16 Ara 2011

Strafordan Lavanta Topları Yapımı

Evinizde mis gibi lavanta kokusunun her daim duyulması için harika bir proje. Strafor topları önce tutkala sonra lavantaya batırıp kurumasını bekliyorsunuz,ilk yarım saatten sonra elinizle hafifçe lavantalara bastırıp tam olarak yapışmasını sağlıyorsunuz. Kuruduktan sonra ise ortasındaki deliklerden geçireceğiniz iple istediğiniz yere asıyorsunuz.
lavanta-toplari-malzemeler

lavanta-topu-yapimi

lavanta-topu-yapimi
lavanta-toplari-nasil-yapilir

14 Ara 2011

Hızlı Tren YHT


yüksek-hızlı-tren

Geçenlerde acil bir iş için Konya'ya gitmemiz gerekti. Neyle gidelim diye düşünürken hadi hızlı treni deneyelim dedik.  Bir gün önceden biletleri almak için gara gittik. Aman Allahım! Mahşer yeri gibi, ben Aşti'de bile böyle kalabalık görmedim. Neyse tam tamına bir buçuk saat bekledikten sonra sıra bize geldi ve biletleri alabildik. Bu kadar uzun süreceğini bilsem internetten alırdım bileti, siz bu hataya düşmeyin.

Ertesi gün bineceğimiz trenin önünde bilet kontrolünden  geçiyoruz. Kuyruk var, bildiğiniz halk ekmek kuyruğu:) Hatta ön tarafta fakülteden hocalarımız Gül ve Bahtiyar Akyılmaz çifti de vardı. Sevindik gördüğümüze ama konuşamadık maalesef. Neyse yerimize geçtik. Detaylardan bahsedecek olursak;  ortadaki ekranda trenin kaç km/saat hızla gittiğini görebiliyorsunuz. Koltuklar konforlu, bacak mesafesi epey geniş, koltukların kenarlarında kulaklık girişi var ve 5-6 çeşit müzik türünden dilediğinizi dinleyebiliyorsunuz.

Koltukların önündeki servis sehpaları da geniş, ayrıca bardaklık ve alt tarafa da bir çöp kutusu koymuşlar. İkramlar ise ücrete tabi. Perdeleri de çok şık, güneşi kesiyor ama size rahat bir okuma ışığı sağlıyor.Trendeyken görüntü olarak size uçaktaymış hissi vermeye çalışmışlar. Evet benziyor, hatta konfor olarak uçaktan daha rahat olduğunu söyleyebilirim. Ancak canımı sıkan yolculuğun 1 saat 15 dk. süreceğinin söylenmesine rağmen 2 saati bulması. Hayır biz arabayla zaten 2 saat 15 dakikada varıyoruz. Bu duruma biraz sinir oldum açıkçası. Zaten dediğim gibi, iş acil olduğu için tercih etmişiz, yoksa mis gibi arabayla giderdik:(

Aynı gün akşam da yine trenle Konya'dan Ankara'ya döndük. İşte beni hiçbir yolculuğumda es geçmeyen cıyaklayan çocuk-geveze kadın ikilisinden ikincisi bu yolculukta da yakaladı. Tam yan tarafımızda oturuyordu ve neredeyse nefes almadan konuştu. Telefon çekmesin diye bu kadar dua ettiğimi hatırlamıyorum. Ama maalesef telefonlar çekiyordu ve kadına gün doğdu. Kadının uzuuun kendini övme ve dedikodu seansından, distribütör, pazarlamacı tarzı bir iş yaptığını anladık. Ne yapalım, madem kaçamıyoruz, dinleyelim dedik:))

Efendim bugün Konya'yı halletmiş, pazartesi Kayseri'ye uçacakmış, sonra İstanbul'da toplanacaklarmış. Neee, Adana'dan bilmem kim hanım da mı geliormuş, yandık falan, o bilmem ne hanım şöyle kötüymüş böyle fenaymış, keşke grupta o olmasaymış ayyyyy!!! Tabi sadece konuşma olsa neyse, konuşmaya eşlik eden 100 desibel volume ve 9.8 şiddetinde kahkahalardı asıl bizi sinirlendiren. Kocaman kadınsın değil mi, toplum içindesin, biraz sakin ol yahu!!
İşte bu kadın yüzünden soğudum YHT'den :)) Tamam asıl soğuma nedenim söylendiği saatte varamamış olması, ama kadının etkisi de var canım:) Yanlış anlaşılmasın kötülemiyorum, mesela daha uzak bir yere gidecek olsam yine tercih ederim ama Konya için artık tercihlerim arasında değil.Beklentileri yükselttiler reklamlarla ama bence tren sadece hızlı, yüksek hızlı değil:) Bir de yüksek sesle telefonla konuşmayın ikazları daha sık yapılmalı, çünkü kadının sesinden o ikazlar hiiiç duyulmadı bizim vagonda.

7 Ara 2011

İlk Mim Ödülüm

Bloğunu zevkle takip ettiğim şeker arkadaşım Joveland,beni mimlemiş ve ödüllendirmiş. Kendisine çoook teşekkür ediyorum.

Bu mimin şartı,kendimiz hakkındaki 7 gerçeği sıralamak:))

1- Tipik Koç burcuyum,tüm özelliklerini taşımanın avantajlarını da dezavantajlarını da sonuna kadar yaşarım.

2- Bir insanı baştan sevmezsem,yani ilk anda negatif birşeyler hissedersem,bir daha kesinlikle ısınamam. Zaten sonradan yüzde bin hissettiklerimde haklı çıkarım.

3-Eve,büroya girerken,çıkarken hep dua okurum. Anahtarı sokarken başlayıp kapı açıldığında duamı bitirmiş olmam lazım,aksi halde o gün işlerin yolunda gitmeyeceğine inanırım. Takıntı belki ama dua okumayı unuttuğum bir gün büroma hırsız girmişti.

4-Üniversite yılları da dahil hayatımda hiç sivilce problemi yaşamadım ama iş hayatına atıldıktan sonra yeni ergen gibi sivilceler çıkmaya başladı suratımda ve bu beni deli ediyor:((

5- Tam bir hidden object games hastasıyım. Yaklaşık 10 yıldır,hergün oynuyorum ve bu konuda kendimi usta seviyesinde görüyorum.(Mütevazilik diz boyu!)

6- Çocukken babaannemin diktiği çiçekleri yolarmışım. Ama aynı zamanda tavuktan da çok korkarmışım. Dahi babaannem çözümü,çiçeklere tavuk tüyü bağlamakta bulmuş:)

7- Son olarak ciddi anlamda böcek fobim var,görmesem,arkamda yürüse bile hissederim.

Mimlediklerim:
Bellinda
Mavisofra
Huzursuzruhum
Okuyan
Ojelisolucan
Cepaynası
Asortik

Edit:Sevgili arkadaşım hobihuzur da beni aynı konuda mimlemiş. Ama tembel ben,henüz haberdar oldum.(Utançtan kızaran smiley) Layık gördüğü için çok teşekkür ederim kendisine:)

2 Ara 2011

Eski Buzdolabınızı Yenileyin

Eski bir buzdolabınız var, dışı her ne kadar taşınmaktan ve kullanılmaktan dolayı eskise de içi gayet iyi soğutuyor. O halde dışını istediğiniz renk ve şekillerde değiştirebilir ve eski buzdolabınıza yepyeni bir görünüm kazandırabilirsiniz. Kara tahta boyasıyla pratik bir notluğa çevirin, stencil uygulayın, duvar kağıdı ile kaplayın ya da mobilyalar ile kapatın. Karar sizin:)


buzdolabi-yenileme

buzdolabi-kaplama

cicekli-buzdolabi-yapimi

buzdolabi-boyama
Kaynak

30 Kas 2011

Hareket Eden Tabutlar

İlginç olaylar serimize hareket eden tabutlar konumuzla devam... Bu seferki bana biraz fazla fantastik geldi. Hatta ilk okuduğumda pek çok korku filminde işlenen sahneler bir bir gözümün önünden geçti. Zaten bu tarz hikayeler, gerçekten yaşanmış olsa dahi, asla ilk haliyle kalmaz. İnsanoğlu abartmayı ve kendi korktuğu şeyi daha da korkutucu hale büründürerek başkalarını korkutmayı çok sever. Okuyun bakalım, siz ne düşüneceksiniz..
ilginc-olaylar

Olay Barbados'ta geçiyor. 1807 Temmuz'unda Bayan Thomasina Goddard'ın cesedi basit ahşap bir tabutla mezar odasının en üst katına konuldu. Daha sonra ise delilik, intihar ve cinayet gibi kötü şöhrete sahip Chase ailesinden ölenler aynı odaya konulmaya başlandı.  Ailenin reisi son derece kötü, kölelerine karşı acımasız bir insandı.

22 Şubat 1808'de bebek Mary öldü; iddiaya göre babası bebeği kızgın bir anında öldürmüştü. Bu bebek de ağır, metal bir tabutla mezar odasına kondu.

Birkaç ay sonra ailenin tuhaflığıyla bilinen delikanlısı Dorcas, kendini bahçedeki bir dolaba kilitleyip havasızlıktan öldü. Mezar odasına tabutu koymak için, iki zenci kapıyı açtı. Ağıtlar yakarak tabutu taşayanlar onları takip ettiler ve taş basamaklara yöneldiler. Sadece el fenerinin ışığı vardı. Mezarın iç kapısı açıldı ve herkes korkuyla bağırdı. Bebek Chase'in tabutu, konulduğu yerin tam karşısında ve baş kısmı yukarıda olarak dik duruyordu. Ağıt yakanlar tabutu düzelttiler ve Dorcas'ı kızkardeşinin yanına koydular. Bu olaydan
bir ay sonra Albay Chase, kendini öldürdü. O da aynı mezarlığa kondu.

8 yıl sonra Chase'lerden olan bir çocuk daha öldü ve mezarlığa getirildi. Bu süre içinde menteşeler paslanmıştı. Kapı güçlükle açıldı. Ancak içeri girenler korkudan donakaldılar. Bayan Goddard'ın tabutu normal yerindeydi ama Chase ailesinin tabutları ortalığa saçılmıştı! Bu durum son derece tuhaftı, zira ağır metal tabutlar ancak 4 kişinin yardımıyla kaldırılabiliyordu.

Bir ay sonra mezarlığa çiçek koyan bir kadın 'çatırtı' sesleri ve 'inliyen birinin sesi'ni duyduğunu iddia etti. Kadının atı da kendisi gibi korkmuş, ağzından köpükler gelmişti. Ertesi Pazar kilisenin dışında bağlı duran atlar korkuyla dörtnala tepeler kaçmaya başladılar ve oradan da denize ölüme atladılar.

Mezarlığın adı gittikçe kötüye çıkıyordu. Sırada Samuel Brewster'in cenazesi vardı. Kimi Küba, kimi Haiti'den gelen 1000 kişilik kalabalık bir cenazeydi. Şiddetli bir fırtına vardı ve dört zenci köle kurşun tabutu taşıyorlardı ki yine insanın kanını donduran aynı manzarayla karşılaştılar; tabutlar yine ortalığa saçılmıştı.

Bu noktada işe, adanın valisi Lord Combermere karıştı. Sonraki cenazeye bizzat katıldı. Bu seferki, tabutunun yeri hiç bozulmayan Thomasino Goddard'ın kızı Thomasino Clarke'ın cenazesiydi. Vali mezarlıkta bir yeraltı dehlizi olup olmadığına baktı, ancak böyle bir dehliz yoktu. Adamlara tabutu getirmeden önce ters çevrilmiş tabutları düzeltmelerini emretti. Sonra zemini ince kumla kaplattı ve kapıya yeni kilit taktırdı.Son olarak kapı alçıyla mühürlendi. Vali ve adamları alçı ıslakken yüzüklerini iz bırakacak şekilde bastırdılar.

18 Nisan 1820'de güneşli bir günde vali son kez mezarı açtı. Kapıdaki mühür bozulmamıştı. Ustalar alçıyı kırdılar ama kapıyı ancak bir iki santim açabildiler; çünkü kapıya bir şey dayanıyordu. Zorlayınca kapı açıldı, ağır bir cisim basamaklara çarparak düştü. Tabii ki bu bir tabuttu. Mezara girdiklerinde Dorcas Chase'e ait bir kol kemiği gördüler, tabutun kenarından dışarı sarkmıştı. Bu defa Bayan Goddard'ın tabutu dahil bütün tabutlar rastgele yerdeydi. Vali pes etti. Cenazeyi başka bir yere gömdürdü.

Londra Bilim Müzesi ve Fizik Araştırmaları Derneği'nden araştırmacılar olayı araştırdılar ama hiçbir cevap bulunamadı. Tabutlar, yer hareketlerinden dolayı devriliyor olamazdı, çünkü mezar bir mercan yatağına yaslanıyordu. Giriş kapısından başka hiçbir yeraltı dehlizi yoktu. Kapıdaki mühür bozulmadığına göre birinin gizlice içeri girmesi imkansızdı. Mezara konulan mücevherlere dokunulmamıştı, dolayısıyla mezar hırsızlarının işi de değildi. Mezarlık bir daha asla kullanılmadı.
Kaynak


26 Kas 2011

Vintage Küp Boyama

Zamanında kardeşimin ayakkabı boyasıyla boyadığı bir sürü küp vardı annemlerde. Son gittiğimde getirdim hepsini.
dekoratif-küp-boyama

Küpü önce enamels butter pecan rengi ile 3 kat boyadım.Ardından yazıcıdan çıktısını aldığım vintage dekupaj resimlerini şeritler halinde kestim ve rastgele dekupaj tutkalı ile yapıştırdım. Anahtar ve tavuskuşu resimlerini de yine farklı resimlerden keserek kiremit rengi hamurla kabarttım.  Kulp kısmına kınnap tarzı bir ipi silikonla yapıştırdım, üzerine deniz kabukları ekledim.

dekoratif-küp-boyama
Aynı iple tutkallayarak balona sardım ve şu meşhur dekoratif  toplardan yaptım.

tutkalli-ipten-dekoratif top

24 Kas 2011

Rüyanızda Bu Adamı Gördünüz Mü?

Çözülmemiş, saklı kalmış olaylara karşı epey ilgim vardır. Hem bu tarz şeyleri araştırmayı hem de çevreme anlatmayı severim. Bu nedenle blogumda artık bana ilginç gelen tuhaf olaylara dair hikayeleri de paylaşmaya karar verdim. İşte bunlardan ilki:

ilginc-olaylar

2006 yılında New York'ta tanınmış bir psikiyatr, kabul ettiği hastasının garip bir rüyasını dinledi. Bu rüyada hasta, bir adamın kendisine hayatıyla ilgili tavsiyeler verdiğini görmüştü. Üstelik bu yüzü rüyasında ilk kez görmüyordu. Aynı adam daha önce de sıklıkla rüyalarında ortaya çıkıyordu.

Kadın hasta, bu adamı hayatı boyunca hiç görmediğine ve kesinlikle tanımadığına yemin ediyordu. Haliyle neden sürekli rüyasında gördüğünü de bilmiyordu. Psikiyatristin isteği üzerine hastanın rüyasında gördüğü bu adamın bir robot resmi çizildi.

Ancak resmin kime ait olduğu elbette bir sır olarak kaldı. Birkaç gün sonra bir başka hasta, psikiyatristin masasında duran bu resmi gördü ve psikiyatriste şu soruyu sordu: Bu adamı tanıyor musunuz? Ve devam etti "Onu sürekli rüyamda görüyorum ama kim olduğunu bilmiyorum!"

Doktor bu olay üzerine başka doktor arkadaşlarına da bu resmi gönderdi ve hastalarına bu resimdeki adamı rüyalarında görüp görmediklerini sormalarını istedi. Birkaç ay için arkadaşlarından cevap geldi. Dört hasta daha, resimdeki adamı rüyalarında gördüklerine dair yemin ediyordu. Robot resimden "Bu adam!" diye ürkerek bahsediyorlardı! Bu iddiaların ortaya atıldığı tarih olan 2006'dan günümüze kadar birbirini daha önce görmemiş tam 2000 kişi bu adamı rüyasında gördüğünü iddia etti. Üstelik bu insanlar aynı ülkede bile değildi. Los Angeles, Berlin, San Paulo, Tehran, Beijing, Rome, Barcelona, Stockholm, Paris, Yeni Delhi, Moskova gibi birçok ülke merkezinden insan bu adamı arıyordu. Şehir efsanesine dönen bu adam hakkında ortaya çeşitli teoriler atıldı. Buna göre; toplumda birbirine benzer travmalar ve dramlar yaşayan insanların birbirine benzeyen rüyalar görmesi mümkün olabilirdi.

Dindar kişilerin olaya getirdiği yaklaşımsa daha fakrlıydı. Onlara göre bu resim, kişinin büyük yaratıcı yerine kafasında konumlandırdığı imajdı. Bu görüşe göre tanrı kendisini insanlara bu şekilde gösteriyordu. Bu nedenle onun rüya görenlerin zihninde yer ettiğine inananlar vardı.

Bu adam hakkında en ilgi gören teori ise rüya sörfü teorisi.Teoriye göre bu adam, insanların rüyalarına görmeyi başaran, gerçek hayattan bir insan. Psikolojik özel yetenekleri sayesinde buna muktedir biri!

Garip değil mi? Neyse, şimdi siz de dikkatlice bakın resme. Belki zamanın birinde siz de görmüşsünüzdür bu adamı rüyanızda:)

Ahşap Tepsiye Peçete Dekupaj Nasıl Uygulanır?

Herkese merhaba! Nasılsınız? Bugün sizlerle peçete dekupaj tekniği uyguladığım ve el boyamasıyla tamamladığım ahşap tepsimi paylaşmak istiy...