26 Haz 2014

Hasır Tabure Yenileme

Bir önceki yazımda bahsettiğim, sancılarıma eşlik eden ve anneannemin balkonundan gelen minik tabure bu işte.
tabure-yenileme
Ahşap olan tüm kısımları kırmızıya boyadım, üzerine beyaz puantiyeler yaptım. Ütü masasının eskiyen süngerini, kat kat kesip aralarına boncuk elyaf koyarak taburenin üzerine yerleştirdim.
eski-esya-yenileme
Bir zımba makinesi almıştık ama denememiştik. Eşimin yardımıyla önce süngeri, ardından tabureye göre kestiğim kumaşı tabureye zımbaladık.
tabure-yenileme
Son olarak taburenin kenarlarına hazır danteli sıcak silikonla yapıştırdım. Minik kızım büyüyünce oturur artık:)
ahsap-tabure-boyama

20 Haz 2014

En Uzun Gün

21 Haziran 2014, bu yılın en uzun günü. Ama ben bu en uzun günü biraz daha erken yaşadım. Kızımız Ela Masal, 29 Mayıs Perşembe sabahı, saat 10.35'te, 3.390 kg ağırlığı ve 50 cm boyuyla dünyaya merhaba dedi ve 29 Mayıs hayatımın tartışmasız en uzun günüydü...
ela-masal
Çarşamba akşamı hafiften sancılarım ve kanamam başladığında, ben anneannemden aldığım eski bir tabureyi boyamakla meşguldüm. Aslında doğumun başladığını çok iyi biliyordum ama nedense ağırdan alıyordum. Tabureyi boyadım, puantiyelerini yaptım. Üzerini kumaşla kaplayacaktım ama ona enerjim kalmadı. Bu arada eşimle hastaneye gitsek mi gitmesek mi konusunu tartışıyorduk. Gece ikiye kadar bekledik. Aylardır kapağı açık duran hastane çantasını son kez kontrol ettim.  Uzun bir duş aldım. Nasılsa psikolojik olarak hiçbir zaman tam anlamıyla hazır olamayacaktım. Hiç değilse suyun gücüyle biraz olsun rahatlayayım istedim.
Eşim benden daha heyecanlıydı, arabayı da hızlı kullanıyordu. Bense ne kadar yavaş gitse, o süreç ne kadar uzasa o kadar iyi diye düşünüyordum. Doğumun başından itibaren her bebek bekleyen kadın gibi doğumun evrelerini, hastanede başıma neler gelebileceğini (!) yüzlerce kaynaktan okumuştum. Ama işte okumak başka şey, yaşamak başka:) Yol bitti, hastaneye geldik. Nöbetçi doktorun odasına çıktık, muayene etti ve doğumun başladığını, açıklığın 2cm., silinmenin %50-60 civarında olduğunu söyledi. Doktorumu arayarak durumum hakkında bilgi verdi. Doktorum sabaha kadar sürece müdahale edilmemesini, yalnız silinmenin hızlanması için ilaç verilmesini ve serum bağlanmasını söyledi. Eşim yatış işlemlerini yaptı ve odamıza çıktık.
Saat gece üç buçuktu. Bana çoktan lavman yapılmış, serum ve nst takılmış, ilaç verilmişti. Sancılar yavaş yavaş artıyordu ama dayanamayacağım kadar güçlü değillerdi. Daha önce eşimle kararlaştırdığımız gibi kimseye haber vermedik. Her şey yolundaydı ve denilene göre sabah bebeğimiz kucağımızda olacaktı. Bu arada saat başı açıklık kontrolü yapılıyordu ve bana yıllar kadar uzun gelse de açılma çok hızlı ve güzel ilerliyordu. Ben her kontrolde ısrarla ayağa kalkıp yürümek istediğimi, duşa girmem gerektiğini tekrar ediyordum. Hemşireler her defasında doktorumu arayıp isteğimi iletiyorlar, doktorum ise plasenta gebeliğin başından beri aşağı yerleşimli olduğundan ve açılma çok hızlı ilerlediğinden kordon sarkması durumunun yaşanmaması için izin vermiyordu. Sabaha karşı sancıların hem şiddeti hem de sıklığı artmış açıklık 9 cm'e ulaşmıştı. Eşim neredeyse tüm geceyi belime masaj yaparak ayakta geçirmişti. Bu arada sancılar arasında gelen, annemin sürekli bahsettiği tuhaf uyku ya da sızma halini ben de yaşadım. Gerçekten her iki sancı arasında çok derin uyuyordum ve her defasında çok acayip rüyalar görüyordum. Benim rüyaların production kısmı hep azametlidir ama bu kadar kalabalık cast ile ilk kez çalıştım:)  O uykular bir sonraki sancıya kadar dinlenmeme izin veriyordu. Sancı dalgası tüm bedeni alabora etse de bir anda geçip gidiyor ve tekrar uyuyordum. Tam çılgınlık hali. Neyse sabah oldu, güneş doğdu ve odanın kapısı açıldı. İçeriye doktorum ve bir hemşire ordusu girdi. Muayeneden sonra su kesemi patlattı ve suni sancı verilmesini söyledi. İşte benim için en yorucu ve acı veren kısım da o andan sonra başladı. Suni sancı bana dinlenme ya da uyuma imkanı vermeyecek kadar yoğundu. Artık ayağa kalkmama da duş almama da izin vardı ama sancılar o kadar şiddetliydi ki ben eşimin kollarında ve neredeyse sürünerek gidebildim banyoya. Hemşireler ara sıra gelip nst'ye bağlanmam gerektiğini söylüyorlar, ben her defasında 5 dk. daha suyun altında kalmak için yatağa bağlanmayı reddediyordum.  Öyle böyle duşta geçen bir saatin sonunda tekrar nst takıldı. Hemşirelerden biri geldi ve muayenenin ardından 9 aydır hep hayalini kurduğum şu cümleler döküldü ağzından: "Açıklık 10 cm., artık top sende, kesintisiz ıkınabilirsen dakikalar içinde doğum gerçekleşmiş olacak." Nihayet tüm hayallerim gerçekleşmişti, tam da istediğim gece sancılarım başlamış, hastaneye tam da istediğim gibi trafiğin olmadığı bir saatte rahat rahat ulaşmıştık. Bildiğin normal doğum yapıyordum ve açıklık 10. cm'di. Ama ben canımın bu denli yanacağını, gücümün bu denli tükeneceğini, bu kadar bağıracağımı, beni sakinleştirmeye çalışan eşime bu kadar sinirleneceğimi, bir ara nefesimi kesen baskıdan acaba pencereden atlasam kurtulur muyum diye düşüneceğimi, doktoruma vazgeçtim, sezeryan yapın diyeceğimi hayal bile edemezdim. Neyse ki benim dışımda herkesin aklı başındaydı:)

Sonrası çok hızlı gelişti. Önce odamla aynı katta olan doğumhaneye alındım. Korkutucu değil, tam aksine çok aydınlık bir odaydı. Kocaman pencerelerden gün ışığı vuruyordu her yere. Yerde bir ara bir pilates topu çarptı gözüme. Her tarafta hemşireler vardı. Doktorum sürekli ıkınmam için beni teşvik ediyordu. Bir ara herkes kendi arasında muhabbet etmeye başladı. İçimden "Allah'ım gerçekten yapayalnızım, bu çocuk nasıl doğacak" diye geçirdiğimi hatırlıyorum. Sonra doktorum ufak bir müdahaleye ihtiyacımız olduğunu söyleyip hemşirelerden birini yanıma aldı. Sancı dalgasının en şiddetli geldiği anda ben damarlarımı patlatırcasına ıkınırken hemşire de dirseğiyle kaburgalarıma yüklendi.  Bu arada doktorum "Bahar sakın kesme" diye bağırıyordu. O anda doğum acısından çok kaburgalarımdaki baskıdan dolayı öleceğimi düşündüm. Sonra bir anda bebeğimin önce başının ardından omuzlarının içimden çıkışını hissettim. Gözlerim hala kapalıydı ve karnıma koydukları ıslak, balık gibi şeye önce bakamadım. Doktorum "Bahar gözlerini aç, bebeğine bak" dedi. Vücudu kaygan bir sıvıyla kaplanmış, hafif bir çığlıkla ağlayan bebeğimi o anda hayal meyal gördüm. Sonra temizlemek için aldılar. Acıya o kadar duyarlı hale gelmiştim ki dikişten önce yapılan kıl inceliğindeki iğneyle sabrım tükendi ve doktorumdan yarım saatliğine de olsa uyumak için narkoz istediğimi söyledim ve mümkünse dikişlerin ben uyuduktan sonra atılmasını istedim. Anestezi uzmanı geldi. Ancak narkozdan önce doktorum bebeğin annesine getirilmesini istedi. Göğsüme yatırdılar kızımı ve gerçek anlamda ilk kez baktım yüzüne. Boyutlu ultrasonda gördüğümüz halinin aynısıydı ve bu nedenle sanki çok uzun zamandır tanıyormuşum gibi geldi. Öptüm bir kez, sonra tekrar götürdüler. Anestezi uzmanına "ne zaman uyurum?" dedim. "Hemen" dedi. "Peki ne zaman uyanırım?" dedim. Cevabı duyamadan uyumuşum:)
Sonra beni uyandırmaya çalışan hemşirelerin seslerini duydum. Gözlerimi açtığımda odamdaydım. Yatağın yanında bir beşik, içinde Ela Masal.  Eşimle o anda neler konuştuk, o bana ne dedi, ben ne cevap verdim, hiçbirini hatırlamıyorum. Kafamdaki bulutlar yavaş yavaş dağılırken, biz de acemi ve çiçeği burnunda ebeveynler olarak emzirme, gaz çıkarma, ilk kusmuk gibi büyüleyici detaylarla tanıştık. Süt meselesi ayrı bir yazı konusu ama bir bebeği besleyebilmek gerçek bir mucizeymiş, anladım.
Benim için kızımın doğumu, gebeliği ve gebeliğin getirdiği fiziksel değişiklikleri öylesine hızlı ve bıçak gibi kesti ki, sonrasında bu döneme ilişkin her şey ama her şey çok zaman önce yaşanmış bir  anıya dönüştü belleğimde. Son kalan 2.kg da giderse, uzun bir süre hatırlamayı düşünmüyorum zaten, tüm giysilerimi deli gibi özlemişim:)
Bizim doğum hikayemiz de böyle. Çok zordu, çok acıydı, ama açıkçası bu duyguyu yaşamadan ölmek istemezdim. Allah isteyen herkese, istediği zamanda evlat sahibi olmayı nasip etsin. Çünkü kendi bebeğinizin kokusunu bir kez aldığınızda, daha önce o koku olmadan nasıl yaşayabildiğinize şaşıyorsunuz...

27 May 2014

Evmanya Rezaleti

Mayıs ayının başında Evmanya sitesinden bir alışveriş yaptım, yaptığıma yapacağıma pişman oldum. Hazır vakit varken tüm arkadaşlarımı ve bloguma uğrayan okuyucularımı uyarmak istedim.

Kısa bir süre önce yatak odasını değiştirdik. Eşim de takılarımın hepsinin ayrı ayrı yerlerde durduğunu, bir takı dolabı almamız gerektiğini söyledi. Fiyatlarını, modellerini inceledik. Evmanya'da kampanya varmış. Westinnhouse Yeni Nesil Aynalı Takı Dolabı olarak geçen ürünün bedeli normalde 249,99 TL iken, kampanya ile bu fiyat 149,99 TL'ye indirilmiş. Bu kadar uygun fiyatı bulmuşken kaçırmak istemedik ve sipariş verdik. Kargo ücretsiz olsun diye de ürünün hemen altında önerilen beşli pantolon askısından aldık. Ürünün Evmanya'da görünen resimleri şöyle:

westinnhouse-taki-dolabiwestinnhouse-taki-dolabi

westinnhouse-taki-dolabiwestinnhouse-taki-dolabi

westinnhouse-taki-dolabi

Gördüğünüz gibi dolabın kapak üst kısmında oymalı bir bölüm var, içi komple kadife kaplı, kokular için ayrı bölümler düşünülmüş, kapısında anahtar-kilit ve kaliteli bir kulp göze çarpıyor. Bunun yanında diğer özellikler şöyle sayılmış:

Özellikler:

  • Tamamı %100 el işçiliği
  • %100 MDF üzeri lake kaplama
  • İç döşeme:Saf hakiki kadife 
  • Duvara kolayca monte edilebilir.
  • Deformasyona su ve neme karşı dayanıklıdır.
  • Tüm takılarınızı koyabileceğiniz özel bölmeleri bulunmaktadır.
  • Çelik menteşe ile güçlendirilmiştir.

Açıklama:En yeni dekorasyon trendlerinden takı ve aksesuar dolabımızla mükemmel bir depolama çözümünün yanı sıra boy aynası ihtiyacınızı da karşılayarak odanıza hem düzen hem de şıklık katabilirsiniz. WESTİNNHOUSE Aynalı Takı ve Mücevher Dolabı insan ergonomisi göz önüne alınarak maksimum yarar sağlayacak şekilde, en son teknoloji ve titiz elişçiliği kullanılarak üretilir ve kalite kontrolü yapılarak tüketiciye sunulur.

İşte bu sayılanlara güvenerek kargomuzu beklemeye başladık. Siparişten 3-4 gün sonra kargo geldi. Ancak içinden sadece pantolon askısı çıktı. Yani hem kargo ücretsiz olsun diye o dandik askıyı almak zorunda bırakıldık hem de evmanyanın ürünleri ikiye bölerek iki kargo masrafını zaten göze aldığını, ücretsiz kargo durumunun tamamen hikaye olduğunu anladık. D&R, Morhipo, Avon, Butikbebe, Unnado ve daha pek çok siteden düzenli alışveriş yapıyorum. Kargo işlemlerinde böyle lakayıt bir tavır hiçbirinde görmedim. Neyse internet sitesinde pantolon askısı için "teslim edildi", takı dolabı için ise "tedarik ediliyor" ibareleri vardı ve teslimatın 14-15 Mayıs tarihlerinde yapılacağı yazıyordu. Ancak bu tarihlerde teslimat yapılmadığı gibi üye sayfamda herhangi bir bilgilendirici nota da rastlamadım.  Müşteri hizmetlerini aradık, ama tatmin edici bir yanıt alamadık. Genelde şuraya iletiyorum, şuradan size dönecekler, bilgileriniz alındı gibi klasik laflar edildi. Aklınıza gelebilecek pek çok bahane sıralandı, gün verildi ancak neredeyse ayın sonu gelmesine rağmen ortada hala dolap yok. Bunun üzerine eşim gece gündüz aramaya devam etti, ağzına geleni de söyledi ama pek bir işe yaramadı. En sonunda dayanamadık, şikayetvar.com adresine tüm durumu anlatan ve parasını almalarına rağmen ürünü göndermediklerinden dolayı haklarında dolandırıcılıktan suç duyurusunda bulunacağımızı belirten bir mesaj yazdık. Şikayet Evmanya'ya iletildikten 1-2 gün sonra, dolabı üreten ya da ithal eden firmadan, ismini hatırlamadığım bir bayan beni aradı. Defalarca özür diledi, Evmanya'nın hiç bir suçu olmadığını, tüm sorumluluğun kendilerinde olduğunu, anneler günü dolayısıyla pek çok sipariş aldıklarını ve yetiştiremedikleri için kargoda sıkıntı yaşadıklarını, ürünün hemen yarın kargoya verileceğini anlattı. Ben de tarafıma gereken bilgilendirilme yapılmadığını, muhatap bulamadığımızı, son derece kızgın ve pişman olduğumu, bir daha asla bu siteden alışveriş yapmayacağımı kendisine ilettim.

Bu kadar hengameden sonra ürün nihayet kargoya verildi ve 21 Mayıs'ta teslim aldığım ürün şu şekilde:
aynali-taki-dolabi

aynali-taki-dolabi

aynali-taki-dolabi
Bir kere ben bunca senedir ahşapla uğraşan bir insanım. Herhalde talaşları dökülen sunta ile mdf arasındaki farkı bilebilecek durumdayım. Yani iddia edildiği gibi dolapta mdf falan kullanılmamış. Dolabın malzemesi o denli kalitesiz ki, vidalamaya korkarsınız. Dış kapakta oymalı bir görüntü yok, gördüğünüz gibi dümdüz. İçi yine taahhüt edildiği gibi komple kadife kaplı değil. Takılar her kapak açılışında şangır şungur birbirine ya da dolaba çarpıyor. Bu yüzden kırılmasından korktuğum bir sürü takımı tekrar kendi takı kutularıma yerleştirdim. Kapakta kilit falan yok, kulp derseniz plastikten yapılmış ve daha ilk açışımda, iç tarafında görünmeyen bir çıkıntı elimi yaraladı. Ayrıca dolapta yer yer silindiği halde çıkmayan siyah lekeler var. Özetle; feci şekilde kandırıldık. Çok sinirlendim, hayal kırıklığına uğradım. Şimdi diyeceksiniz, iade et o zaman diye. Bunu da düşündüm ama şikayetvar.com sitesinde memnun kalmadıkları ürünü iade eden ama parasını aylardır alamayan insanları okuyunca iade etmekten vazgeçtim. Çünkü aynı stresi yaşayacak ne psikolojim ne de bu sürece ayıracak zamanım var. Ama doğumum bu kadar yaklaşmamış olsaydı hem savcılığa, hem hakem heyetine başvurur, sonuna kadar da zevkle uğraşırdım. Benim şahsi fikrim, Evmanya sitesinin ömrü uzun değil. Yani hem insanların parasını alıp hem de ürün göndermemek, TCK'da tanımlanan yüz kızartıcı suçlardan biri. Bu nedenle ticaretten anlamayan, basiretsiz davranan, müşteri memnuniyetinin ne anlama geldiğinden zerre kadar haberi olmayan Evmanya'yı şiddetle kınıyorum. Bir daha tövbeler olsun. Çevremdeki herkese de anlatıyorum. Blogger arkadaşlarımı da uyarıyorum, aman ha, bu siteden uzak durun. Vitrin var ama içerde mal yok, unutmayın.

Güncelleme: Firma yetkilisi bu yazı yayınlandığı gün beni arayarak, ürün gönderiminde bir hata olduğunu söyledi ve tekrar özürlerini iletti. Resimlerde ilk görünen dolap tarafıma iki gün sonra teslim edildi. Biz de bizdeki dolabı evmanyaya gönderdik. Son durum böyle, bilginize.
Güncelleme 2: Aradan iki sene geçmiş ve ben Evmanya ' dan hiç alışveriş yapmamışım. Müşteri temsilcilerinin bağlı olduğu Fatih Bey beni arayip kırgınlıgımın devam edip etmediğini sormak için aradı ve küçük bir hediyeyle birlikte tekrar üzgün olduklarını belirtti. Müşteri memnuniyetinin peşine ısrarla düştükleri için teşekkür ediyorum kendilerine.Ancak çabanın şahsi olduğu kanaatindeyim. Firma ile ilgili düşüncelerim halen aynı.

20 May 2014

Ahşap Komodin Nasıl Yenilenir?

Çok zamandır aklımdaydı bu ahşap komodini yenilemek. Neyse ki tamamladım. Muhtemelen uzun bir süre boyunca, boyadığım en son büyük parça da bu olarak kalacak. Büyük gün 31 Mayıs olduğundan ve o güne kadar başıma neler geleceği hususunda hiçbir fikrim olmadığından, bir an önce sizlerle paylaşmak istedim. İkinci el eşya satan arkadaşımızdan daha önce de bahsetmiştim. Eline benim seveceğim tarzda eşya geldiğinde mutlaka ayırır. Bu zarif komodin de onlardan biri. Yenileme sırası kendisine gelene kadar bu haliyle kullandık. Ama artık değişim vakti.
ahsap-komodin-yenileme
Ahşap komodine uyguladığım tüm işlemler, mobilya boyamanın püf noktaları yazımda anlattıklarımla aynı. Tek fark, bu komodini astarlama işleminden sonra mavinin tonlarıyla renklendirdim ve çekmece içlerine stencil uyguladım.
ahsap-komodin-yenileme

mobilya-boyama

dekoratif-esya-yenileme
Son olarak; Soma'da hayatını kaybeden madencilerimize tekrar Allah'tan rahmet diliyorum. Sayıları bir değil, iki değil. Geride kalanların, özellikle de henüz anne karnındaki çocukların durumu resmen içimi yakıyor. Düşünüyorum, düşünüyorum, insan aklını yitirir. Allah tüm ailelere sabırlar versin, dayanma gücü versin. Acı bu denli yoğunken, sanki çok normal bir olay yaşanmış gibi, sanki ömründe bir defa madene girmiş gibi oturduğu yerden yorum yapan, salyalarını saçarak kocaman sesleriyle durumdan vazife çıkaran medya maymunları da artık sussun. Zaten midemi bulandırıyorlardı, iyice tiksindim. İnsan olmak ne ara bu kadar zorlaştı, acıya saygı duymak ne ara tarihe karıştı anlamıyorum. Çok çok üzgünüm...

14 May 2014

Dualarımız Soma İle

Kömür ocakları, kuruldukları yerin kaderi oluyormuş gerçekten. Aynı acı, bir aileye kaç defa tesadüf edebilir ki...


Soma'da içimizi yakan kazada hayatını kaybeden madencilerimize Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifa, kederli ailelerine sabır dilerim. Milletimizin başı sağ olsun.

11 May 2014

Ela Renkli Bir Masal

Bedenim 37 hafta öncesine göre 9,5 kg. daha ağır. Ömrümde görmediğim bir rakam tartıdan bana bakıyor. Yani direkt göremiyorum da, hafifçe öne eğilmem gerekiyor:) Kardeşlerimin tabiriyle leblebi yutmuş solucandan basketbol topu yutmuş solucan mertebesine ne ara ulaştım, zaman nasıl geçti gitti, hiç bir fikrim yok.
ela-masal
Göbeğin en uç noktası üzerinde en ufak bir kontrolüm kalmadı, bu da beni hangi darlıktan geçebilirim, hangisine sığamam konusunda hala derin düşüncelere sevk ediyor! İyi tarafı ise, yemekte üzerinize dökülen kırıntılar asla ama asla yere düşmüyor:)
gebelik
Başlarda sürekli unuttuğum ama yavaş yavaş hareketlenip kıpırdadıkça bana kendisini sıklıkla hatırlatan,  gece gündüz demeden attığı tekmeler ve kroşelerle annesinin hareketli bebek rekorunu elinden alan, babasının "kızııım"  diyerek göbeğime kondurduğu öpücüklere minik vücudunun tüm gücüyle karşılık veren, midemi bir kez olsun bulandırmayan, aşertmeyen, yataklara düşürmeyip tam aksine çoğunlukla ayakta geçirdiğim hayata mükemmel şekilde adapte olan, akşamları spor saatim geldiğinde attığı parendelerle beni ikaz eden, kilonun çoğunu kendisinde toplayıp beni mutlu eden, tombul yanaklı muhteşem bir çocuğa anne-baba olarak seçildik:)
gebelik
Hayatımız ister istemez değişti. Dışardayken çok güldüğümüz bakışlara, hanım teyzelerden gelen sevimli tacizlere, erkek olduğu yolundaki yanlış tahminlere maruz kalıyorum. Bunun yanında vezne kuyruğunda talebim olmamasına rağmen hop diye en öne almaları, tanımadığım insanların, varlığını bile farketmediğim gıdaları "canın çekmiştir" ön cümlesi eşliğinde yedirmeye çalışmaları ya da sürekli, sanki ihtiyacım varmış gibi en yakın sandalyeye oturtma çabaları da var:)
Gebeliğin bendeki etkilerini kısaca mucizeler olarak özetlersem abartmış olmam sanırım. Spor hayatımda hep vardı ama haftada en fazla 4 günümü ayırdığım aktivitenin, her gün 2 saat ve haftanın eksiksiz 7 gününe çıkacağını, insan vücudunu bu denli değiştiren bir durumun beni yavaşlatmak yerine resmen hiperaktif yapacağını, asitli içecekleri hiç aklıma getirtmeyip yediğimden içtiğime tüm hayatımı mum gibi disipline edeceğini hayatta tahmin etmezdim.
Ömrümün büyük bir kısmını feda ettiğim migren ağrılarımın yavaş yavaş beni rahat bırakacağını, hatta buluttan nem kapan boynumun hiç ağrımayacağını, bir kutu ilacın 3 günde bittiği, yetmeyip üzerine iğneler ve serumlarla takviye ettiğim kabus günlerini uzak birer hayal gibi hatırlayacağımı söyleseler, mümkün değil inanmazdım.
yenidogan-giysi
Hiç bitmez sandığım alışveriş faslı nihayet sona erdi. Artık varlığını bedenim dışında teyit edecek bir sürü eşyası var:) Ve tuhaf bir şekilde, tamamen içgüdüsel olarak "benim neyim varsa artık onun" ya da "artık her şey onun için" hissi giderek kuvvetleniyor. Hiç tanımadan, huyunu suyunu bilmeden deli gibi sevdiğimiz ve hep deli gibi seveceğimizin korkusuzca garantisini verdiğimiz bir varlığın aramıza katılmasını bekliyoruz. İnsan kalbinin eşiyle yavrusu arasında iki eşit parçaya bölünmesi, buna rağmen hissettiği sevginin tam iki katına çıkması da mümkünmüş meğer.
 Kızının mobilyalarını elleriyle kuran, odasının duvarlarını boyayan, gidip gelip giysilerini seven sevgili eşime de kocaman bir teşekkür, yüz milyon öpücük:)  Sevgilim bana o kadar güzel baktı, öyle güzel ilgilendi ki... Daha önce söyledim mi hatırlamıyorum. Biz eşimle 4 yıldır evliyiz ancak fakültenin ilk senesinden beri birlikteyiz, 24 Nisan'da 14. yılımıza girdik. (Buraya bol bol maaşallah alalım lütfen) Bu kadar uzun zaman iki kişilik yaşayınca, bebek fikri çok farklı, heyecan verici, bilinmezlerle dolu bir maceraydı bizim için. Ama şimdiye kadar gayet iyi idare ettik bence.  Artık son bir dönemeç kaldı, sonrasını hep birlikte göreceğiz.
gebelik
 Annelik çok kutsal ve pek çok kadın için doğumdan çok önce hissedilen yüce bir duygu. Ama babaların da hakkını yemeyelim. Bebeğin dünyaya gözlerini açtığı an, onların da babalığa adım attıkları an aynı zamanda. Bu nedenle hem annelerin, hem babaların hem de bizler gibi hali hazırda anne-baba adayı olan tüm çiftlerin gününü kutluyorum. Bir de dualarınızı eksik etmezseniz çok mutlu olurum, görüşmek dileğiyle:)

3 May 2014

Ahşap Mobilya Boyamanın Püf Noktaları

Garajda unutulmuş, nereden baksanız 20 yıllık bir dolabı yeniden kullanıma soktum. Hem nasıl yaptığımı anlatmak, hem de küçük ipuçları paylaşmak istiyorum ki, bu işe heveslenen ama bir türlü cesaret edemeyen arkadaşlarıma yardımcı olabileyim.
ahsap-mobilya-nasıl-boyanır

Ham ya da işlenmiş  fark etmez, bana ahşap boyamada olmazsa olmaz nedir deseniz, size hiç düşünmeden zımpara derim. Annie Sloan henüz Türkiye'ye gelmediğine göre- ki gelirse ilk benden duyarsınız- ev yapımı chalk paintmiş, zımpara gerekmezmiş hikayelerine kulaklarınızı tıkayın. Tüm emeğinizin boşa gitmesini istemiyorsanız zımparadan kaçınmayın. Küçük objelerde zımpara kağıtları ve sünger zımparalar yeterli olurken, büyük mobilyalarda zımpara makinaları işinizi epey kolaylaştıracaktır.
Gözünüzde daha rahat canlandırmanız için açıklamam gerekirse; siz zımparayı mobilyaya sürttükçe, zımpara ince ise yani yüksek gritli bir zımpara ise (220 gibi), mobilya yüzeyinde gözle görülmeyen ince çizgiler oluşacaktır. Zımpara kalın yani düşük gritli ise (80 gibi), hem gözle görülen, hem de elinizle rahatlıkla hissedebileceğiniz oyuklar meydana gelecektir. Yağlı ve yapışkan bir boya tercih etmediğimiz sürece, akrilik esaslı boyaların yüzeye tutunabilmeleri, işte sizin mobilya yüzeyinde açacağınız bu oyuklar sayesinde olmaktadır. Eski mobilyalarda hem boya hem de cila olduğu göz önüne alınırsa, zımpara yapmanın önemi daha iyi anlaşılır. Mobilya üzerindeki katmanın kalınlığına bağlı olarak düşük gritli zımpara ile başlayıp, astar ve boya aralarında zımparayı giderek inceltmek ve en son çok ince bir zımpara ile işi tamamlamak, satin finish denilen durumu yakalamanızı sağlayacaktır.
ahsap-dolap-boyama
Zımparadan sonra yapılacak ilk iş, mobilyanın -varsa eğer- oyuk ya da çatlaklarını, macun ya da dolgu malzemesi ile doldurmaktır. Dolgu malzemesi donduktan sonra yine zımpara yapın ki mobilya ile arasında kot farkı olmasın. Bu işlemi de tamamladıktan sonra artık astarlamaya geçebiliriz. Ben bu tarz büyük mobilyalarda astarlama işlemi için uzun zamandır polisanın su bazlı transfer astarını kullanıyorum. Farklı boya türlerinden geçişlerde de gayet iyi bir yapışma sağlıyor. Astar boya uygulandıktan sonra pütürlü bir hal alıyor ama zımparadan sonra ipek gibi bir yüzey elde ediyorsunuz. Ben toplamda iki kat astar atıyorum.
ahsap-dolap-boyama
Astarlama işlemi bittikten sonra artık boyamaya geçebiliriz. Ben beyaz renkte polisan matrix kokusuz tercih ettim. Siz dilediğiniz su bazlı boya ile çalışabilirsiniz elbette. Yapı marketlerde çok vakit geçirdiğimi belirtmiştim. Çoğu zaman hobi marketlerde satılanlardan çok daha profesyonel fırça ve verniklere rastladığımı ve bu sayede son derece kaliteli ve hesaplı onlarca ürüne sahip olduğumu söylemeliyim. Büyük parçalarla çalışırken kesinlikle iyi kalite bir rulo, iz bırakmayan bir fırça ve ince köşeler için yine uzun kıllara sahip, rahat kontrol edebileceğiniz bir fırça edinmeniz, işinizi büyük ölçüde kolaylaştıracaktır.
ahsap-dolap-boyama
Ahşap boyamada ikinci olmazsa olmazım; iyi kalitede bir vernik. Vernik seçerken solvent ya da su bazlı yönünde yapacağınız tercihiniz tamamen kullandığınız boyaya bağlıdır. Yani solventle inceltilen solvent bazlı bir boya kullanmışsanız solvent bazlı vernik, su ile inceltilen su bazlı bir boya kullanmışsanız yine su bazlı bir vernik tercih etmelisiniz. Su bazlı boya üzerine solvent bazlı vernik kullanımı sararmaya yol açar.
Ben bu dolapta yine polisanın su bazlı ahşap verniğini kullandım. Kullanmadan önce iyice karıştırmak ve fırçaya alınan verniğin miktarını iyi ayarlamak lazım, çünkü kullanıma hazır halde ve sulu bir yapıya sahip. Bu nedenle de köşelerde birikmeye müsait. Ahşaba yedirerek uygulamakta fayda var. Çabuk kuruyor ve iki kat uygulama yeterli oluyor.
ahsap-dolap-boyama
Dolabın üst kapaklarında cam vardı. Bunları çıkarıp yerine puantiyeli kumaştan basit perdeler yaptım. Raflar da yine camdandı. Uygun ölçülerde ahşap parçaları boyayarak cam raflarla değiştirdim.
mobilya-nasıl-boyanır
Yine yapı marketten aldığım romantik kulplar da takılınca dolap tamamlanmış oldu. Umarım faydalı bir post olmuştur. Herkese eğlenceli ve bol güneşli bir hafta sonu dilerim.

Ahşap Tepsiye Peçete Dekupaj Nasıl Uygulanır?

Herkese merhaba! Nasılsınız? Bugün sizlerle peçete dekupaj tekniği uyguladığım ve el boyamasıyla tamamladığım ahşap tepsimi paylaşmak istiy...