Seyahat Fotoğrafları için Anı Albümü

Herkese merhaba! Nasılsınız görüşmeyeli? Umarım keyfiniz ve sağlığınız yerindedir. En son tatilden önce yazmıştım. Tatilden sonra adli yıla hızlı bir giriş yaptık. Hem Ankara hem de şehir dışı işler oldukça yoğun. Bu yoğunluktan kalan zamanlarda albüm yapmaya devam ediyorum ancak bloga yazı eklemek için uygun zamanı bir türlü bulamıyorum. Fotoğraflar, videolar dağ gibi birikti. İnşallah önümüzdeki günlerde daha çok fırsatım olur.

Bu albümü Bursa'dan Amine Yağmur Hanım için hazırlamıştım. Yanılmıyorsam yılın ilk aylarıydı:)) Amine Hanım erkek arkadaşıyla 15-20 şehri kapsayan bir Avrupa seyahatine çıkacaklarını ve bu seyahatte çekecekleri fotolar için vintage bir albüm istediğini söyledi.

 Malum neredeyse 4 yıldır albüm hazırlıyorum ve scrapbook albümlerinde kullanılacak serilerin neredeyse tamamını gözüm kapalı biliyorum. Bu nedenle Amine Hanım hem vintage hem de bir gezi albümü isteyince ben de scrapbook kağıtları arasında çok sevdiğim, açık ara kaliteli ve oldukça ağır gramajlı olan, içerisinde eski haritalar, vintage ulaşım araçları ve desenler olan bu nefis seride karar kıldım.

Albümlerde standart olarak 20cm*20cm ve 25cm*25cm olarak iki ebatta çalışıyorum. Bunların dışında yaptığım ama bir türlü yaynlama fırsatı bulamadığım devasa albümlerim de var ancak onlar tamamen ihtiyaca göre hazırlanmış özel çalışmalar. Bu albüm de 20cm*20cm'lik bir mini albüm. 6 yaprak 12 sayfadan oluşuyor ve toplamda 60-80 fotoğraf kapasiteli. Kullanıma bağlı olarak bu sayı artabilir ya da azalabilir.

Amine Hanım Jeux d'enfants filmini, Şirinler'i, atlı karıncaları, kar kürelerini vs.çok sevdiklerini belirtmiş, albümde de bu detayların kullanılmasını rica etmişti. Mümkün mertebe hemen hepsine yer vermeye çalıştım. Bu da yine o süper şahane filmden bir replik:"Var mısın, yok musun?"

 Albümün videosu hemen aşağıda. Detayları merak edenlere tavsiye ederim. Videoyu izlerken sağ alt köşedeki çark simgesinden HD ayarını seçmeyi unutmayın lütfen. Şimdiden keyifli seyirler ve en kısa sürede görüşmek dileğiyle. Hoşçakalın!

Küçük Prens Berk Mini Album

Merhaba! Herkesin kurban bayramını kutlarım. Umarım sağlıkla, mutlulukla ve sevdiklerimizle birlikte daha nice bayramlar yaşarız, zengin ve çalışkan ülkemizin değişmez bir geleneği olarak tatilimiz de uzun, keyfini çıkaralım:)

Küçük prens temalı bu 20cm*20cm ebatlarındaki albümü, Kıbrıs'tan sevgili Yeliz Hanım'ın minik bebeği Berk için hazırladım.

Albüm, tıpkı diğerlerinde olduğu gibi bol miktarda cep, interaktif bölüm ve kart içeriyor. Yenidoğan bebekler için hazırlanan albümlerde amaç; bebeğin ilklerini kayıt altına alabilmek, çekilen fotoğraflarla birlikte o fotoğrafa ilişkin anıyı yazabilmek, bebeklerin ağzından çıkan ve sadece anne-babanın çözebildiği kelimeleri sıcağı sıcağına depolayabilmek aslında. Kendimden biliyorum; Ela'nın hemen her halini kaydetmeye çalışırken arada kaçırdığım ve tekrarı olmayan şeyler olduğunda resmen karalar bağlıyordum:) Neyse ki artık büyüdü. Ben hala devam ediyorum elbette ama artık böyle bir durumda "Hadi annecim, bi daha söyle" diyorum ve rahat rahat kaydediyorum:))

Bu arada bloga uğrayamama durumundan son derece muzdaribim. Aslında genel olarak pek kimsenin uğramadığını düşünüyorum. Daha hızlı paylaşım araçları varken blogla uğraşmak biraz vakit alıyor elbette ama bence blog güzel bir el yazısıyla doldurulmuş bir günlük gibi. Şipşak notlar aldığımız ufak bir defterden farklı. Özen istiyor, zaman istiyor, emek istiyor. Umarım kışa doğru bloglarda yaz başlar da şenlenir buralar.
Bir de bu sene, şaka yapmıyorum, şehirler arası yolda uçan bir leyleği tam da yuvasına konmak üzere bacaklarını uzatmışken ama henüz havadayken gördüm:)) Hani o konmadan önce, havada asılı kaldığı kısacık andan bahsediyorum, bildiniz değil mi? Ondan mıdır bilmem sürekli geziyoruz. Bir ara size Güzel Atlar Ülkesi'nde nasıl ata bindiğimi, Amasra'nın koylarında nasıl yüzdüğümü, bayramdan sonra gideceğim Antalya tatilini falan anlatırım. O zamana kadar kendinize çok iyi bakın ve hemen alttaki videoyu izlemeyi unutmayın. Hoşçakalın!

Linking to:

mini-album-makers-challenge

Kullanım Kolaylığı ve Estetik Bir Arada

Derin dondurucuların faydalarını anlatarak zamanınızı almayacağım, uzun süreli gıda depolama için başka bir seçeneğin olmadığını zaten biliyorsunuzdur. Henüz bilmiyorsanız da, bu yılki Kurban Bayramı’nda öğreneceksiniz zira etleriniz buzdolabı içerisinde en fazla bir hafta dayanacak! Yani ister et, isterse de diğer gıdalar için uzun süreli depolama yapmak istiyorsanız, bir derin dondurucu kullanmanız gerekiyor. Bu bakımdan iki seçeneğiniz var: yatay ve dikey derin dondurucu modelleri. Yatay olanlar bir sandığı andırıyor ve kapakları üst kısımda yer alıyor. Dikey olanlar ise aynı bir buzdolabı gibi:

                                                              

Neden derseniz, her şeyden önce markası güven veriyor. 60 yılı aşkın bir süredir derin dondurucu üretiyorlar ve bu nedenle benzersiz bir uzmanlıkları bulunuyor. Unutmayın, bu cihazları on yıllar boyunca kullanmak için alıyorsunuz ve he sağlamlıkları, hem de servis ağlarının yaygınlığı önem taşıyor. Gelelim tasarıma:  Ben bu tasarımı seviyorum zira kullanması daha pratik geliyor: Aynı bir buzdolabı gibi rahatça kullanabiliyor, hatta buzdolabının yanına koyarak uyumlu ve estetik bir görünüm elde edebiliyorsunuz (ben öyle yaptım, tavsiye ederim).

Hayallerin Gerçeğe Dönüştüğü Yer: Pixers

Herkese merhaba. Bugün sizlere dekorasyon tutkunları başta olmak üzere hemen herkesin aklını başından alacak muhteşem bir siteden bahsetmek istiyorum: Pixers!

Pixers kendini "Dağları yerinden oynatabilen süper güçlere sahip çalışanlarla, çeşitli duvar kağıt/resimleri, baskılar ve posterler ile iç mekanlarınızın düzenlenmesine ve kişiselleştirilmesine yardımcı olan, hayallerin gerçekleştiği, sizi çevreleyen mekanların büyülü bir değişime uğradığı yer" olarak tanımlamış. Bana kalırsa az bile söylemiş. Çünkü Pixers sıradan bir online satış sitesi değil, akıl almaz çeşitlilikte ve kalitede desenlerin satıldığı bir pazar yeri ve gerçekten büyülü. Okuyunca siz de bana hak vereceksiniz.

Pek çoğunuzun bildiği üzere, benim hobi olarak ilk göz ağrım ahşap boyama ve dekupaj. 6 yıllık dekupaj resimleri arşivim için artık harici bellek kullansam da beğendiğim resimleri hala ilk günkü heyecanla depolamaya devam ediyorum. O göz alıcı desenleri, birbirinden güzel resimleri kaydederken sadece küçük ahşap objelerde değil, çok daha büyük mekanlarda hayal etmişliğim çoktur. Hatta hatırlayanlar olacaktır; eşimle olan bir fotoğrafımızı bir program yardımıyla büyütüp A4 boyutunda çıktılar alıp, 9 parçadan oluşan koca bir duvar panosu hazırlamıştım. Çünkü sevdiğim, beğendiğim, benim için anlamı olan, beni anlatan ya da bir anlığına bile olsa beni etkileyen görselleri yaşadığım mekanda ya da kullandığım eşyalarda görmeyi seviyorum.

Eğer sizin de böyle hayalleriniz varsa, Pixers sunduğu milyonlarca desen ve sonsuz sayıda resimle hayallerinizi gerçeğe dönüştürüyor. Üstelik bunu yaparken çevreye ya da insan sağlığına en ufak bir zarar vermiyor. Çünkü Pixers, ekolojik dengeyi gözeten çevre dostu teknolojiler kullanıyor.

Duvar resimleri herkesin ihtiyacına -ya da hayallerine- göre ve farklı kullanım alanı seçenekleriyle sunuluyor. Bu da, yediden yetmişe hemen herkesin zevkine uygun bir ürünü kesinlikle bulabileceği anlamına geliyor.

Bilirsiniz dekorasyonda fark yaratmanın en etkili yollarından biri, odak noktası olan duvara çarpıcı bir duvar kağıdı uygulamasından geçer. Ama duvar kağıdını hakkıyla uygulamak uzmanlık gerektirir. Tıpkı dekupaj tekniğinde olduğu gibi tutkalını iyi sürmek, desenleri takip etmek, hava kabarcığı olmamasına dikkat etmek gibi detaylar, daha uygulamaya başlamadan insanı bu işten vazgeçirebilir. 

Şimdi sıkı durun! Pixers, yaşadığımız mekanı benzersiz hale getirmemizi çocuk oyuncağına çeviren  müthiş bir teknoloji sunuyor:Pixerstick!

Pixerstick, istediğiniz zaman kolayca yapıştırıp, istediğiniz zaman kolayca yerini değiştirebileceğiniz dayanıklı, uzun ömürlü, yapışkan bir malzeme. Düşünsenize, sevdiğiniz desen bugün duvarda ama bir ay sonra sıkıldınız ve desen hooop dolabınızda ya da masanızda. İşte bu kadar basit. Müthiş bir özgürlük değil mi?

Özgürlük demişken, bir anne olarak 3 yaşındaki kızımın, içindeki o önlenemez sanatçı yanını ortaya koymasını şiddetle destekliyorum ama belli sınırlar dahilinde elbette:) Çünkü elinde, ucundan sulu boya damlayan bir fırçayla eşyalara doğru depar atan ya da o büyük şaheserini her nedense koridorun duvarlarına resmetmeye kalkışan bir çocuk karşısında, ev hanımı damarı kabarmayacak bir kadın tanımıyorum:)

Bu durumun Pixers ile alakasına gelirsek... Pixers anneleri çok rahatlatacak, bunu yaparken de çocukların hayal dünyasına katkı sağlayacak harika bir şey yapmış ve yıkanabilir duvar resimleri üretmiş. Boyama kitabını andıran görsellere tek kelimeyle bayıldım, bence hayat kurtarır:)

Peki yıkanabilir duvar resimleri sadece çocuk odaları için mi derseniz, cevabım elbette hayır. Suya/neme dayanıklı ve son derece hijyenik bu süper şahane ürünü banyo ya da mutfağınızda da tercih edebilir, klasik fayans görünümünü harika görsellerle renklendirebilirsiniz. Maldivler manzarasında duş alıp New York manzarasında yemek yediğinizi hayal edin, harika değil mi?

Yazının başında bahsettiğim işin büyülü kısmına gelirsek... İskandinav tarzı çok sevdiğim ve evimde de mümkün mertebe uygulamaya çalıştığım bir stil. Sayfalar arasında gezinirken, önce "bunu deneyebilirim" mantığıyla ufak bir resim seçtim. Birkaç sayfa sonra masamı, giysi dolabımı ve hatta buzdolabımı "neden olmasın" diyerek listeye aldım. Siteden çıkmaya yakın artık yatak odaları ve salon için tüm desenlerim şüpheye yer bırakmayacak derecede netti. Yani ufak bir resimle başlayan gezintim, evin yarısını değiştirmeye karar vermemle sonuçlandı.Resmen büyülü işte:)

Özetle; Pixers ürünü vitrine koyup satan bir mağaza değil. Sizi dinleyen, hayallerinizi önemseyen, rüyalarınıza yol gösteren ve sizi tam olarak nasıl bir mekanın mutlu edeceğini şıp diye anlayan gerçeküstü bir yer. Yapmanız gereken tek şey siteye girip milyon çeşit Pixers deseni arasında kendinizi kaybetmeniz ve yaşadığınız mekana sihirli Pixers değneğini değdirebilmeleri için süper güçlü çalışanlarla iletişime geçmeniz. Bu kadar basit! Hayallerinizin peşinde çok keyifli bir yolculuğa çıkıyorsunuz, şimdiden iyi eğlenceler:)

Toprak Bebek Anı Albümü

Herkese merhaba! Bu yağmurlar hiç bitmeyecek galiba derken şimdi de kavuran sıcaklarla boğuşuyoruz. Eskiden ailenin büyükleri kırk yıllık meteorologlar gibi mevsimine göre, ay ay hatta gün gün rapor verirler, ne zaman yağmur yağacak, tipi kapımızı ne zaman çalacak, hangi fırtınanın ardından bahar gelecek hepsini bilirlerdi. Hatta meteorolojiye pek de güven duyulmazdı çünkü çoğu zaman çuvallardı:) Ama şimdi durum tam tersine döndü. Mevsimler yer değiştirdi ya da aylar biraz ileri kaydı. Tam olarak dünyaya ne yaptık bilmiyorum ancak kaderiyle çok fena oynadığımızdan eminim.

Mersin'den Selin Hanım'ın yeğeni Toprak bebek için hazırlamıştım bu scrapbook anı albümünü. Soft renklerden hoşlandığını söyleyince, içinde çok yumuşak maviler, yeşiller, griler ve sarılar barındıran bu seride karar kıldım.

Albüm 25cm*25cm ölçülerinde. 6 yaprak, 12 sayfadan oluşan albüm, bu haliyle 80-100 fotoğraf kapasiteli. Ancak kullanıma bağlı olarak daha az ya da daha çok fotoğraf sığdırmak mümkün.

Albümü, bir sayfa interaktif, bir sayfa cep olacak şekilde hazırladım. İnteraktif sayfalar 10cm*15cm, ceplerdeki kartlar ise 13cm*18cm ebatlarında fotolar için uygun. Bunun dışında notlar ve küçük hatırlatmalar için de çok sayıda etiket mevcut.

Albümün videosu hemen aşağıda. Detayları merak edenler izleyebilir. Şimdiden keyifli seyirler, hoşçakalın:)

Ela Masal-3. Yaş

Canım Yavrum,

Şükürler olsun ki,  koca bir seneyi daha bitirdik birlikte. Artık 3 yaşında, bizim bile zaman zaman kullanmaya üşendiğimiz edat ve zarfların bol miktarda yer aldığı müthiş düzgün cümleler kuran, radyoda çalan yerli-yabancı bir sürü parçayı daha ilk tınısını duyar duymaz tanıyıp eşlik eden, poposunun üzerinde 5 dakikadan fazla oturmayan, dans etmeye, etkinlik yapmaya bayılan, oyun evi müptelası, gördüğü herkesle saniyeler içinde muhabbete girebilen çok sosyal bir birey oldun pamuk kızım. Favori soruların; "ama niye" ve "bayıldın mı".

Geride kalan 3 yıla bakıyorum da, koca bir ömür gibi. O kadar çok kilometre taşı var ve hepsi de o kadar önemli ki senin için, bizim için... Anne sütünden seni nasıl ayırmam gerektiğini bilmiyordum mesela. Tabi senden önce benim bu duruma hazır olmam gerekiyordu ve ikimizin aynı frekansta buluşması tam olarak 28. ayı buldu. Evet sen tam olarak 28 ay anne sütü aldın bebeğim ve ben de haklı bir gururla sende gördüğüm pozitif ne varsa anne sütüne bağlayabilirim bence:)
Sonra şu tuvalet eğitimi meselesi... Açıkçası bu konuda daha rahattım ve zamanı geldiğinde senin şıp diye işi çözeceğini biliyordum. Bu nedenle 3 yaşına yaklaşmanı bekledim ve ailece hazır olduğumuzu düşündüğümde çıkarıp attım bezini. Tuvalete her gidişinde bir sticker verdim sana ve bu yöntem seni gerçekten çok eğlendirdi. Bir iki kaçak haricinde öğreniverdin tuvalete gitmeyi. Hala inanılmaz geliyor senin bana tuvaletinin geldiğini haber vermen, ne tuhaf...

Yavru kuşum o dillerini yerim senin çünkü çok tatlı konuşuyorsun, olan biteni çok tatlı anlatıyorsun, bayılıyoruz seni dinlemeye. Dedim ya, bir cümlede olması gereken ne varsa sen hiç atlamadan, tam yerinde, tam zamanında kullanıyorsun. Bazen konuşurken öyle şeyler söylüyorsun ki ağzımız yarım metre açılıyor resmen:)  "Bu tam bir muamma" ya da "nitekim böyle oldu, çünkü başka çaresi yoktu" deyip bizi dumura uğratıyorsun:)

Bu arada seni birkaç ay önce bir reklam ajansına kayıt ettirdik. Aradan çok geçmeden birkaç reklam görüşmesi için çağırdılar. Bunlardan biri de bir bebe bisküvisi reklamı idi. Gittik gitmesine ama şöyle bir problem vardı; sen o bisküviden pek hoşlanmazdın, hatta mecbur kalmadıkça yemezdin bile. Neyse kısa bir tanışma faslından sonra oyun almak istediler. Senaryoya göre, senin bir kaşık sütle karışmış o bisküviden yemen ve çok beğenmen gerekiyordu. Ancak sen kaşığın daha yarısındayken "ögghhhhh" diye bağırdın ve gülerek uzaklaştın:) Ah evet, kameralar kayıttaydı:)))) Yalnız odadan çıkarken ilginç bir şekilde masaya yaklaştın ve birkaç tane bisküviyi eline alıp yemeye başladın yolluk niyetine. Seçilemedin ama seninle hatıralarımız arasına süper bir hikaye ekledin, hem de tek başına:)

Değişik takıntıların var kuzucum. Mesela benden herhangi bir şeyi uzatmamı istemişsen ve o şeye daha yakın olan baban sana uzatmışsa kesinlikle almayı kabul etmiyorsun. O şeyi illa istediğin kişi verecek sana. Ya da senden bir şey yapmanı istediğimizde sesimiz biraz sert çıkmışsa, "güzel konuş anne/baba, güzel söyle bana" diyorsun ve yumuşak bir ses tonuyla, tatlı bir söz söylemezsek o şeyi asla ama asla yapmıyorsun. Çok mecbur kalırsak her ebeveyn gibi bizim de bazı etkili rüşvet, tehdit ve şantaj malzemelerimiz var elbette ama sen büyüdükçe güncellemek gerektiğinden o da ayrı bir yorgunluk konusu olabiliyor. Yalan yok, söyleniyoruz, bazen şikayet ediyoruz ve evet çok yoruluyoruz, bazı akşamlar-haftanın 7 günü filan- hem ruhen hem bedenen tükenmiş oluyoruz ama sabaha hepsi geçmiş oluyor neyse ki. Yıllar sonra bu günleri hep güzel hatırlayacağız biliyorum, çünkü sen bizim en kıymetli, en tatlı yorgunluğumuzsun hayatım...

Ve elbette güllük gülistanlık zamanların yanında delirdiğimiz, birbirimizi delirttiğimiz anlar da oluyor güzel kızım. Aslında bizim en büyük korkumuz senin canının yanması, bir yerlerden düşmen, markette son hız koşarken birileriyle çarpışman vs. Yani başına gelebilecek-Allah korusun- herhangi bir kazanın ihtimali dahi bizi hemen birer nazi subayına çevirebiliyor. Eh, senin de özgürlüğüne ve koşmaya en az bir tay kadar düşkün olduğun herkesin malumu. Bu nedenle bizim kısıtlamalarımız seni hırçınlaştırıyor, senin hırçınlığın bizi geriyor falan derken bir bakıyoruz ki bizim ikizler burcu denge timsali minik kızımızın modu bir anda değişmiş ve kriz sona ermiş:))

Ve büyüyorsun, hızla...Boyun parmak ucumdan dirseğime kadarken ne zaman ışıkları açabilecek kadar uzadın, ne zaman "Ela bacaklarım ağrıdı, kucağımdan in annecim" dedirtecek kadar ağırlaştın? Hala beraberiz ve hala doğduğundan beri hiç ayrılmadık. Ama okul vakti yaklaşıyor bebeğim ve biz birbirimizi en azından gözümüzle takip etmeden nasıl yapıcaz, nasıl ayrı kalıcaz gerçekten bilmiyorum...

Koca bir yılı özetlemeye çalıştım ama herşeyi anlatmaya bu sayfa yetmez canımın en içi... Ama seninle ilgili dileklerim de dualarım da hep aynı biliyosun ve şimdi de aynen geçen sene olduğu gibi tekrar etmenin tam zamanı bence...Seni doğurduğum güne şükürler olsun. Seni bize verene şükürler olsun. Allah nazarlardan saklasın seni güzel kızım benim. İnşallah çok iyi yürekli, cesur, kendine güvenen, ayakları yere sağlam basan, dürüst bir insan olursun. İyi bir eğitim alıp sevdiğin işi yaparsın. Dilerim bir sürü dil öğrenirsin ve tüm dünyayı gezersin. Bak bunun için iki kez dua ediyorum:) Ve gezdiğin yerlerde, bir sürü insanın hayatına dokunup hepsinde güzel anılar, unutulmayacak izler bırakırsın. Aynı anda pek çok kişinin aklından geçip, yüzleri gülümsetip, hep iyilikle anılan bir insan olursun inşallah. Allah sana güzel yazılar yazsın, hep iyilerle karşılaştırsın can parçam. Çok sağlıklı, çok mutlu, çok uzun bir ömrün olsun. Nice yıllara, nice yaşlara güzel kızım. Daha önce söylemiş miydim nefesim, boğazımdaki düğümüm, kalp çarpıntım, seni çok, çok, çok seviyorum...

Suyun En Sağlıklı Hali

Sıcak havaların gelmesiyle birlikte buzdolabına sürekli su koymaktan bıktınız mı? Suyu sağlıklı ve pratik bir şekilde tüketmek mi istiyorsunuz? O zaman size güzel bir haberim var:, tüm bunları ve daha fazlasını sunuyor.

Açıkçası bundaki en büyük etkenlerden biri, su pınarının toplam 3 adet musluğa sahip olmasıydı. Muhakkak denk gelmişsinizdir, diğer su sebillerinde biraz soğuk, biraz da sıcak su musluğundan doldurur, “ılık” su elde etmeye çalışırsınız. USP 20’de böyle bir sıkıntı yaşamanıza gerek yok, üçüncü musluk damacanadaki suyu doğrudan (ısıtma/soğutma yapmadan) veriyor ve bu sayede hiç zaman kaybetmiyorsunuz. Aynı şekilde, havaların ılıman olduğu dönemlerde sebili ısıtma ve soğutma özelliklerini tamamen devreden çıkararak da kullanabilir, enerji tasarrufu yapabilirsiniz.
Üç musluğa sahip olması önemli bir avantaj olsa da,  satın alma kararı vermemizdeki tek etken de değildi.Su tankları paslanmaz çelikten imal edilmiş ve yeni su sebili mevzuatına da uygun. Yani sağlıksız parçalar içermiyor. Saatte 5 litre soğuk, 2 litre sıcak su kapasitesi sunuyor. Suyu 5 derece kadar soğutup, 85 dereceye kadar da ısıtabiliyor. Tasarımı ise sade, kullanışlı ve dayanıklı: Uzun süre boyunca kullanabileceğiniz daha bakar bakmaz anlaşılıyor.