Mail kutuma düşen bir yazıyı paylaşmak istedim sizinle. Haa, bir de halihazırda mevcut ve potansiyel tüm müvekkillerime gönderiyorum bu yazıyı:) Ayrıca örnekler, bizzat tarafımızdan deneyimlenmiş, yaşanmış gerçeklerdir.
1-Sorununuz hukukî olsun veya olmasın bize her yer ve saatte danışabilirsiniz. Unutmayın biz sizin için varız. Siz aradığınızda bizim ne yaptığımız hiç önemli değildir. O an sizin sorunlarınızı çözmekle yükümlüyüz.
2-Her birimiz milyonlarca kanun maddesini, hatta yönetmelikleri, TBMM’de bulunan kanun tekliflerini, Resmi Gazete’de o gün yayınlanan kanunları ve hatta gazetelerdeki tüm hukuk haber ve yorumlarını ezbere biliriz.
Örnek: Müvekkil, bir zamanlar memur olarak çalışmış, ancak işçi olarak emekli olmuştur. Telefon çalar. Konuşma şöyledir:
-Merhaba, avukat hanım,
-Merhaba...Bey.
-Bizim kanun çıkmış.
-Sizin kanun kim?
-Bizim kanun işte, dün resmi gazetede yayınlanmış. Hizmetler birleşecekmiş.
-Gözünüzaydın o zaman, hayırlı olsun.
-Sizin haberiniz yok mu?
-Yok, şimdi duydum.
-Nasıl olmaz, yayınlandı dün.
-Günlük gazete değil ya, gözden kaçırmışım ... bey. Ama haklısınız, okumalıydım, eşeklik bende!
3-Biz uyumayız, aile düzenimiz yoktur. O nedenle bizi haftanın her gün ve saatinde aramaktan çekinmeyin. Neresi olursa atlar geliriz. Arayın saatlerce konuşun, vaktimizi alıp almadığınızı sormanıza bile gerek yok.
Örnek: Avukat hastadır, hastası vardır, cenazededir, hatta ölü tam mezara koyuluyordur, farketmez, o telefon ille de çalacaktır.
-Alo
-Beni naylon faturadan aldılar, emniyetteyim, hemen buraya gelin, ifadem alınacak.
-Cenazem var, cmuktan iste, mahkeme aşamasında bakarız.
-Başın saolsun da, şimdi onlar ilgilenmezler, ama siz hemen gelirseniz, 5 dakikada alacaklar ifademi.
-Gelemem, mümkün değil.
-Ama gelmelisiniz , burdan savcılığa göndereceklermiş, bla,bla,bla...
Bu arada hoca son duayı etmiş, kafile çoktan dönüş yoluna çıkmıştır bile ama laf anlatamazsınız.
4-Her ne kadar Türkiye Barolar Birliği tarafından “danışma ücrete tabidir” denilse de inanmayın. Doktorların muayene ücretini mutlaka ödeyiniz ama bizim, yılların bilgi birikimine dayanarak da olsa, sadece iki cümle kurmak için para almamız, hele ki falanca dostumuzun göndermiş olduğu sizden hiç mümkün değildir.
Örnek: 3 saat boyunca oturup tüm hayat hikayesini anlatan müvekkil adayı, dertleriyle içinizi şişirmiş olmanın rehavetiyle çayını yudumlamaktadır. Yol gösterilir, neler yapılacağı ayrıntılı olarak anlatılır. Sıra danışma ücretine gelmiştir.
-Vekaleti çıkarın gelin, danışma ücreti olarak da 450 TL rica edeyim.
-Ne diyon sen avukat hanım, ne yaptınız ki? Hem niye bu kadar pahalı, alt tarafı iki laf ettiniz diye bir asgari ücreti size nasıl vereyim.
-Beyefendi, saati 150 TL, 3 sattir burdasınız ve yedi ceddiniz tanıma şerefine nail olduk. Ben sizinle görüştüğüm esnada başka bir işimi yapamadım, dolayısıyla bu parayı ödemelisiniz. Ayrıca iki laf için 4 sene dirsek çürüttüm, 8 yıldır da kafa patlatıyorum.
Yüzsüz adam ceplerini gösterir, parasının olmadığını söyler ve pişkin pişkin defolur gider. Daha kötüsü davasını size getirmez, sizden aldığı bilgiyi önüne gelene satar, avukatçılık oynamaya başlar ve en nihayetinde davayı ya kendisi açar ya da başka bir avulkata verir. Mesleğin ilk yıllarında sıkça düştüğümüz hatalardı. Hala da zaman zaman düşüyoruz maalesef.
Örnek: Müvekkil elinde 1500 tane senetle gelir, o kadar ki, senetler tahsil edildiğinde küçük çapta bir malvarlığı edinecektir. Ama her zamanki gibi müvekkil cebinde şöyle irisinden bir akrep barındırmaktadır.
-Senetlerin masrafı 2.000 TL tutuyor.
-Çokmuş yavvv!!
-Eee, alacağınız da çok ama, mecbur vereceksiniz bu miktarı.
-Yavv avukatım, sen şimdi ver bu parayı, tahsil edince içinden alırsın.
-Tahsil edemezsek ne olacak?
-Yav, bakarız o zaman.
-Yok mümkün değil, prensip gereği masrafları biz ödemiyoruz maalesef.
-O zaman kalsın avukatım, başka zaman koyarız.
-Senetlerinizin süresi doluyor ama, şu tarihe kadar bulun bu parayı da zarara uğramayın.
-Tamam, tamam.
Ama bu müvekkil, gider ve parayı cebinden harcayarak piyasayı bozan bir avukat bulur ve senetleri ona teslim eder. Böylece toplumda oluşan bu yanlış yargıyı ortadan kaldırmak iyice imkansızlaşır.
Devamı yarın:)
1-Sorununuz hukukî olsun veya olmasın bize her yer ve saatte danışabilirsiniz. Unutmayın biz sizin için varız. Siz aradığınızda bizim ne yaptığımız hiç önemli değildir. O an sizin sorunlarınızı çözmekle yükümlüyüz.
Örnek: Gecenin bir vakti telefonunuz çalar. Uyuyorsanız uyanır, tuvaletteyseniz derhal çıkarsınız.Siz numaraya bakar ve arayanın müvekkiliniz olduğunu görünce, hayırdır inşallah, birşey mi oldu acaba diyerek telaşlanır ve telefonu açarsınız. Ama karşıdaki adam gayet rahat bir şekilde çoktan havadan sudan konuşmaya başlamıştır. Sabırla dinlersiniz ve en nihayetinde telefonun açılmasına sebep bir milyonluk soru gelir: Bizim duruşma saat kaçtaydı?
2-Her birimiz milyonlarca kanun maddesini, hatta yönetmelikleri, TBMM’de bulunan kanun tekliflerini, Resmi Gazete’de o gün yayınlanan kanunları ve hatta gazetelerdeki tüm hukuk haber ve yorumlarını ezbere biliriz.
Örnek: Müvekkil, bir zamanlar memur olarak çalışmış, ancak işçi olarak emekli olmuştur. Telefon çalar. Konuşma şöyledir:
-Merhaba, avukat hanım,
-Merhaba...Bey.
-Bizim kanun çıkmış.
-Sizin kanun kim?
-Bizim kanun işte, dün resmi gazetede yayınlanmış. Hizmetler birleşecekmiş.
-Gözünüzaydın o zaman, hayırlı olsun.
-Sizin haberiniz yok mu?
-Yok, şimdi duydum.
-Nasıl olmaz, yayınlandı dün.
-Günlük gazete değil ya, gözden kaçırmışım ... bey. Ama haklısınız, okumalıydım, eşeklik bende!
3-Biz uyumayız, aile düzenimiz yoktur. O nedenle bizi haftanın her gün ve saatinde aramaktan çekinmeyin. Neresi olursa atlar geliriz. Arayın saatlerce konuşun, vaktimizi alıp almadığınızı sormanıza bile gerek yok.
Örnek: Avukat hastadır, hastası vardır, cenazededir, hatta ölü tam mezara koyuluyordur, farketmez, o telefon ille de çalacaktır.
-Alo
-Beni naylon faturadan aldılar, emniyetteyim, hemen buraya gelin, ifadem alınacak.
-Cenazem var, cmuktan iste, mahkeme aşamasında bakarız.
-Başın saolsun da, şimdi onlar ilgilenmezler, ama siz hemen gelirseniz, 5 dakikada alacaklar ifademi.
-Gelemem, mümkün değil.
-Ama gelmelisiniz , burdan savcılığa göndereceklermiş, bla,bla,bla...
Bu arada hoca son duayı etmiş, kafile çoktan dönüş yoluna çıkmıştır bile ama laf anlatamazsınız.
4-Her ne kadar Türkiye Barolar Birliği tarafından “danışma ücrete tabidir” denilse de inanmayın. Doktorların muayene ücretini mutlaka ödeyiniz ama bizim, yılların bilgi birikimine dayanarak da olsa, sadece iki cümle kurmak için para almamız, hele ki falanca dostumuzun göndermiş olduğu sizden hiç mümkün değildir.
Örnek: 3 saat boyunca oturup tüm hayat hikayesini anlatan müvekkil adayı, dertleriyle içinizi şişirmiş olmanın rehavetiyle çayını yudumlamaktadır. Yol gösterilir, neler yapılacağı ayrıntılı olarak anlatılır. Sıra danışma ücretine gelmiştir.
-Vekaleti çıkarın gelin, danışma ücreti olarak da 450 TL rica edeyim.
-Ne diyon sen avukat hanım, ne yaptınız ki? Hem niye bu kadar pahalı, alt tarafı iki laf ettiniz diye bir asgari ücreti size nasıl vereyim.
-Beyefendi, saati 150 TL, 3 sattir burdasınız ve yedi ceddiniz tanıma şerefine nail olduk. Ben sizinle görüştüğüm esnada başka bir işimi yapamadım, dolayısıyla bu parayı ödemelisiniz. Ayrıca iki laf için 4 sene dirsek çürüttüm, 8 yıldır da kafa patlatıyorum.
Yüzsüz adam ceplerini gösterir, parasının olmadığını söyler ve pişkin pişkin defolur gider. Daha kötüsü davasını size getirmez, sizden aldığı bilgiyi önüne gelene satar, avukatçılık oynamaya başlar ve en nihayetinde davayı ya kendisi açar ya da başka bir avulkata verir. Mesleğin ilk yıllarında sıkça düştüğümüz hatalardı. Hala da zaman zaman düşüyoruz maalesef.
5-Dava masraflarını cebimizden yaparız. Siz bir de bunu dert etmeyin. “Sen öde ben sonra veririm” demeniz yeterlidir. Allah’ın Avukatlara özel olarak para gönderdiğini hepiniz biliyorsunuz. Türkiye’de Allah bu yardımı başka hiçbir meslek mensubuna yapmaz.
Örnek: Müvekkil elinde 1500 tane senetle gelir, o kadar ki, senetler tahsil edildiğinde küçük çapta bir malvarlığı edinecektir. Ama her zamanki gibi müvekkil cebinde şöyle irisinden bir akrep barındırmaktadır.
-Senetlerin masrafı 2.000 TL tutuyor.
-Çokmuş yavvv!!
-Eee, alacağınız da çok ama, mecbur vereceksiniz bu miktarı.
-Yavv avukatım, sen şimdi ver bu parayı, tahsil edince içinden alırsın.
-Tahsil edemezsek ne olacak?
-Yav, bakarız o zaman.
-Yok mümkün değil, prensip gereği masrafları biz ödemiyoruz maalesef.
-O zaman kalsın avukatım, başka zaman koyarız.
-Senetlerinizin süresi doluyor ama, şu tarihe kadar bulun bu parayı da zarara uğramayın.
-Tamam, tamam.
Ama bu müvekkil, gider ve parayı cebinden harcayarak piyasayı bozan bir avukat bulur ve senetleri ona teslim eder. Böylece toplumda oluşan bu yanlış yargıyı ortadan kaldırmak iyice imkansızlaşır.
Devamı yarın:)
Yorumlar
Aileden dinlediğim komik, enteresan, inanılmaz kimi zaman da gerçekten çok sinir bozucu yaşanmışlıklar var bende de:)
Sevgilerimle canım.
Türkiye'de avukat demek yalancı, her pisliği örtebilecek kadar tilki ve hiç para ödenmemesi gereken bir hayrat sanki:( Çok teşekkürler canım:)
Tehdit de normal şeyler bizim için ama bizde genelde ters teper, yani yapmayacağımız varsa da o işi kesin yaparız.
:)
ama karikatür bir efsane bence.
allam acaip komik.
:)
Deep:))
Yazdıklarını gülerek okudum ama ağlanacak halinize güldüm sanırsam...
Kendimden de utanmadım değil hani tüm avukatları aynı zannettiğim için.