Dip Köşe Temizlik

Hafta içi elimi bile sürmediğim ancak hafta sonları resmen giriştiğim ev kırklama işlemine çamaşır makinesine çamaşırları atarak başlar, balkon yıkama faslıyla devam ederim. Hayatta en sevdiğim iki ev işi vardır; birincisi balkon yıkamak, ikincisi yeni yıkanmış bu balkona yeni yıkanmış çamaşırları asmak.

Önce yatak odasının balkonunu yıkarım. Hem de kovanın içine yüzey temizleyici, yumuşatıcı ve çamaşır suyu katarak. Ben severim balkonun güzel kokmasını. Üstelik bunu sadece kendim için değil, yoldan geçen insanlar için de yaparım. Benim bir evin önünden geçerken yeni asılmış çamaşır kokusuna içimi çektiğim, oh mis gibi diyerek başımı çevirdiğim çoktur, sizin olmaz mı hiç? Neyse, balkonun su sıçrayan kapısını ve yatak odasının camlarını da silerim elim değmişken ve diğer balkona geçerim.

İkinci balkon daha büyük, teras şeklinde. Musluk da var Allah'tan da banyodan kova kova su taşıma derdi olmaz. Burayı da bir güzel temizledikten sonra işi biten makineden çamaşırları alır, balkona asar ve içeri girerim. Artık gönül rahatlığıyla ikinci aşama olan tuvalet ve banyo temizliğine geçebilirim.
En üst kattan başlayarak üç banyo ve tuvalete çamaşır suyu, sprey temizleyici, artık elimde ne varsa döke döke aşağıya inerim. Sonra eldivenlerimi takıp gerekli sünger, bez, fırça gibi yardımcılarımı toplayıp tekrar en üst kata çıkarım. Tamam, ayrıntılara girmicem ama bir tüyo vermeliyim. Duşakabini temizlerken, kapı sürgüsünün altında biriken kirler için en etkili yöntem çamaşır suyu ve kaynar derecede ve son sürat akan duş başlığı.
Çamaşır suyunu döküp beklediniz, ardından fırça, sünger vs iyice ovdunuz. Sonra duş başlığını elinize alıyorsunuz ve sürgünün altına duş başlığını size bakacak şekilde sokup sıcak suyu tüm tazyikiyle tutuyorsunuz. Böylece tüm kirler akıp gidiyor. İki banyo ve üç tuvaleti bu şekilde temizledikten ve hafif derecede zehirlendikten sonra her yeri kurulayıp parlatıp çıkarım.
Sonrasında elektrik süpürgesiyle yine en üst kattan başlayıp tavanları, cam önlerini, kalorifer peteği arkalarını,dolap üstlerini, merdiven basamaklarının köşelerini atlamadan, hobi odasını, çatı içine açılan depoları, oturma odasını, giyinme odasını ve yatak odasını, salonu, mutfağı, kış bahçesini ve evin giriş kısmını süpürürüm. Evet artık nur topu gibi tutulmuş bir belim var. Şaka şaka, alışkınım ben bu eziyete, hala zımba gibiyim:) Süpürme faslı da bittiğine göre silme işlemine geçebiliriz.
house-cleaning

Tamam, küçük bir evde annemin dediği gibi bezi elinize alıp, dizlerinizin üzerinde her yeri kaymak gibi silmek en ideal yol olabilir ama maalesef bu bizim evde zor, hatta imkansız. Come oooon, 300 metrekareden bahsediyorum dostum:) Viledanın, parexin falan gözünü seveyim. Zaten deli gibi süpürmüşüm, temizlik aşkı da bir yere kadar:) Neyse, aslında kolay gibi görünen ve kısa sürmesi beklenen yer silme benim elimde sakız gibi uzar. Neden? Çünkü normalde evi zevkle kirleten, dağıtan ben; evi temizlerken obsesif bir hale bürünüp bezin değmediği yer bizden değildir mantığında her yeri ve hatta her şeyi silmeye başlarım.

Yer silmeyi bırakıp cam önlerine dadanırım, önünü sildim camın günahı ne deyip cama girişirim. Eh cam temiz, şimdi bu perdeyi yıkamak lazım deyip soluğu makinenin önünde alırım. Kapılardı, kitaplıktı, kitaplıktaki bilmem kaç yüz kitaptı, hobi malzemeleriydi -ki takriben bir kamyona ancak sığar- derken nihayet orta kata inerim. Oturma odasının yerini silip, tv dolabını bir güzel boşaltıp çerçevelerin tozunu alırım. Kapısını, cam önlerini ve petekleri de sildikten sonra kapısını çeker çıkarım. Giyinme odasında spor aletleri var, onların tozunu alıp kenara çekerim, sonra altlarını silip tekrar yerlerine yerleştiririm. Zeytin'in kaldığı kapalı balkon da bu odada ama neyse ki zeytinin temizliğini eşim hallediyor. Sırada yatak odası ile Ela'nın odası var. Aynı sırayı takip ederek, yer, etejer, komodin, cam önleri, çerçeve ve objeleri ve son olarak kapıyı silip çıkıyorum. İçiniz şişti mi? Şişmeyenler için devam ediyorum:)

Merdivenleri silip aşağı iniyorum. Oh, nihayet kara göründü. Mutfaktan başlıyorum.Başladığımdan beri 5-6 kova oldu sanırım. Yeni suyumu hazırlıyorum. Mutfak sonuçta, hijyenik olmalı, daha çok çamaşır suyu, daha çok asit! Şaka be, sadece çamaşır suyu ve yüzey temizleyici:) Dolapların dışı biraz kirlenmiş sanki, bir bez de raflardan geçeyim, tamamdır. Salonu silip, dolapların, masanın, sehpanın ve objelerin tozunu alıyorum. Çiçekleri sulayıp kış bahçesini şöyle bir elden geçiriyorum. Evin girişindeki küçük yeri de silip ayakkabılığın ve tüm ayakkabıların tozunu alıyorum. Dış kapıyı sildikten sonra içerdeyim.

Vakit akşam olmuş, hava kararmış. Gün içinde kahvaltı harici yemek yememişim. Vakit mi vardı yemek yemeye, gördün işte! Kullandığım malzemeleri yıkayıp dolaba kaldırıyorum, bezler makineye. Çamaşır makinesinde en sık kullandığım program 39dk. sürüyor. Akşama kadar 4-5 defa çalıştırıyorum sanırım. Hele perde olayına girmişsem, bu iş geceyi bulabiliyor. Allah çamaşır makinesini bulan muhteremden razı olsun, yattığı yer nurla dolsun. (Google'dan baktım sen yorulma diye, Alva John Fisher imiş mucidi) İlk staja başladığımda bekar evimde çamaşırlarımı elimde yıkıyordum. Evim küçüktü ve ben temizlik yaparken yine aynı şekilde psikopattım.

Çamaşırları toplayıp anneme götürmek yerine o kıç kadar-gerçekten kıç kadardı, 1,5 metrekare falan-bildiğiniz leğende çamaşır yıkardım. Bir gün kafama esti, annemin kullanmam için verdiği, eşek ölüsünden hallice koca bir halıyı o banyoda yıkadım. Akşam 8 de başlamıştım, gece 12 de çıktım. Halıyı yıkarken nasıl bir transa geçtiysem artık, telefonumu falan duymamışım, epey merak etmişler. Tabi altını özenle çizdiğim o kıç kadar banyoda ıslak halıyı belimden bükülü halde çekme gafletinde bulunmuş ve çok ciddi bel ve kalça ağrılarıyla geçecek bir haftayı da böylece başlatmıştım. Hala çok abarttığımda aynı ağrılar ve yaptığım salaklık kendini hatırlatıverir. İşte aşağı yukarı bir seneye yakın süründükten sonra, doğum günümde gidip son model bir çamaşır makinesini kendime hediye etmiştim de çamaşır çilem sona ermişti.

Şimdi buraya kadar okuduysanız, anlattığım tüm bu temizlik ritüelinin gebelikle birlikte 2 seneyi aşkın bir süre önce son bulduğunu belirtmeliyim. Gerçekte şöyle oluyor. Balkon ve banyolar bitiyor. Çamaşırlar makinede. Sonra eşim aşağıdan sesleniyor, "Aşkııım Ela meme diyor, baksana biiii!" , "Tamam, geldim!" Ela'yı emzirip tekrar yukarı çıkıyorum, yerleri falan biraz süpürüp, kel kör toz almaya başlıyorum ki, eşim tekrar sesleniyor: "Aşkııım, sanırım Ela'nın sana bir sürprizi var, çabuk gel, kokudan bayılıcam", aşağı in, Ela'nın altını temizle, sonra tekrar yukarı. Tam üst kat bitti, aşağı inicem, hop Ela'nın uyku saati. En sessizinden süpürge aldık ama yok, uykusu çok hafif. Eh napalım, kuzu uyurken bekliyorum mecbur. Uyandı, maması, altı, üstü, anne diye tutturması, bu arada benim temizlikten soğumam, kısa bir mola, akşama ne yiyelim muhabbeti derken vakit akşam oluyor ve bizim temizlik nanay.

Cumartesi geç vakitte biten yarım yamalak bir temizlik, hatta Pazara sarkan bir ton iş. Şunu kesin anladım, evet büyük evi çok seviyorum ve her yerini aynı keyifle kullanıyorum. Ancak ev büyüdükçe eşya artıyor. Eşya arttıkça temizlenecek şey sayısı da artıyor. Eskiden vaktim bol, elim boşmuş demek ki, tüm temizliği yarım günde bitirip kalan yarısında gezerdim. Yok şekerim, artık kazın ayağı öyle değil. Artık çok kıymetli vaktimi temizlikle harcamak istemiyorum. Ela'dan ya da eşimden çalmak da istemiyorum. Yardımcı tut diyenler vardır ama söyler misiniz, kim benim evimi benim kadar iyi temizleyebilir ki? Ben kimseye hayatta şurayı şöyle burayı böyle temizle diyemem, içim içimi yer ve sonrasında ben aynı temizliği bir kez daha yaparım. Ne gerek var fazladan stres ve yorgunluğa? Eşimle yeni yıl hedefimiz daha küçük bir ev ve daha az eşya. Eşim düz bir ev istiyor, "aslında merdiven seni diri tutuyor farkında değilsin" diyorum ama ı-ıhh:) Sanırım bir apartman hayatı görünüyor bize yaza doğru. Ela'nın bahçeli evde büyümesini istiyordum benim gibi ama bakalım, kısmet!

Bu vesileyle yılın ilk yazısını da yazmış oldum. Aslında gündemimde yine çocuklar vardı ama ilk yazımda acı olsun istemedim.  Taslakta bekleyen bir dolu albüm var ama araya girip yazmak istiyorum eskisi gibi. Son olarak; kendim, sevdiklerim ve buraya kadar sabırla okuyan güzel okuyucum için sağlık, mutluluk ve hem maddi hem manevi doyum sağlayacak başarılarla dolu, kayıpsız bir yıl  diliyorum. Büyüğünden küçüğüne tüm savaşların son bulduğu, çocukların ölmediği, çocukların acı çekmediği, çocukların ruhuna ve bedenine hiç bir elin uzanmadığı, tüm kötülüklerin sahipleriyle birlikte tarihe karıştığı bir yıl olsun 2016. Görüşmek dileğiyle:)

Yorumlar

bücürükveben dedi ki…
Bahar'cığım balkon yıkamak ve yıkanmış balkona çamaşır asmak benim de çok sevdiğim bir şeydir, ancak Ankara ayaz ve soğunda bu keyif biraz zorlaştı:((yok yok bayağı zorlaştı, bir ara üstüme kaban giyip yıkadım:))kolay gelsin canım, Allah kolaylık versin..güle güle kirlet:))) (komşumuz hep öyle derdi)
sevgiler
Nilgün Torunoğlu dedi ki…
Offf Bahar sen beni anlatıyorsun ama ben senden bir tık ilerdeyim !
Nasıl mı ? Birrr haftada iki kez yarım gün gelen bir kızım var artık ve yerleri çamaşır suyuyla değil bildiğin sirkeyle siliyorum ikiii!
Büyük evden biz de sanırım 3-5 yıl sonra daha küçük ve tek katlı bir eve geçeceğiz.
Yeni yıl hepimize güzellikler getirsin , seni de Elayı da kocaman öpüyorum. E damadın başı kel mi? Onu da öpüyorum !
By Neymes dedi ki…
Olá,Feliz Ano Novo! Valéria.
bahar006 dedi ki…
Saol canım benim:)
bahar006 dedi ki…
Ah o sirke kokusuna dayanabilsek daha önce denedim de yok ablacım, çamaşır suyu paklar bizi:) Ohh senin yardımcın varmış ama dediğim gibi biraz takıntılıyım ben o konuda:) Biz de seni öptük ailecek, mutlu yıllar:)
bahar006 dedi ki…
Happy new year Valeria:)
Unknown dedi ki…
İnanın okurken yoruldum .siz canınıza eziyet ediyorsunuz,bende gençliğimde böyleydim ama gel görki merdiveni üst kata çıkamıyorum ben inatla hala eve yardımcı almıyorum nasıl yapar sart şurt diye.canım bu günleri ararsın.
bahar006 dedi ki…
Ben söz dinlerim,cok tesekkur ederim:)