Çocukluğumdan sık sık hatırladığım ve çok hoşuma giden bir sahne var. Dedemlerin arka bahçedeki iki devasa dut ağacının arasına kurulan hamak şeklindeki salıncak, içinde yatan ve tek başına ağır ağır sallanan ve sallanırken 50 yıllık dut ağaçlarının birbirine girmiş dalları arasından masmavi gökyüzünü izleyen 7 yaşındaki ben. Bahçeye yer yer düşen güneş ışıklarında uçuşan toz zerrecikleri ve arada lütfedip öten tembel kuşların sesleri dışında çıt çıkmayan bir güzel bahçe. Saat öğleden sonra üç buçuk dört ve saatin beş olmasına daha en az 10 saat var. Çünkü çocuğum ve günler altmış saat uzunluğunda biliyorsunuz. Zaman hiç geçmiyor, ya da çok yavaş geçiyor ne güzel:)
Hiç düşündünüz mü, zaman çocukken neden bu derecede yavaş, yaş ilerledikçe ise yarış atı kıvamında geçiyor? Ya da tehlike anındaki o birkaç saniyelik zaman diliminde neredeyse bir filme konu olacak kadar çok sahneyi, önemsiz detayları bile bir anda hatırlamanın sebebi ne? Ya bazı günler bir anda uçup giderken bazılarında sıkıntıda patlamamız? Aslında hep merak ettiğim bu konuda birazcık interneti karıştırsam muhtemelen daha erken öğrenirdim ama bu bilgi onu içten içe aradığımı bilirmiş gibi tesadüfen, hop diye düştü önüme resmen.
Yapılan bir araştırmaya göre küçük hayvanlar, mesela böcekler ve küçük kuşlar daha büyüklerine oranla zamanı daha slow motion tadında yaşıyorlarmış. Aslında zaman aynı zaman ancak, bir saniyede bize göre çok daha fazla detayın farkına varıp kaydedebildikleri için zaman onlara göre daha yavaş işliyormuş. Bunun sebebi ise elbette tehlikelerin geç olmadan farkına varıp kaçabilmeleri için.
Biz de yaşarız bazen buna benzer şeyler. Uç bir örnek vermem gerekirse; bazen ölümle burun buruna geliriz ve çok korkarız. "Hayatım bir film
şeridi gibi gözlerimin önünden geçti" deriz. O anda normal vakitte
düşünemeyeceğimiz her şeyi düşünürüz, etrafımızdaki tüm detayları can
alıcı bir şekilde kaydederiz, kurtulma planları yaparız, ailemizi,
sevdiklerimizi düşünürüz. O tehlikeli durum geçtiğinde anlarız ki
aslında aradan sadece birkaç saniye geçmiş, oysa bize bir ömür gibi uzun
gelmiştir.
Ana fikir şuymuş, hakkında en fazla anıya sahip olduğumuz olay,
inanmamızın, kavramamızın en uzun sürdüğü olaylarmış. Bu da çocukken
zamanın neden yavaş geçtiğini açıklıyor. Bir çocuğun tecrübelerinin
hepsi çok yeni ve beyin sürekli yeni anıları kaydediyor. Büyüdükçe,
yapılan işler belli bir rutine oturdukça, tekdüze ve sıkıcı bir hayata
sahip oldukça yeni anı üretme işi de rafa kalkıyor haliyle. Her şey çok
tanıdık. İş, okul, yollar, market, hepsi aşina olduğumuz şeyler.Bunu kırmanın bir yolu var elbette. O da zamanımızı -hafta sonlarımızı mesela- değişik aktivitelerle doldurmak. Bir gün boyunca daha önce denemediğimiz eğlenceli aktiviteler yaparsak o esnada çok eğlendiğimiz için zaman hızla geçer. Ancak günlerden pazartesi olduğunda aradan çok uzun zaman geçmiş gibi bir algıya kapılırız. Çünkü zamanı dolu dolu kullanmış, eğlenmiş ve yeni hatıralar oluşturmuşuzdur.
Bu romantik düğün anı albümünü, aylar önce, yeni evlenen Sema Hanım ve eşi için hazırlamıştım. 25cm*25cm ebatlarındaki albümde pastel renkler kullandım ve dantel ve kelebek detaylarıyla hareketlendirdim. Gerisi bildiğiniz gibi. Mutlulukla kullansınlar. Albümün videosu hemen aşağıda. Kanalıma abone olmayı unutmayın, görüşmek dileğiyle, hoşçakalın:)
Yorumlar
Sıradanlıklar bir de şu elektronik aletler diye düşünüyorum. Bazen beş dakika balkona çıkıp oturuyorum, yalnızca kuşları izliyorum, o kadar uzun geliyor ki ;)
Şehir insanı böyle yapıyor sanki, tatillerde daha yavaş geçiyor zaman, Yalova'dayken mesela, köyde bahçede otururken, o anda, tam da orada olabiliyorum, bir sonraki işi, sorumluluğu düşünmeden...
Albüm yine şahane, ellerine sağlık :)