Avukat ne işe yarar konulu yazıma devam ediyorum.
1-Dava harçlarının yüksek olması durumunda, bilirkişi ücretini fahiş bulduğunuzda yine bize kızıp söylenebilirsiniz. Çünkü Yasama organındakiler işi bize bıraktığından ve hakimler de bu işe hiç karışmadığından, bunları biz belirliyoruz.
Örnek: Müvekkil gelir.
-...Bey, kanun değişti, artık kısmi dava açamıyoruz, yani 100 TL ile dava açtığımız günler geride kaldı.
-Nasıl yani?
-Yani, artık tam olarak alacağınız ne kadarsa, harç, bilirkişi ve keşif masrafını peşin peşin yatırıyorsunuz.
Dava sonunda artan olursa iade ediliyor.
-Yavvv, öyle şey olur mu, daha geçen gün bizim bir tanıdık açtı, beş kuruş vermedi cebinden, bir yanlışınız
olmasın?
-Yok yanlışlık falan, artık tüm harçlar peşin alınıyor.
- Olmaz avukatım, sen yanlış biliyorsun, ben gidiyim de o dava açan arkadaşa bir danışayım. O kadar parayı
bilirkişilere yediremem.
Fazla sürmez, birkaç gün sonra gelir mecburen, ama yine de tam parayı getirmez, üstünü size tamamlatmaya çalışır.
2- Dava aşamasında biz avukatınız olsak bile, mutlaka bildiğiniz tüm avukat, emekli hâkim-savcı, yazı işleri müdürü, zabıt katibi, mübaşir ve hatta başından buna benzer bir dava geçmiş olan tüm dostlarınıza ve mahalle bakkalına danışıp bize iletin. Onların fikirleri bizim için çok önemli. Nasıl olsa işinizi bedava yaptığımız için hiç olmazsa hukuki bilgileri ve gerekli talimatları alalım sizden.
Örnek: Müvekkil şirketin 3-4 trilyonluk alacağı bulunmakta ancak harcının yüksekliğinden dolayı davayı adli yardım vasıtasıyla açmak istemektedir. Oysa adli yardım yalnız gerçek kişilere hizmet eden bir kurumdur.Laftan anlamayan müvekkil ısrarla, başka bir arkadaşının şirketi adına dava açarken adli yardımdan faydalandığını iddia etmektedir.
-Mümkün değil, adli yardım yoksul insanlar için getirilmiş bir kurumdur.
-Sen yanlış biliyorsun, arkadaşım açtı, hiç para vermedi. Hatta bilmem kim de aynı şeyi söyledi. İnanmazsan ona sor, bence yanılıyorsun, sen bu konuyu bir araştırıver.
Bu esnada avukat şüpheye düşer ve nihai çözüm olarak gidip durumu yetkilisine sorar ve aldığı cevap pek tabii olumsuzdur.
-Yok, olmuyormuş, şirketin o kadar alacağı varsa, parası da vardır diyorlar.
-Bu işte kesin bir yanlışlık var, o dediğim kişinin numarasını vermiş miydim sana? Sen onunla bir görüş.
-????
3-İşin başlangıcında, size davanızın kazanılmasının çok zor olduğunu, hatta haksız olduğunuzu söylemiş olsak bile, dava kaybedildiğinde bu gene de sadece bizim suçumuzdur.Siz adam öldürmüş olabilirsiniz, ama beraat kararı alamayan avukat her zaman hatalıdır.
Örnek: Müvekkil, maaşını ödemeyen lokanta sahibini takip etmiş ve bir hastanenin önünde usturayla yüzünü parçalamıştır. Lokanta sahibinin yüzünde sabit iz kalması kuvvetle muhtemeldir. Lokanta sahibi ise müvekkilin kasadan para çaldığını, bu nedenle işten attığını ileri sürmektedir. Avukat karakola çağrılır ve görüşme başlar.
-Neden yaptın?
-Paramı vermedi, onun yüzünden para cezamı ödeyemedin, hapse gireceğim, ben akıl hastayım, ağır tahrik var vs...
-Doğruyu söyle, adamı takip ettin mi?
-Hayır tesadüfen gördüm.
-Usturayı nereden buldun?
-Benim o, hep yanımda taşırım.
-Bu iş için özel olarak almadın yani?
-Hayır.
Sonuçta müvekkilin usturayı satın alarak lokanta sahibini takip ettiği ve suratını bile isteye parçaladığı ortaya çıkar. Dava sonucunda alacağı ceza gününe varıncaya kadar müvekkil ve ailesine bildirilir. Karar açıklanır ve tam da avukatın söylediği cezayı alır müvekkil. Annesi feryat figan avukata bağırmaktadır, hep senin yüzünden oldu diye...
4-Boşanma davanıza bakıyorsak eğer, bizi saat başı arayıp konu ile ilgili veya ilgisiz son gelişmeleri lütfen bildirin. Kayınvalidenizin görümcenize dedikleri, sabahı beklemeyecek kadar acildir bizim için.
1-Dava harçlarının yüksek olması durumunda, bilirkişi ücretini fahiş bulduğunuzda yine bize kızıp söylenebilirsiniz. Çünkü Yasama organındakiler işi bize bıraktığından ve hakimler de bu işe hiç karışmadığından, bunları biz belirliyoruz.
Örnek: Müvekkil gelir.
-...Bey, kanun değişti, artık kısmi dava açamıyoruz, yani 100 TL ile dava açtığımız günler geride kaldı.
-Nasıl yani?
-Yani, artık tam olarak alacağınız ne kadarsa, harç, bilirkişi ve keşif masrafını peşin peşin yatırıyorsunuz.
Dava sonunda artan olursa iade ediliyor.
-Yavvv, öyle şey olur mu, daha geçen gün bizim bir tanıdık açtı, beş kuruş vermedi cebinden, bir yanlışınız
olmasın?
-Yok yanlışlık falan, artık tüm harçlar peşin alınıyor.
- Olmaz avukatım, sen yanlış biliyorsun, ben gidiyim de o dava açan arkadaşa bir danışayım. O kadar parayı
bilirkişilere yediremem.
Fazla sürmez, birkaç gün sonra gelir mecburen, ama yine de tam parayı getirmez, üstünü size tamamlatmaya çalışır.
2- Dava aşamasında biz avukatınız olsak bile, mutlaka bildiğiniz tüm avukat, emekli hâkim-savcı, yazı işleri müdürü, zabıt katibi, mübaşir ve hatta başından buna benzer bir dava geçmiş olan tüm dostlarınıza ve mahalle bakkalına danışıp bize iletin. Onların fikirleri bizim için çok önemli. Nasıl olsa işinizi bedava yaptığımız için hiç olmazsa hukuki bilgileri ve gerekli talimatları alalım sizden.
Örnek: Müvekkil şirketin 3-4 trilyonluk alacağı bulunmakta ancak harcının yüksekliğinden dolayı davayı adli yardım vasıtasıyla açmak istemektedir. Oysa adli yardım yalnız gerçek kişilere hizmet eden bir kurumdur.Laftan anlamayan müvekkil ısrarla, başka bir arkadaşının şirketi adına dava açarken adli yardımdan faydalandığını iddia etmektedir.
-Mümkün değil, adli yardım yoksul insanlar için getirilmiş bir kurumdur.
-Sen yanlış biliyorsun, arkadaşım açtı, hiç para vermedi. Hatta bilmem kim de aynı şeyi söyledi. İnanmazsan ona sor, bence yanılıyorsun, sen bu konuyu bir araştırıver.
Bu esnada avukat şüpheye düşer ve nihai çözüm olarak gidip durumu yetkilisine sorar ve aldığı cevap pek tabii olumsuzdur.
-Yok, olmuyormuş, şirketin o kadar alacağı varsa, parası da vardır diyorlar.
-Bu işte kesin bir yanlışlık var, o dediğim kişinin numarasını vermiş miydim sana? Sen onunla bir görüş.
-????
3-İşin başlangıcında, size davanızın kazanılmasının çok zor olduğunu, hatta haksız olduğunuzu söylemiş olsak bile, dava kaybedildiğinde bu gene de sadece bizim suçumuzdur.Siz adam öldürmüş olabilirsiniz, ama beraat kararı alamayan avukat her zaman hatalıdır.
Örnek: Müvekkil, maaşını ödemeyen lokanta sahibini takip etmiş ve bir hastanenin önünde usturayla yüzünü parçalamıştır. Lokanta sahibinin yüzünde sabit iz kalması kuvvetle muhtemeldir. Lokanta sahibi ise müvekkilin kasadan para çaldığını, bu nedenle işten attığını ileri sürmektedir. Avukat karakola çağrılır ve görüşme başlar.
-Neden yaptın?
-Paramı vermedi, onun yüzünden para cezamı ödeyemedin, hapse gireceğim, ben akıl hastayım, ağır tahrik var vs...
-Doğruyu söyle, adamı takip ettin mi?
-Hayır tesadüfen gördüm.
-Usturayı nereden buldun?
-Benim o, hep yanımda taşırım.
-Bu iş için özel olarak almadın yani?
-Hayır.
Sonuçta müvekkilin usturayı satın alarak lokanta sahibini takip ettiği ve suratını bile isteye parçaladığı ortaya çıkar. Dava sonucunda alacağı ceza gününe varıncaya kadar müvekkil ve ailesine bildirilir. Karar açıklanır ve tam da avukatın söylediği cezayı alır müvekkil. Annesi feryat figan avukata bağırmaktadır, hep senin yüzünden oldu diye...
4-Boşanma davanıza bakıyorsak eğer, bizi saat başı arayıp konu ile ilgili veya ilgisiz son gelişmeleri lütfen bildirin. Kayınvalidenizin görümcenize dedikleri, sabahı beklemeyecek kadar acildir bizim için.
Örnek: Boşanma davaları her avukat için ailenin özeline girmek, en bilinmeyen sırlarını öğrenmek anlamına gelir. Bu nedenle bir süre sonra, yatak odası sorunlarını ayrıntılı olarak bildiğiniz müvekkil size aileden biri gibi davranmaya başlar. Bu nedenle gece-gündüz demeden, mahallenin bakkalından kasabına, dayısının torunundan halasının kızına kadar bu konuda master degree seviyesinde tahsil görmüş tüm tanıdıklarının fikir ve deneyimlerini size canlı yayınla iletir. Aslında kötü niyet yoktur çoğunda, ilk kez davalarla haşır neşir olmuş bir bünyenin telaşıdır sadece ama, bu durum çok bilmişlik ya da akıl verme seviyesine ulaştığı an, çizgiyi çekmeli, müvekkile yer ve konumu nazikçe bildirilmeli ve davadan çekilme uyarısıyla da konu kapatılmalıdır.
5-Davanızın uzaması, hâkim değişikliği, bilirkişinin raporunu geç vermesi, duruşma tarihinin uzun aralarla verilmesinden kaynaklansa da iktidarı ele geçirip bunları düzeltmediğimiz için yine bizim suçumuzdur. Davanıza bakan hâkimi veya savcıyı tanıyan bir yakınınız var ise mutlaka onu devreye sokun, böylece probleminizi avukatsız çözebilirsiniz. Zaten hâkim ve savcılar da sizden bunu beklerler ve bu çok hoşlarına giden bir yoldur.
Örnek: Hangi mahkemede açılmış olursa olsun, müvekkilin adliyeden mutlaka bir tanıdığı vardır. Tanıdığı kişi mübaşir dahi olsa, onun gözünde avukatından çok daha üst mertebededir ve her fırsatta sizi o kişiye yönlendirmeye çalışır. Davanın görüldüğü mahkeme ile o tanıdığın çalıştığı kalem arasında muhtemelen 4 kat ve sayısız koridor vardır. Ama yine de "sen onu bir gör, o bizim işleri hızlandırır" inadından vazgeçiremezsiniz. En iyisi hiç bulaşmamaktır. Zira her kalemin bir horozu vardır ve hiçbir kalem başka bir kalemin işlerine karışmasından hoşlanmaz. Aynısı ve daha fazlası hakimler ve savcılar için de geçerlidir.
6-Bir borcunuz dolayısıyla hakkınızda icra takibi yapılmışsa bunun tek sorumlusu alacaklınızın avukatıdır. Bu avukat evinize veya iş yerinize hacze geldiğinde ona dilediğinizi yapma hakkınız vardır. Küfür edin tehdit edin, dövün hatta öldürün… İşte bu konuda özgürlüklerin en genişine sahipsinizdir. Bu özgürlüğünüzü kullanmadan, durum hakkında bizden görüş almanıza gerek yoktur, biz gereğini sizden iyi bilecek değiliz ya. Karşı tarafın avukatı, artık meslektaşımız değil bizim düşmanımızdır. Adliye koridorunda onunla sohbet ediyorsak, bu aslında iki yakın arkadaş (belki de sınıf arkadaşı) olmamızın değil, sizi satmış olduğumuzu bir göstergesidir.
Örnek: Meslektaşlarımıza yapılan saldırılar diğer pek çok meslek gurubu gibi son derece üzücü ve can sıkıcıdır. Bugüne kadar pek çok avukat öldürülmüş, saldırıya ve hatta tecavüze uğramıştır. Avukatı kendi sorunlarında bir taraf ya da hasım olarak görmek bir insanın düşebileceği en büyük yanılgıdır. Avukat sadece bir aracı ve hakkın kazanılmasında yardımcıdır. Bir davada karşı tarafın avukatıyla fakülteden arkadaş olmanız çok büyük bir tesadüf değildir çoğu zaman. Ama bazı kıt akıllar, sizin arkadaşınızla yapacağınız beş dakikalık bir sohbeti dahi bir pazarlama girişimi olarak görmeye meyillidir.
7-Türkiye'de davalara Amerikan filmlerinde görüldüğü gibi bakılabilir. Avukatınız uzun uzun savunma yapmıyorsa, tanıklara kendisi sorular sorup onların yalanlarını ortaya çıkartamıyorsa bunu onun beceriksizliğine verin. Hatta bu avukat duruşmaya tam olarak saat kaçta girileceğini bile bilmez, sizi duruşma kapısında bekletirse onu azledip tazminat isteyin.
Yemin ederken filmlerde gördüğünüz gibi sağ elinizi kaldırmayı sakın unutmayın. Biz de bunu Hukuk Fakültesinde öğrenemedik, Amerikan filmlerinden öğrendik zaten.
Örnek: Çapraz sorgu sistemi daha yeni yeni ceza mahkemelerinde görülmeye başlanan bir durumdur. Amaç sanıkların birbirlerini suçlaması neticesinde ortalığın karışması ve bazı gerçeklerin bu yolla ortaya çıkarılmasıdır. Türkiye'de hiçbir avukat sorusunu doğrudan tanığa soramaz. Soru hakime yöneltilir, hakim de soruyu tanığa iletir. Ayrıca yemin edilirken ayağa kalkmanın zorunlu olduğundan bihaber pek çok kişi, neredeyse tüm yargılama aşamasında size ders verecek kadar engin bilgiye sahiptir.
8-Sizin işinizi yaparken tek amacımız adalet, daha doğrusu sizin için adalettir; Bize para teklif etmenize gerek yoktur; Biz başka işlerden kazanırız nasıl olsa… Hatta bizi size tavsiye eden ortak dostumuz, şüphesiz size bizim ücretsiz avukatlık yaptığımızı söylemiştir. Hatta isterseniz öğlene doğru gelin de size yemek ısmarlayalım. Tahsil edilmiş parayı bizden almaya geldiğinizde makbuz imzalama zahmetine hiç katlanmayın. Hafızanız ve mertliğiniz bizim için yeterlidir, inkar edecek, hatta dava açıp bir kere daha isteyecek değilsiniz ya.
Örnek: Kulakları çınlasın, staj esnasında dersimize giren hocamız, en büyük düşmanınız müvekkiliniz derdi. Sakın ola, müvekkilden aldığınız parayı özel işlerinize harcamayın ve alıp-verdiğiniz her para için müvekkilinizden imza alın diye eklerdi. Yalnız para değil tabii, işini yaptığınız her müvekkilden sizden ne talep ettiğini ayrıntılı olarak yazdırıp imzalatmak ileride yaşanacak sorunların önüne geçer. Bir müvekkilim, feragat ederek haklarından vazgeçtiği belgeyi, büromu 10 kez basarak benden almaya çalışmıştı, en sonunda kağıdı gözlerinin önünde parçalayarak avucuna koydum, adamı da kapı dışarı ettim.
Okurken güldüğümüz ancak avukat-müvekkil ilişkisinde gelinen noktayı anlatması bakımından düşündürücü mevzular bunlar. Elbette çok kıymetli, istisnai insanlar var, sizi anlayan, davayı kaybettiğinizde dahi emeğinize saygı gösterip sizi teselli eden, işini masrafıyla getiren, sizi yormayan insanlar yok değil. Ama sayıları öyle az ki... Her ne kadar son düzenlemelerle yargının sac ayaklarından biri olan avukat saf dışı edilmeye çalışılsa da, işimizi güvenli ve huzurlu bir şekilde yaptığımız günleri de görürüz umarım.
6-Bir borcunuz dolayısıyla hakkınızda icra takibi yapılmışsa bunun tek sorumlusu alacaklınızın avukatıdır. Bu avukat evinize veya iş yerinize hacze geldiğinde ona dilediğinizi yapma hakkınız vardır. Küfür edin tehdit edin, dövün hatta öldürün… İşte bu konuda özgürlüklerin en genişine sahipsinizdir. Bu özgürlüğünüzü kullanmadan, durum hakkında bizden görüş almanıza gerek yoktur, biz gereğini sizden iyi bilecek değiliz ya. Karşı tarafın avukatı, artık meslektaşımız değil bizim düşmanımızdır. Adliye koridorunda onunla sohbet ediyorsak, bu aslında iki yakın arkadaş (belki de sınıf arkadaşı) olmamızın değil, sizi satmış olduğumuzu bir göstergesidir.
Örnek: Meslektaşlarımıza yapılan saldırılar diğer pek çok meslek gurubu gibi son derece üzücü ve can sıkıcıdır. Bugüne kadar pek çok avukat öldürülmüş, saldırıya ve hatta tecavüze uğramıştır. Avukatı kendi sorunlarında bir taraf ya da hasım olarak görmek bir insanın düşebileceği en büyük yanılgıdır. Avukat sadece bir aracı ve hakkın kazanılmasında yardımcıdır. Bir davada karşı tarafın avukatıyla fakülteden arkadaş olmanız çok büyük bir tesadüf değildir çoğu zaman. Ama bazı kıt akıllar, sizin arkadaşınızla yapacağınız beş dakikalık bir sohbeti dahi bir pazarlama girişimi olarak görmeye meyillidir.
7-Türkiye'de davalara Amerikan filmlerinde görüldüğü gibi bakılabilir. Avukatınız uzun uzun savunma yapmıyorsa, tanıklara kendisi sorular sorup onların yalanlarını ortaya çıkartamıyorsa bunu onun beceriksizliğine verin. Hatta bu avukat duruşmaya tam olarak saat kaçta girileceğini bile bilmez, sizi duruşma kapısında bekletirse onu azledip tazminat isteyin.
Yemin ederken filmlerde gördüğünüz gibi sağ elinizi kaldırmayı sakın unutmayın. Biz de bunu Hukuk Fakültesinde öğrenemedik, Amerikan filmlerinden öğrendik zaten.
Örnek: Çapraz sorgu sistemi daha yeni yeni ceza mahkemelerinde görülmeye başlanan bir durumdur. Amaç sanıkların birbirlerini suçlaması neticesinde ortalığın karışması ve bazı gerçeklerin bu yolla ortaya çıkarılmasıdır. Türkiye'de hiçbir avukat sorusunu doğrudan tanığa soramaz. Soru hakime yöneltilir, hakim de soruyu tanığa iletir. Ayrıca yemin edilirken ayağa kalkmanın zorunlu olduğundan bihaber pek çok kişi, neredeyse tüm yargılama aşamasında size ders verecek kadar engin bilgiye sahiptir.
8-Sizin işinizi yaparken tek amacımız adalet, daha doğrusu sizin için adalettir; Bize para teklif etmenize gerek yoktur; Biz başka işlerden kazanırız nasıl olsa… Hatta bizi size tavsiye eden ortak dostumuz, şüphesiz size bizim ücretsiz avukatlık yaptığımızı söylemiştir. Hatta isterseniz öğlene doğru gelin de size yemek ısmarlayalım. Tahsil edilmiş parayı bizden almaya geldiğinizde makbuz imzalama zahmetine hiç katlanmayın. Hafızanız ve mertliğiniz bizim için yeterlidir, inkar edecek, hatta dava açıp bir kere daha isteyecek değilsiniz ya.
Örnek: Kulakları çınlasın, staj esnasında dersimize giren hocamız, en büyük düşmanınız müvekkiliniz derdi. Sakın ola, müvekkilden aldığınız parayı özel işlerinize harcamayın ve alıp-verdiğiniz her para için müvekkilinizden imza alın diye eklerdi. Yalnız para değil tabii, işini yaptığınız her müvekkilden sizden ne talep ettiğini ayrıntılı olarak yazdırıp imzalatmak ileride yaşanacak sorunların önüne geçer. Bir müvekkilim, feragat ederek haklarından vazgeçtiği belgeyi, büromu 10 kez basarak benden almaya çalışmıştı, en sonunda kağıdı gözlerinin önünde parçalayarak avucuna koydum, adamı da kapı dışarı ettim.
Okurken güldüğümüz ancak avukat-müvekkil ilişkisinde gelinen noktayı anlatması bakımından düşündürücü mevzular bunlar. Elbette çok kıymetli, istisnai insanlar var, sizi anlayan, davayı kaybettiğinizde dahi emeğinize saygı gösterip sizi teselli eden, işini masrafıyla getiren, sizi yormayan insanlar yok değil. Ama sayıları öyle az ki... Her ne kadar son düzenlemelerle yargının sac ayaklarından biri olan avukat saf dışı edilmeye çalışılsa da, işimizi güvenli ve huzurlu bir şekilde yaptığımız günleri de görürüz umarım.
Yorumlar
:):):)
ya baksana bak, avukatlara karşı hep bir olumsuz kanı vardır. sevilmeyen mesleklerdendir. yani avukat olan kişi için değil avukat olmayan genel halk açısından. acaba sana da böle hissettiriyorlamı ki.
müşteri olacak mı? kaygısı yok,
sistem müşteri yolluyor...
pazarlık yok,kuruşuna kadar alınıyor...
vergicilerle sıkıntı yok her iş faturalandırılıyor...
üstelik bir imza yetkilisi var,mesai zorunluluğu da yok...
şimdi ki aklım olsa noter olurdum:)
Deep, genel kanıya bir istisnayım sanırım:)Benim müvekkillerim sever beni, yani en azından sever görünüyorlar. Bunu şurdan anlıyorum, işleri bittikten sonra da halimi hatırımı sormayı ihmal etmiyorlar, görüşmeye devam ediyoruz. Ama bilmediğim ve benden nefret edenler vardır belki.
Rebelcim, çok teşekkürler:)
Cepaynam haklısın, noterlik en rahatı ama ben 50 yaşında gelecek huzuru ne yapayım:)) Sıra bana gelene kadar yaşlanmış olucam maalesef:))
SENDE BİLGİLER SÜPERMİŞ..
MESLEĞİNİ MERAK ETTİM ŞİMDİ...
ELLERİNE SAĞLIK...
DERT ÇOK MEMLEKETTE ÇÖZEN VARMI ACEP....
:)
genel olarak avukatlar hakkında olumsuz yargı var ya ondan dedim.
:)
:)
Müjdem, bunlar birebir gerçek, emin ol, okut bakalım, ne dicek:)
Ama olursa ne yaparım bilmiyorum bu konularda çok cahilim.
Harcların yüksekliğinden bir ara dem vurmuştu gazeteler.
Eğer gerçekten yüksekse bu ülkede adalet aramak zor..
Ama tabi bunun için sağlanan kolaylıklar var mıdır bilmiyorum diyorum ya bu konuda baya bir cahilim.
Ömrüm boyunca da cahil kalıp uzaktan bakmayı yeğlerim.
Her mesleğin (insanlarla çalışılan her mesleğin) büyük zorlukları vardır.
İnsanlarla uğraşmak gerçekten zor.
http://www.ilk-kursun.com/haber/110198
Benim savunduğum Şevval Sam için akp yalakası, yetmez ama evetçi imiş!!! o zaman bu kadına müstahak oh olsun demem lazımmış..ay şoke oldum tüh bir de savundum bu kadını!..
bak burada:
http://www.facebook.com/photo.php?fbid=466878346657929&set=a.334356079910157.89587.143293779016389&type=1&theater
Müjdem çok saol canım:)
.
SSK'dan Sağlık Bakanlığına geçince bize 2 ay hem döner sermaye hem ek bilmem ne parası vermişler. 3. ay da bu çift parayı hesabımıza yatırıp geri çekmişler. Yani toplamda 2 ay fazla para almışız. Tüm Türkiye'de bu olay yaşandı. Aradan birkaç sene geçti, haksız zenginleşme gibi alçaltıcı ithamlarla dava açılıp faiziyle bizden para istendi. Şimdi bu olay bizim kontrolümüz dışında yaşanan bir şey. Madem fazla para aldık, geri ödeyelim ama 2 ay aldığımız fazla paranın 3 ay ve faiziyle birlikte ödetilmesi çok sinir bozucu bir durum. Hadi biz haksızdık tamam. Ama Türkiye'nin her yerinde yaşanan bu olayın davası, her ilde farklı sonuçlandı. Bizden bağırttıra bağırttıra alınan paralar, başka hastanelerde hiç alınmadı. Şimdi aynı olaya farklı kararlar veren bu sisteme ben nasıl saygı duyayım değil mi?
Kimseye kişisel bir nefretim asla olamaz. Ancak ben Türkiye'deki adalet mekanizmasının insanların adalet duygusunu tatmin etmediğini düşünüyorum. Dolayısıyla sisteme saygı da duyamıyorum. Peki adalet daha adil olarak bize kendini hissettirebilir mi? Ben yazarken yoruldum. Dilerim sizin için tatsız bir mesaj olmamıştır. Sevgiler, mutlu bayramlar dileğiyle
Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz ve bu da bir yasa maddesidir. Herkes yaptığı işle ilgili yasa maddelerini bilmek zorundadır. Kusura bakmayın ama ben avukat olmadan önce de nüfus cüzdanı alınmasının suç olduğunu biliyorum. Eskişehirde eczacılık yaparken hastaların sağlık karnelerini alıp olmayan ilaçları devlete fatura eden ve sistemden daha önce fatura ettiği ilaçları silerek aynı ilacı sürekli devlete yediren dolandırıcı bir eczacıyla uğraştık biz de uzun bir süre. Yani her meslekte çürükler var. Adam milyarlar götürmüş, devlete kazık atmış, ortaya çıkınca da benim haberim yok sistem hatası deyip işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Adam öldürüp haberim yoktu suç olduğundan demekle aynı şey bana göre.
İdari davalarda süre 60 gündür. Süreyi geçirdiğiniz anda hakkınız sona erer. Zira 60 gün hak düşürücü süredir. Milletimiz genelde avukatlara para kazandırmayı sevmediğinden ve genelde yumurta kapıya gelince avukata gittiğinden bu tarz hak kayıpları özellikle idari davalarda sıklıkla yaşanan bir durum. İnsanlar başlarına bir iş geldiğinde hemen avukata danışmayı alışkanlık haline getirse, sıkıntılar büyük ölçüde azalır.
Mahkemede yaşadıklarınıza gelince, kusura bakmayın ama şu klişe çok amerikan filmi izlemişsiniz lafını söylemek zorundayım. Hem şikayetçi olmadığınızı söylüyorsunuz hem de hakimin ne olduğunu sormasını bekliyorsunuz. Siz ilk olarak şikayetçi olarak davaya müdahil olursunuz, yani sizden başka şikayetçiler olsa ve siz şikayetçi olmasanız, mahkeme salonunda kalmanıza bile izin verilmez. Eğer şikayetçi olsaydınız, sonraki aşamalarda merak etmeyin, hakim size neler olduğunu soracaktı. Zaten elindeki ifadelerde yazan şeyi defalarca anlatıp zaman kaybına yol açması usul ekonomisine aykırı.
Son olarak avukatın 7 yaşındaki çocuğu tembihlediğiyle ilgili konuya cevap vereyim. O 7 yaşındaki çocuk az önce bahsettiğiniz boşanan arkadaşınızın eşi olsaydı ve annesi için tanıklık yapacak olsaydı, yine böyle düşünür müydünüz? Ben açıkçası olmayan birşeyi hiç bir zaman tanıklarıma anlattırmam çünkü hakimler aptal değil, öyle 2 soru sorarlar ki, apışıp kalır tanık ve rezil olan avukat olur. Ama bazı tanıklar var ki, olayı bildiği halde sıraya koyamaz, kekeler ve hakimler kekeleyen tanığı bozarlar, sıkıştırırlar ve bu durumda tanık korkudan, heyecandan bildiğini de unutur. Avukat 7 yaşındaki çocuğu yalan sözlerle dolduruyorsa haklısınız, ama zaten olan şeyleri çocuğun düzgün anlatması için yardımcı oluyorsa bunda bişey yok, bunu her avukat yapar ve davasını sahiplenen her avukat da yapmalıdır. Sizin için üzgünüm, haksızlık, bilgisizlik hep üstüste gelmiş. Ama yapacak bişey yok, umarım bundan sonra böyle aksilikler yaşamazsınız ve benden size tavsiye en ufak bir terslikte kanunen neler yapabileceğinizi heme araştırın. İyi bayramlar, sevgiler:)