22 Haz 2012

Avukat Ne İse Yarar-2

Avukat ne işe yarar konulu yazıma devam ediyorum.


avukat-ne-ise-yarar

1-Dava harçlarının yüksek olması durumunda, bilirkişi ücretini fahiş bulduğunuzda yine bize kızıp söylenebilirsiniz. Çünkü Yasama organındakiler işi bize bıraktığından ve hakimler de bu işe hiç karışmadığından, bunları biz belirliyoruz.

Örnek: Müvekkil gelir.
-...Bey, kanun değişti, artık kısmi dava açamıyoruz, yani 100 TL ile dava açtığımız günler geride kaldı.
-Nasıl yani?
-Yani, artık tam olarak alacağınız ne kadarsa, harç, bilirkişi ve keşif masrafını peşin peşin yatırıyorsunuz.
  Dava sonunda artan olursa iade ediliyor.
-Yavvv, öyle şey olur mu, daha geçen gün bizim bir tanıdık açtı, beş kuruş vermedi cebinden, bir yanlışınız    
  olmasın?
-Yok yanlışlık falan, artık tüm harçlar peşin alınıyor.
- Olmaz avukatım, sen yanlış biliyorsun, ben gidiyim de o dava açan arkadaşa bir danışayım. O kadar parayı
  bilirkişilere yediremem.
Fazla sürmez, birkaç gün sonra gelir mecburen, ama yine de tam parayı getirmez, üstünü size tamamlatmaya çalışır.

2- Dava aşamasında biz avukatınız olsak bile, mutlaka bildiğiniz tüm avukat, emekli hâkim-savcı, yazı işleri müdürü, zabıt katibi, mübaşir ve hatta başından buna benzer bir dava geçmiş olan tüm dostlarınıza ve mahalle bakkalına danışıp bize iletin. Onların fikirleri bizim için çok önemli. Nasıl olsa işinizi bedava yaptığımız için hiç olmazsa hukuki bilgileri ve gerekli talimatları alalım sizden.

Örnek: Müvekkil şirketin 3-4 trilyonluk alacağı bulunmakta ancak harcının yüksekliğinden dolayı davayı adli yardım vasıtasıyla açmak istemektedir. Oysa adli yardım yalnız gerçek kişilere hizmet eden bir kurumdur.Laftan anlamayan müvekkil ısrarla, başka bir arkadaşının şirketi adına dava açarken adli yardımdan faydalandığını iddia etmektedir.
-Mümkün değil, adli yardım yoksul insanlar için getirilmiş bir kurumdur.
-Sen yanlış biliyorsun, arkadaşım açtı, hiç para vermedi. Hatta bilmem kim de aynı şeyi söyledi. İnanmazsan ona sor, bence yanılıyorsun, sen bu konuyu bir araştırıver.
Bu esnada avukat şüpheye düşer ve nihai çözüm olarak gidip durumu yetkilisine sorar ve aldığı cevap pek tabii olumsuzdur.
-Yok, olmuyormuş, şirketin o kadar alacağı varsa, parası da vardır diyorlar.
-Bu işte kesin bir yanlışlık var, o dediğim kişinin numarasını vermiş miydim sana? Sen onunla bir görüş.
-????

3-İşin başlangıcında, size davanızın kazanılmasının çok zor olduğunu, hatta haksız olduğunuzu söylemiş olsak bile, dava kaybedildiğinde bu gene de sadece bizim suçumuzdur.Siz adam öldürmüş olabilirsiniz, ama beraat kararı alamayan avukat her zaman hatalıdır.

Örnek: Müvekkil, maaşını ödemeyen lokanta sahibini takip etmiş ve bir hastanenin önünde usturayla yüzünü parçalamıştır. Lokanta sahibinin yüzünde sabit iz kalması kuvvetle muhtemeldir. Lokanta sahibi ise müvekkilin kasadan para çaldığını, bu nedenle işten attığını ileri sürmektedir. Avukat karakola çağrılır ve görüşme başlar.
-Neden yaptın?
-Paramı vermedi, onun yüzünden para cezamı ödeyemedin, hapse gireceğim, ben akıl hastayım, ağır tahrik var vs...
-Doğruyu söyle, adamı takip ettin mi?
-Hayır tesadüfen gördüm.
-Usturayı nereden buldun?
-Benim o, hep yanımda taşırım.
-Bu iş için özel olarak almadın yani?
-Hayır.
Sonuçta müvekkilin usturayı satın alarak lokanta sahibini takip ettiği ve suratını bile isteye parçaladığı ortaya çıkar. Dava sonucunda alacağı ceza gününe varıncaya kadar müvekkil ve ailesine bildirilir. Karar açıklanır ve tam da avukatın söylediği cezayı alır müvekkil. Annesi feryat figan avukata bağırmaktadır, hep senin yüzünden oldu diye...

4-Boşanma davanıza bakıyorsak eğer, bizi saat başı arayıp konu ile ilgili veya ilgisiz son gelişmeleri lütfen bildirin. Kayınvalidenizin görümcenize dedikleri, sabahı beklemeyecek kadar acildir bizim için.


Örnek: Boşanma davaları her avukat için ailenin özeline girmek, en bilinmeyen sırlarını öğrenmek anlamına gelir. Bu nedenle bir süre sonra, yatak odası sorunlarını ayrıntılı olarak bildiğiniz müvekkil size aileden biri gibi davranmaya başlar. Bu nedenle gece-gündüz demeden, mahallenin bakkalından kasabına, dayısının torunundan halasının kızına kadar bu konuda master degree seviyesinde tahsil görmüş tüm tanıdıklarının fikir ve deneyimlerini size canlı yayınla iletir. Aslında kötü niyet yoktur çoğunda, ilk kez davalarla haşır neşir olmuş bir bünyenin telaşıdır sadece ama, bu durum çok bilmişlik ya da akıl verme seviyesine ulaştığı an, çizgiyi çekmeli, müvekkile yer ve konumu nazikçe bildirilmeli ve davadan çekilme uyarısıyla da konu kapatılmalıdır.

5-Davanızın uzaması, hâkim değişikliği, bilirkişinin raporunu geç vermesi, duruşma tarihinin uzun aralarla verilmesinden kaynaklansa da iktidarı ele geçirip bunları düzeltmediğimiz için yine bizim suçumuzdur. Davanıza bakan hâkimi veya savcıyı tanıyan bir yakınınız var ise mutlaka onu devreye sokun, böylece probleminizi avukatsız çözebilirsiniz. Zaten hâkim ve savcılar da sizden bunu beklerler ve bu çok hoşlarına giden bir yoldur.


Örnek: Hangi mahkemede açılmış olursa olsun, müvekkilin adliyeden mutlaka bir tanıdığı vardır. Tanıdığı kişi mübaşir dahi olsa, onun gözünde avukatından çok daha üst mertebededir ve her fırsatta sizi o kişiye yönlendirmeye çalışır. Davanın görüldüğü mahkeme ile o tanıdığın çalıştığı kalem arasında muhtemelen 4 kat ve sayısız koridor vardır. Ama yine de "sen onu bir gör, o bizim işleri hızlandırır" inadından vazgeçiremezsiniz. En iyisi hiç bulaşmamaktır. Zira her kalemin bir horozu vardır ve hiçbir kalem başka bir kalemin işlerine karışmasından hoşlanmaz. Aynısı ve daha fazlası hakimler ve savcılar için de geçerlidir.

6-Bir borcunuz dolayısıyla hakkınızda icra takibi yapılmışsa bunun tek sorumlusu alacaklınızın avukatıdır. Bu avukat evinize veya iş yerinize hacze geldiğinde ona dilediğinizi yapma hakkınız vardır. Küfür edin tehdit edin, dövün hatta öldürün… İşte bu konuda özgürlüklerin en genişine sahipsinizdir. Bu özgürlüğünüzü kullanmadan, durum hakkında bizden görüş almanıza gerek yoktur, biz gereğini sizden iyi bilecek değiliz ya. Karşı tarafın avukatı, artık meslektaşımız değil bizim düşmanımızdır. Adliye koridorunda onunla sohbet ediyorsak, bu aslında iki yakın arkadaş (belki de sınıf arkadaşı) olmamızın değil, sizi satmış olduğumuzu bir göstergesidir.

Örnek: Meslektaşlarımıza yapılan saldırılar diğer pek çok meslek gurubu gibi son derece üzücü ve can sıkıcıdır. Bugüne kadar pek çok avukat öldürülmüş, saldırıya ve hatta tecavüze uğramıştır. Avukatı kendi sorunlarında bir taraf ya da hasım olarak görmek bir insanın düşebileceği en büyük yanılgıdır. Avukat sadece bir aracı ve hakkın kazanılmasında yardımcıdır.  Bir davada karşı tarafın avukatıyla fakülteden arkadaş olmanız çok büyük bir tesadüf değildir çoğu zaman. Ama bazı kıt akıllar, sizin arkadaşınızla yapacağınız beş dakikalık bir sohbeti dahi bir pazarlama girişimi olarak görmeye meyillidir.

7-Türkiye'de davalara Amerikan filmlerinde görüldüğü gibi bakılabilir. Avukatınız uzun uzun savunma yapmıyorsa, tanıklara kendisi sorular sorup onların yalanlarını ortaya çıkartamıyorsa bunu onun beceriksizliğine verin. Hatta bu avukat duruşmaya tam olarak saat kaçta girileceğini bile bilmez, sizi duruşma kapısında bekletirse onu azledip tazminat isteyin.
 Yemin ederken filmlerde gördüğünüz gibi sağ elinizi kaldırmayı sakın unutmayın. Biz de bunu Hukuk Fakültesinde öğrenemedik, Amerikan filmlerinden öğrendik zaten. 

Örnek: Çapraz sorgu sistemi daha yeni yeni ceza mahkemelerinde görülmeye başlanan bir durumdur. Amaç sanıkların birbirlerini suçlaması neticesinde ortalığın karışması ve bazı gerçeklerin bu yolla ortaya çıkarılmasıdır. Türkiye'de hiçbir avukat sorusunu doğrudan tanığa soramaz. Soru hakime yöneltilir, hakim de soruyu tanığa iletir.  Ayrıca yemin edilirken ayağa kalkmanın zorunlu olduğundan bihaber pek çok kişi, neredeyse tüm yargılama aşamasında size ders verecek kadar engin bilgiye sahiptir.

8-Sizin işinizi yaparken tek amacımız adalet, daha doğrusu sizin için adalettir; Bize para teklif etmenize gerek yoktur; Biz başka işlerden kazanırız nasıl olsa… Hatta bizi size tavsiye eden ortak dostumuz, şüphesiz size bizim ücretsiz avukatlık yaptığımızı söylemiştir. Hatta isterseniz öğlene doğru gelin de size yemek ısmarlayalım. Tahsil edilmiş parayı bizden almaya geldiğinizde makbuz imzalama zahmetine hiç katlanmayın. Hafızanız ve mertliğiniz bizim için yeterlidir, inkar edecek, hatta dava açıp bir kere daha isteyecek değilsiniz ya.

Örnek: Kulakları çınlasın,  staj esnasında dersimize giren hocamız, en büyük düşmanınız müvekkiliniz derdi. Sakın ola, müvekkilden aldığınız parayı özel işlerinize harcamayın ve alıp-verdiğiniz her para için müvekkilinizden imza alın diye eklerdi. Yalnız para değil tabii, işini yaptığınız her müvekkilden sizden ne talep ettiğini ayrıntılı olarak yazdırıp imzalatmak ileride yaşanacak sorunların önüne geçer. Bir müvekkilim, feragat ederek haklarından vazgeçtiği belgeyi, büromu 10 kez basarak benden almaya çalışmıştı, en sonunda kağıdı gözlerinin önünde parçalayarak avucuna koydum, adamı da kapı dışarı ettim.

Okurken güldüğümüz ancak avukat-müvekkil ilişkisinde gelinen noktayı anlatması bakımından düşündürücü mevzular bunlar. Elbette çok kıymetli, istisnai insanlar var, sizi anlayan, davayı kaybettiğinizde dahi emeğinize saygı gösterip sizi teselli eden, işini masrafıyla getiren, sizi yormayan  insanlar yok değil. Ama sayıları öyle az ki... Her ne kadar son düzenlemelerle yargının sac ayaklarından biri olan avukat saf dışı edilmeye çalışılsa da, işimizi güvenli ve huzurlu bir şekilde yaptığımız günleri de görürüz umarım.

21 Haz 2012

Avukat Ne İşe Yarar-1

Mail kutuma düşen bir yazıyı paylaşmak istedim sizinle. Haa, bir de halihazırda mevcut ve potansiyel tüm müvekkillerime gönderiyorum bu yazıyı:) Ayrıca örnekler, bizzat tarafımızdan deneyimlenmiş, yaşanmış gerçeklerdir.

hukuk-karikatür

1-Sorununuz hukukî olsun veya olmasın bize her yer ve saatte danışabilirsiniz. Unutmayın biz sizin için varız. Siz aradığınızda bizim ne yaptığımız hiç önemli değildir. O an sizin sorunlarınızı çözmekle yükümlüyüz.

Örnek: Gecenin bir vakti telefonunuz çalar. Uyuyorsanız uyanır, tuvaletteyseniz derhal çıkarsınız.Siz numaraya bakar ve arayanın müvekkiliniz olduğunu görünce, hayırdır inşallah, birşey mi oldu acaba diyerek telaşlanır ve telefonu açarsınız. Ama karşıdaki adam gayet rahat bir şekilde çoktan havadan sudan konuşmaya başlamıştır. Sabırla dinlersiniz ve en nihayetinde telefonun açılmasına sebep bir milyonluk soru gelir: Bizim duruşma saat kaçtaydı?

2-Her birimiz milyonlarca kanun maddesini, hatta yönetmelikleri, TBMM’de bulunan kanun tekliflerini, Resmi Gazete’de o gün yayınlanan kanunları ve hatta gazetelerdeki tüm hukuk haber ve yorumlarını ezbere biliriz. 
Örnek: Müvekkil, bir zamanlar memur olarak çalışmış, ancak işçi olarak emekli olmuştur. Telefon çalar. Konuşma şöyledir:
-Merhaba, avukat hanım,
-Merhaba...Bey.
-Bizim kanun çıkmış.
-Sizin kanun kim?
-Bizim kanun işte, dün resmi gazetede yayınlanmış. Hizmetler birleşecekmiş.
-Gözünüzaydın o zaman, hayırlı olsun.
-Sizin haberiniz yok mu?
-Yok, şimdi duydum.
-Nasıl olmaz, yayınlandı dün.
-Günlük gazete değil ya, gözden kaçırmışım ... bey. Ama haklısınız, okumalıydım, eşeklik bende!

3-Biz uyumayız, aile düzenimiz yoktur. O nedenle bizi haftanın her gün ve saatinde aramaktan çekinmeyin. Neresi olursa atlar geliriz. Arayın saatlerce konuşun, vaktimizi alıp almadığınızı sormanıza bile gerek yok.

Örnek: Avukat hastadır, hastası vardır, cenazededir, hatta ölü tam mezara koyuluyordur, farketmez, o telefon ille de çalacaktır.
-Alo
-Beni naylon faturadan aldılar, emniyetteyim, hemen buraya gelin, ifadem alınacak.
-Cenazem var, cmuktan iste, mahkeme aşamasında bakarız.
-Başın saolsun da, şimdi onlar ilgilenmezler, ama siz hemen gelirseniz, 5 dakikada alacaklar ifademi.
-Gelemem, mümkün değil.
-Ama gelmelisiniz , burdan savcılığa göndereceklermiş, bla,bla,bla...
Bu arada hoca son duayı etmiş, kafile çoktan dönüş yoluna çıkmıştır bile ama laf anlatamazsınız.

4-Her ne kadar Türkiye Barolar Birliği tarafından “danışma ücrete tabidir” denilse de inanmayın. Doktorların muayene ücretini mutlaka ödeyiniz ama bizim, yılların bilgi birikimine dayanarak da olsa, sadece iki cümle kurmak için para almamız, hele ki falanca dostumuzun göndermiş olduğu sizden hiç mümkün değildir.

Örnek: 3 saat boyunca oturup tüm hayat hikayesini anlatan müvekkil adayı, dertleriyle içinizi şişirmiş olmanın rehavetiyle çayını yudumlamaktadır. Yol gösterilir, neler yapılacağı ayrıntılı olarak anlatılır. Sıra danışma ücretine gelmiştir.
-Vekaleti çıkarın gelin, danışma ücreti olarak da 450 TL rica edeyim.
-Ne diyon sen avukat hanım, ne yaptınız ki? Hem niye bu kadar pahalı, alt tarafı iki laf ettiniz diye bir asgari ücreti size nasıl vereyim.
-Beyefendi, saati 150 TL, 3 sattir burdasınız ve yedi ceddiniz tanıma şerefine nail olduk. Ben sizinle görüştüğüm esnada başka bir işimi yapamadım, dolayısıyla bu parayı ödemelisiniz. Ayrıca iki laf için 4 sene dirsek çürüttüm, 8 yıldır da kafa patlatıyorum.

Yüzsüz adam ceplerini gösterir, parasının olmadığını söyler ve pişkin pişkin defolur gider. Daha kötüsü davasını size getirmez, sizden aldığı bilgiyi önüne gelene satar, avukatçılık oynamaya başlar ve en nihayetinde davayı ya kendisi açar ya da başka bir avulkata verir. Mesleğin ilk yıllarında sıkça düştüğümüz hatalardı. Hala da zaman zaman düşüyoruz maalesef.

5-Dava masraflarını cebimizden yaparız. Siz bir de bunu dert etmeyin. “Sen öde ben sonra veririm” demeniz yeterlidir. Allah’ın Avukatlara özel olarak para gönderdiğini hepiniz biliyorsunuz. Türkiye’de Allah bu yardımı başka hiçbir meslek mensubuna yapmaz. 

Örnek: Müvekkil elinde 1500 tane senetle gelir, o kadar ki, senetler tahsil edildiğinde küçük çapta bir malvarlığı edinecektir. Ama her zamanki gibi müvekkil cebinde şöyle irisinden bir akrep barındırmaktadır.
-Senetlerin masrafı 2.000 TL tutuyor.
-Çokmuş yavvv!!
-Eee, alacağınız da çok ama, mecbur vereceksiniz bu miktarı.
-Yavv avukatım, sen şimdi ver bu parayı, tahsil edince içinden alırsın.
-Tahsil edemezsek ne olacak?
-Yav, bakarız o zaman.
-Yok mümkün değil, prensip gereği masrafları biz ödemiyoruz maalesef.
-O zaman kalsın avukatım, başka zaman koyarız.
-Senetlerinizin süresi doluyor ama, şu tarihe kadar bulun bu parayı da zarara uğramayın.
-Tamam, tamam.
Ama bu müvekkil, gider ve parayı cebinden harcayarak piyasayı bozan bir avukat bulur ve senetleri ona teslim eder. Böylece toplumda oluşan bu yanlış yargıyı ortadan kaldırmak iyice imkansızlaşır.

Devamı yarın:)

18 Haz 2012

Geri Donusum Kalemlik

Sıcaklardan canım pek birşey yapmak istemiyor son zamanlarda. Genelde kitap okuyarak geçiriyorum günlerimi. Sizlerde durumlar nasıl?

Eşim tam bir cips canavarı, o cipsleri götürdükçe ben de kutuları biriktiriyordum, belki bir işe yarar diye. Nihayet artık depolayacak yer kalmayınca, kalemlik yapmaya karar verdim. Düzeltilecek ufak tefek eksiklikleri var ama genel itibariyle şöyle görünüyorlar.

cip-kutusundan-kalemlik

cip-kutusundan-kalemlik

Cips kutularını çeşitli boylarda kestim. İlkini akrilik siyaha boyadıktan sonra boyutlu boyayla rastgele noktalar yaptım. Alttaki ahşap parçaya ise çatlatma tekniği uyguladım.
İkincisinde ise; parçaları beyaza boyayarak peçete dekupaj uyguladım. Silikon tabancasıyla parçaları ahşaba sabitledim.
cam-tabak-dekupaj

Bu da bir ara boyadığım ama yarım kalan cam tabak serimin ilk ürünü. Enamels cam boyasıyla boyayıp peçete dekupaj uyguladım. En kısa zamanda takımı tamamlamayı umuyorum.
Herkese iyi bir hafta geçirmesini diliyorum.

8 Haz 2012

İçimizi Açan Bir Ev Dekorasyonu

Nefes alan,yaşayan,soft renklerle dekore edilmiş mis gibi bir ev... Hep birlikte detaylara göz atalım mı?

dekorasyon

dekorasyon

dekorasyon

dekorasyon

dekorasyon

dekorasyon

7 Haz 2012

Aqua Vega

   Türkiyenin en büyük, Avrupanın 2. büyük akvaryumunu görmek için haftasonu Nata Vega'ya gittik. Son derece büyüleyici bir yer, insan içerideyken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor gerçekten. Yalnız şunu da görelim, buna da bakalım diye suya öyle bir odaklanıyorsunuz ki,  gözlerde bariz bir yorgunluk oluyor çıkınca.
   Ben denizatlarını çok ama çok severim. En çok da onların yanında vakit geçirdim, gözlerimi alamadım, bir canlı bu kadar mı güzel olur?

nata-vega-alisveris-merkezi

   Akvaryuma girerken dilerseniz yeşil bir fonun önünde resminizi çekiyorlar, çıkışta da arkanıza köpekbalıkları ya da akvaryumun iç kısmından görüntülerle fon oluşturup resminizi basıyorlar. Tek resim 10 TL, 4 resim 25 TL.

nata-vega-alisveris-merkezi

Haftasonunuzu değerlendirmek için Aqua Vega Akvaryum iyi bir seçenek. Hele çocuklarınız varsa onlar için de harika bir deneyim olacak. Girişler de bir süreliğine indirimli. Tam 15 TL, öğrenci 10 TL. Bence kaçırmayın:)

aqua-vega-akvaryum

18 May 2012

Mobilya Yenileme

Geçtiğimiz haftalarda klasik Bauhaus turlarımızdan birinde daha fazla dayanamayarak Black&Decker marka ahşap kesme ve zımpara makinasını alarak mobilya yenileme işimde bir adım ileri gittim.. Eşim reyon görevlisine dert yanıyor, "kadınlar incik boncuk diye ölür, bizimki nerde hırdavat oraya dalıyor, yakında marangozhane açacağız sayesinde" diye.

zimpara-ve-ahsap-kesme-makinasi

Daha önceki yazılarımdan birinde ikinci el eşya satan bir arkadaşımızdan bahsetmiştim. Ara sıra ziyaret ettiğimizde özellikle tembih ediyorum, oymalı, kıvrımlı, orjinal eline ne düşerse mutlaka haberim olsun diye. Son ziyaretimizde bu nefis parçayı gördüm ve bayıldım. Hemen aldık eve getirdik ama zımparası gözümde büyüdüğünden bekletiyordum.

eski-masa-nasil-yenilenir

Önce zımparalayıp tozunu aldım.

eski-masa-nasil-zimparalanir

Sonra yıpranan ve çatlayan yerlerini ahşap tutkalıyla doldurdum.

eski-masa-zimparalama

Son olarak ise Polisan Matrix beyaz boyayla 4-5 kat boyadım. Küçük boy kutuyla bu boyutta bir mobilyayı rahatlıkla boyuyorsunuz, hatta bir sehpa boyayacak kadar da artıyor. Bir de boyanın özelliğinden dolayı vernik istemiyor, bu da işin en güzel tarafı.

ahsap-mobilya-boyama

ahsap-mobilya-boyama

ahsap-mobilya-boyama

Denemek isteyenlere benden bir tavsiye; fırçaya boyayı çok aldığınızda akıyor ve o an farketmeseniz de sonradan minik damlacıklar size el sallıyor. Bir daha ki sefere buna dikkat edeceğim.
Herkese mutlu bir haftasonu dilerim:)

17 May 2012

Aklına İlk Geleni Ya Da Ağzına Geleni

Damla'cım beni mimlemiş, aklımıza ilk geleni silmeden yazacakmışız. Madem öyle hazlihazırda midemi bulandıran bir konuyu paylaşayım.

Efendim biz büroda üç kişiyiz. Ben, eşim ve ortağımız. Benimle ya da eşimle görüşmeye gelen kişiler kendi halinde insanlardır, gelirler, görüşürler ve edepleriyle giderler. Hani ısrar kıyamet bir bardak çay bile içiremezsiniz.

Ortağımıza gelince... Şimdi çevre olarak kendisi bir siyasi partinin il yönetiminde, amcası adliyenin en tanınmış ve sevilen hakimlerinden. Çocukluğundan beri de hep bu tarz kalabalık ortamlarda bulunduğundan hani şahsen içinde bulunmayı pek de tercih etmeyeceğim ortamlarda ziyadesiyle bulunmuş.Bu nedenle bizim büroya eski vekiller, belediye başkanları, ne bileyim Türk Siyasi Tarihinde kendilerine totolarının büyüklüğüne göre az çok yer bulmuş pek çok şahsiyet girer. Ancaaak çıkmaz!!!

Hani yukarıda bahsettiğim edebiyle gitme meselesi var ya, hah o yok işte:) Bizim büro, öyle günlerde oluyor sana 5 yıldızlı bir otel!! Aman efendim kimler gelmiş, ooo siz de mi burdaydınız, biz de tam kalkıyorduk, aman gitmeyin biz yeni geldik, o halde tamam kalalım gibi diyaloglara kulaklarımız aşinadır vesselam. Artık çay, kahve, yemek, toplantı odasında sigaradan oluşan koca bir bulut ki, içilen sigaranın markasına ve ağırlığına göre bu buluta bir de koku ekleniyor. Artık gerisini siz düşünün.

Hadi bunlar tamam da asıl senin derdin ne derseniz, itiraf ediyorum efendim, TUVALET!!! Öyle  eu deu falan diye ağzımı yamuklaştırıp kibarlaşamayacağım, bildiğiniz tuvaletten bahsediyorum. Bizim büroda koridorun en sonundaki oda benimdir ve bilin bakalım odanın hemen yan tarafında ne var? Bildiniz, tuvalet efendim:)

Şimdi bu zat-ı muhteremler var ya, hani dışarda takım elbiseli falan, görünce bir halt zannettiğimiz adamlar, aslında ne olduklarını tam da tuvalete girince belli ediyorlar. Hayır anlamıyorum ki arkadaş, 10 yıldır tutuyordun da bizim büroyu mu bekledin, kapıdan girip merhaba diyen soluğu tuvalette alıyor, sanki kapıdaki tabelada ismimiz değil de GİRİN VE İHTİYAÇLARINIZI GİDERİN (kibar olmalıyım, kibar olmalıyım:) yazıyor!!! Ya da tuvalette lider kuruluş, bir kere girin asla pişman olmayacaksınız da olabilir, bir giren bir daha çıkmadığına göre:)

tuvalet-karikatür
Dün abartmıyorum arka arkaya 5-6 kişi girdi tuvalete, artık sonuncuda benim gözlerim kararmış, eşime "bu ne yaaa, bu neeee" diye sızlandığımı biliyorum, gerisini hatırlamıyorum. Sana ne tuvaletteki adamdan derseniz haklı olabilirsiniz, ama kardeşim bir burun bu kadar sesli nasıl silinebilir, beynin aktı lavaboya hala neyin peşindesin arkadaşım, değil mi ama? İşin en kötü tarafı da her büyük temizliğin bir sonraki günü büroya baskın yapmaları.

Tam her taraf misler gibi olmuş, çiçek gibi kokuyor derken, ertesi gün ellerinde sigaralarıyla bıyıklı amcalar doluşuyor büroya. Bundan bir zaman önceye kadar sifon çekmekten bile acizlerdi ama koca puntalarla sifonun hemen üstüne "SİFONU ÇEK" yazısını yapıştırdım da bir bakıma rahatladım, şimdi bunlara "SİFONU ÇEKER MİSİNİZ LÜTFEN" yazsam bu önemli sorumluluğu kendi iradelerine falan bıraktığımı sanp yanılırlar. O yüzden en azından sifon konusunu sağlama aldım, vicdanım rahat.

tuvalet-karikatür
Tüm bu yıpratıcı süreç sonrasında olanlar ise bünyede bir yabancılaşma, tuvaletle tüm ilişiği kesme, çamaşır suyu, tuz ruhu hatta varsa en kalitelisinden asit arayışlarına girişme gibi bir dolu zaman alan uğraşların parçası olma. Gelmeyin kardeşim, gelecekseniz de rica ederim tuvaletinizi yapın öyle gelin.

Ahşap Tepsiye Peçete Dekupaj Nasıl Uygulanır?

Herkese merhaba! Nasılsınız? Bugün sizlerle peçete dekupaj tekniği uyguladığım ve el boyamasıyla tamamladığım ahşap tepsimi paylaşmak istiy...