." Nihayet tüm hayallerim gerçekleşmişti, tam da istediğim gece sancılarım başlamış, hastaneye tam da istediğim gibi trafiğin olmadığı bir saatte rahat rahat ulaşmıştık. Bildiğin normal doğum yapıyordum ve açıklık 10. cm'di. Ama ben canımın bu denli yanacağını, gücümün bu denli tükeneceğini, bu kadar bağıracağımı, beni sakinleştirmeye çalışan eşime bu kadar sinirleneceğimi, bir ara nefesimi kesen baskıdan acaba pencereden atlasam kurtulur muyum diye düşüneceğimi, doktoruma vazgeçtim, sezeryan yapın diyeceğimi hayal bile edemezdim. Neyse ki benim dışımda herkesin aklı başındaydı:)

Sonrası çok hızlı gelişti. Önce odamla aynı katta olan doğumhaneye alındım. Korkutucu değil, tam aksine çok aydınlık bir odaydı. Kocaman pencerelerden gün ışığı vuruyordu her yere. Yerde bir ara bir pilates topu çarptı gözüme. Her tarafta hemşireler vardı. Doktorum sürekli ıkınmam için beni teşvik ediyordu. Bir ara herkes kendi arasında muhabbet etmeye başladı. İçimden "Allah'ım gerçekten yapayalnızım, bu çocuk nasıl doğacak" diye geçirdiğimi hatırlıyorum. Sonra doktorum ufak bir müdahaleye ihtiyacımız olduğunu söyleyip hemşirelerden birini yanıma aldı. Sancı dalgasının en şiddetli geldiği anda ben damarlarımı patlatırcasına ıkınırken hemşire de dirseğiyle kaburgalarıma yüklendi.  Bu arada doktorum "Bahar sakın kesme" diye bağırıyordu. O anda doğum acısından çok kaburgalarımdaki baskıdan dolayı öleceğimi düşündüm. Sonra bir anda bebeğimin önce başının ardından omuzlarının içimden çıkışını hissettim. Gözlerim hala kapalıydı ve karnıma koydukları ıslak, balık gibi şeye önce bakamadım. Doktorum "Bahar gözlerini aç, bebeğine bak" dedi. Vücudu kaygan bir sıvıyla kaplanmış, hafif bir çığlıkla ağlayan bebeğimi o anda hayal meyal gördüm. Sonra temizlemek için aldılar. Acıya o kadar duyarlı hale gelmiştim ki dikişten önce yapılan kıl inceliğindeki iğneyle sabrım tükendi ve doktorumdan yarım saatliğine de olsa uyumak için narkoz istediğimi söyledim ve mümkünse dikişlerin ben uyuduktan sonra atılmasını istedim. Anestezi uzmanı geldi. Ancak narkozdan önce doktorum bebeğin annesine getirilmesini istedi. Göğsüme yatırdılar kızımı ve gerçek anlamda ilk kez baktım yüzüne. Boyutlu ultrasonda gördüğümüz halinin aynısıydı ve bu nedenle sanki çok uzun zamandır tanıyormuşum gibi geldi. Öptüm bir kez, sonra tekrar götürdüler. Anestezi uzmanına "ne zaman uyurum?" dedim. "Hemen" dedi. "Peki ne zaman uyanırım?" dedim. Cevabı duyamadan uyumuşum:)
Sonra beni uyandırmaya çalışan hemşirelerin seslerini duydum. Gözlerimi açtığımda odamdaydım. Yatağın yanında bir beşik, içinde Ela Masal.  Eşimle o anda neler konuştuk, o bana ne dedi, ben ne cevap verdim, hiçbirini hatırlamıyorum. Kafamdaki bulutlar yavaş yavaş dağılırken, biz de acemi ve çiçeği burnunda ebeveynler olarak emzirme, gaz çıkarma, ilk kusmuk gibi büyüleyici detaylarla tanıştık. Süt meselesi ayrı bir yazı konusu ama bir bebeği besleyebilmek gerçek bir mucizeymiş, anladım.
Benim için kızımın doğumu, gebeliği ve gebeliğin getirdiği fiziksel değişiklikleri öylesine hızlı ve bıçak gibi kesti ki, sonrasında bu döneme ilişkin her şey ama her şey çok zaman önce yaşanmış bir  anıya dönüştü belleğimde. Son kalan 2.kg da giderse, uzun bir süre hatırlamayı düşünmüyorum zaten, tüm giysilerimi deli gibi özlemişim:)
Bizim doğum hikayemiz de böyle. Çok zordu, çok acıydı, ama açıkçası bu duyguyu yaşamadan ölmek istemezdim. Allah isteyen herkese, istediği zamanda evlat sahibi olmayı nasip etsin. Çünkü kendi bebeğinizin kokusunu bir kez aldığınızda, daha önce o koku olmadan nasıl yaşayabildiğinize şaşıyorsunuz...

Ahşap Tepsiye Peçete Dekupaj Nasıl Uygulanır?

Herkese merhaba! Nasılsınız? Bugün sizlerle peçete dekupaj tekniği uyguladığım ve el boyamasıyla tamamladığım ahşap tepsimi paylaşmak istiy...